Cevher İLHAN |
|
Tartışılacak değişiklikler… |
Sâdece 12 Eylül’ün yargılanması ve başta “Ergenekon dâvâsı” olmak üzere “darbe teşebbüsünde bulunmak ve darbeye ortam hazırlamak” iddiasıyla yargılanan eski kuvvet komutanlarının ancak Yüce Divan’da yargılanabileceği hususu değil, diğer birçok değişiklik belirsizlik içinde. “Uyum yasaları”yla bu durum düzeltilmediği takdirde, demokratikleşme ve özgürlüklerde bir netice sağlayamayacağı, hatta bazı alanlarda işin daha da kötüye gidebileceği daha şimdiden belirtiliyor. Yalnız askerlerin yargılanmasına ve askerî yargının işleyişine dair maddelerin de değil, diğer maddelerdeki değişiklerin birçoğunun kâğıt üzerinde kalacağı değerlendirmesi yapılıyor. Buna bağlı olarak oylanan “değişiklik metni”ndeki yeni düzenlemelerin, yasa düzeyinde ciddî olarak tahkim edilmesi, istismar açıklarının kapatılması gerekiyor… Örneğin, yeni getirilen “Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHM) kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlâl edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilir. Bu başvuru için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır” ibâresi, iddiaların aksine ciddî bazı mahzurlar getirebilir… Öncelikle Anayasa Mahkemesi’ne “bireysel başvuru hakkı”nın Türkiye’de ideolojik devlet cenderesinde ağır aksak işleyen yargı sistemi içinde, zaten uzun süren yargılama süresini daha da uzatacağı, adaletin teminini daha da zorlaştıracağı gerçeği nazara veriliyor. En çarpısı da “bireysel başvuru”yla iç hukukta haklarını elde edemeyen vatandaşlara AİHM yolunun önüne aşılması zor ve sonuç alınması yıllar sürecek bir “yüksek bariyer”in konulması, âdeta yargı yolunun kapanması ya da ötelenmesi olarak karşımıza çıkıyor…
AYİM, AİHM, YAŞ, OMBUDSMAN… Referandumun akabinde, Anayasa Mahkemesi Başkanlığının, ilgili yasayı beklemeden, “bireyse başvurular’a dair yasal düzenlemelerin iki yıl içerisinde yapılacağını, bu süre zarfında Mahkemeye yapılan ve yapılacak müracaatların kabul edilerek incelenmesine imkân bulunmadığını duyurması, endişenin haklılığını ortaya koyuyor. Kuvvet komutanlıklarının disiplinsizlik ve ahlâkî sebeplerle uyguladığı ilişik kesme işlemleri”ne karşı Yüksek Askerî Şûrâ (YAŞ) mağdurlarının yine Askerî Yüksek İdâre Mahkemesine (AYİM) dâvâ açmak durumunda kalmaları; ardından Anayasa Mahkemesi’nin “bireysel başvurular sonucunda vereceği karar”la ancak AİHM’e gidebilecekleri vaziyeti, bunun açık bir göstergesi. Keza, “TBMM Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri inceler” cümlesinin Anayasa’nın 54. maddesine ilâve edilmesiyle kurulan “kamu denetçiliği sistemi”nin doğru ve sağlıklı işlemesi için ombudsmanlığın altının iyice doldurulması gerekiyor. Yoksa, bu kurumun da pek bir etkisi görülmeyen “etik kurul” gibi, isim ve resimden ibâret kalacağı, zaten içinden çıkılmaz hale gelen idârenin işleyişini daha da karmaşık hale getireceği ifâde ediliyor. Daha çok demokratik şuurun geliştiği ülkelerde uygulanan, vatandaşların kamu kuruluşlarıyla ihtilâflarının yargıya taşınmadan çözülmesini öngören, idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri, eylem, işlem, tutum ve davranışlarını, insan haklarına saygı, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden inceleyerek araştırmayı ve idâreye tekliflerde bulunmayı hedefleyen sistemin, benzeri onlarca kurul ve kurum gibi genel sistem içinde kaybolacağına dikkat çekiliyor.
MUHATARALI “DÜZENMELER” Medyada “başombudsman’ın kim olacağı?” magazinel tartışmalarıyla, meselenin özü gözden kaçırılırken, tamamen demokratik ve hukuk bilincinin gelişmesiyle orantılı “kamu denetçiliği”nin, tıpkı Meclis’in “dilekçe komisyonu” gibi şikâyetleri toplayıp biriktirmekle kalacağı, iddia edilen ve beklenen işlevini yerine getiremeyeceği uyarısı yapılıyor. Bu bakımdan uyum yasasının iyi hazırlanması icâb ediyor… Buna benzer, AB’nin bütün “ilerleme raporları”nda ikaz etmesine rağmen Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda yürütmeyi temsilen Adalet Bakanı ve Müsteşarının etkili ve yetkili olarak bulundurulmasına devam edilmesi… Yine Anayasa değişikliği paketinde yer alan ekonomi ile ilgili düzenlemeler; yaklaşık 300 bin vergi borcu mükellefinin, batık banka patronlarının yararlanacağı yurt dışına çıkış yasağının kaldırılması zaman alacağından, idarî kararla yurt dışına çıkış yasaklarının âcil olarak kaldırılması, bu arada “Eğer Uzanlar, yurt dışına kaçmasaydı vergi nedeniyle haklarında bulunan yurt dışına çıkış yasağından kurtulacaklardı” tesbiti… Ayrıca Anayasa hükmüyle idârî yargıya başvuru hakkının alınıp izne tabi tutulması, kamu ihâlelerine karşı vatandaşların yargıya gitme hakkının ellerinden alınması, memur sendikalarının toplu sözleşmelere itirazlarının “hakem kurulu”nda kesin neticeye bağlanıp yargı yolunun kapatılması, bu süreçte tartışılacak muhataralı anayasal değişikliklerin başında geliyor… 25.09.2010 E-Posta: [email protected] |