Yasemin YAŞAR |
|
Statükonun kibirli mensupları ve ezikler |
Bir arkadaşım başından geçen bir hadiseyi anlattı. Mütedeyyin ve tesettürlü olan bu kardeşimin ilkokul ikinci sınıfa giden bir yeğeni bulunmaktadır. Bir gün, veli toplantısına annesinin müsait olmaması sonucu kimin katılacağı konuşulur. Benim arkadaşım da, bir vesile ile onlarda kalmaktadır. Arkadaşım, yeğenine isterse onun veli toplantısına katılabileceğini ifade eder. İstanbul’un zengin semtinde özel bir okula giden bu ilkokul öğrencisi, ‘hayır’ diyerek, arkadaşımın veli toplantısına gelmesini istemediğini söyler. Bunun üzerine çocuğa ‘Neden?’ diye sorulduğunda, çocuğun verdiği cevap vicdanı sızlatacak niteliktedir. Bir ilkokul öğrencisinin zihin dünyasının sefih medeniyet felsefesiyle bu kadar bozulmuş olması ciddî anlamda sarsıcıdır. Kendi ailesi de dine saygılı olmasına rağmen çocuk, “Sen eziksin, bu yüzden arkadaşlarımın ve ailelerinin benim velim olarak başörtülü birisini görmelerini istemem” cevabını verir. Anlaşılan statükonun kibirli mensupları her alanda en saf zihinleri bile etkisi altına almış. Çocuk ruhlarına anne ve babalardan önce en kestirme biçimde filmleriyle ulaşıp, ezik kelimesi ve beraberindeki tiplemeleri zihin dünyalarına kazımışlardı. Sosyal darvinizm, …izm, …izm, vs. ‘izm’ler çocukların ve gençlerin üzerine adeta çıkarma yapmıştı. Gücün her şeyi meşrûlaştırabildiğini, haram parayı ve ahlâk dışı her türlü rezaleti sevimli gösterebildiğini, politik gücün kan ve gözyaşı ile her tarafı kuşattığını gören yeni kuşak, güce, güçlüye, kuvvetliye, paralıya, makam sahiplerine adeta aşık ettirilmişti. Bu yüzden mahallenin, şehrin, ülkenin ezikleri onların rol modelleri ve favorileri olamamaktaydı. Maalesef geçmişte erdem diye bilinen ne varsa, artık ezikliğin alâmeti sayılır olmuş. Güçlünün haklı olduğu, “şöhret, makam, güzellik, para sahibiysen insansın” zihniyeti aslında vahşi bir düzenden haber vermektedir. Zira bu sefih felsefe ile geçmişin değerlerinin bu gün işe yaramadığına inandırılmaya çalışılmış ve tek değer kaynağı ne olursa olsun maddî güç olduğuna ikna edilmiştir.
BU ÜLKENİN GERÇEK POTANSİYELİ VE HÂKİMİ EZİKLER OLACAKTIR Ezikler, tüketim kalıplarına itibar etmeyen, marka hastalığına yakalanmayan, anne ve babaya hürmeti terk etmeyen, yüzleri kızarmadan karşı cinsle konuşmayan, inancını ve inancının bayrağını gururla taşımaya çalışan şahsiyet sergileyen, başkalarının onayına ihtiyaç duymayacak kadar imandan kaynaklanan özgüven sahibi ve hürriyet düşkünü olan ruh sahipleridir. Hem o ezikler, hakikî imanı elde ettikleri zaman kâinat bomba olup patlasa ehemmiyet vermezler. Hem o ezikler, feraset ve basiretleriyle, pervaneler gibi fitne ateşlerine düşmezler. O ezikler, imanın verdiği izzet ve vakarla minnet çekmezler. Onların minneti hamd ve şükürle sadece yaratıcılarınadır. O ezikler, dünya işlerinden kazandıklarına sevinmeyecek, kaybettiklerine üzülmeyecek kadar akıllıdırlar. Hem o ezikler, hayatın sadece maddî yönüyle, dünyanın fani yüzüyle oyalanmayacak ve insanların gelip geçen iltifatlarına değer vermeyecek kadar basiret sahibidirler. O ezikler, hayatın gayesini rıza-i İlâhî doğrultusunda belirleyen aziz kuldurlar. O ezikler, nefislerinin hevâ ve heveslerine gem vurabilen, vicdanlarını eğitip, yüksek duygularla mücehhez olan mücahittirler. O ezikler, hakikî insan mertebesine İslâmiyetle ulaşan, iman intisabıyla kâinat içinde yücelen halife-i arz makamına gelen eşref-i mahlûklardır. Hem o ezikler, maddî güç karşısında büyülenmeyen, dizlerinin bağı çözülüp, mukaddesatından taviz vermeyen kahramanlardır. Onlar, hakikî anlamda büyüktürler. Çünkü başkalarının sırtlarına basarak yükselmezler. Onlar, düşeni kaldıran, zalimliğe dur diyebilen, yaşadığı acılar ile başkalarının acılarını paylaşabilen engin ruhlardır. O ezikler, onur ve izzet ile yaşamayı, en değerli bir mücevher addederek, üzerlerinde bir ömür boyu taşıyan âlî ahlâk sahipleridir. Statükonun kibirli mensuplarına gelince, modern görünümlerinin altında vahşî ruhlar... İnsan yüzlerinin arkasında canavarlar, tilkiler, maymunlar... Küçücük bir menfaat için iki büklüm olan, el, ayak öpen zeliller... Nefsin hevâ ve heveslerini mabud ittihaz edip, hayatı haz üzerine tesis eden narsistler... Sîretleri pis ve menhus bir ruh taşıyan bedbahtlar... Menfaatleri için zulümler yapmaktan çekinmeyecek kadar insanlıktan sükût eden zalimler... Zalimiyet görünümü altında tavşan gibi ürkek ve korkak ruhlar... Hukukun evrensel ilkelerini, ideolojileriyle eğip bükenler, adalete ve hukuka olan güveni sarsanlar... İnsanların giyimlerine, dünyayı algılayış biçimlerine dil uzatıp, kendisi gibi düşünmeyenleri düşman olarak gören anlayışlarla, sosyal hayatı dinamitleyenler... Statükocuların, kamusal alanlarında elbette ezik tiplere ihtiyaç yoktur. Çünkü onlar sanal kamusal alanlarıyla, kendileri gibi düşünen kepazeleriyle hislerini iptal edip, ölüme, ahirete, kulluğa, izzet ve şerefe ve hatta namusa savaş açmış durumdadırlar. Onlara bu değerleri hatırlatacak, her türlü şiâra, kişiliğe, söze, davranışa, ahlâka karşı dururlar. Çünkü onların bukalemun gibi sürekli değiştirdikleri sahte maskelerini düşürecek âlî ruhlar onları rahatsız eder. Üstelik kâmilîn ruhların aldığı zevki bunlar hissedemez ve bu zevkleri esaret ve gericilik sayarlar. Zira bayağılaşmış zevkleri, ulvî hüzünleri, sevgileri, lezzetleri hissedemez. Hâsılı, ortada bir ezik (!) tipler, bir statükonun kibirli mensupları, bir de daha safını belirleyememiş, ancak güce sırtını dayarsa varolacağını düşünen, dünya algısını kuvvetli isen haklısın zihniyeti ile oluşturan zavallı konumundaki hakikî ezikler var. 30.10.2010 E-Posta: [email protected] |