02 Kasım 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Ali FERŞADOĞLU

“Mescid-i dırar”ın verdiği ders


A+ | A-

Önce “mescid-i dırar” nedir, onu kısaca aktaralım:

Bilindiği gibi münafık; içi başka, dışı başka; söylemi başka, inandığı başka olan ve kâfirden şiddetli olan kimsedir.

Medine münafıkları, Peygamberimizin (asm) Medine’ye gelişini, İslâmın yayılışını hazmedememişti. Her fırsatta Kur’ân, Peygamberimiz (asm) ve Müslümanlar aleyhinde dessasane çalışmalar yapıyorlardı. Ancak, gizli faaliyetlerini rahatlıkla sürdürecek, aynı zamanda münafıklıklarını kamufle edecek bir işin peşinde idiler.

Ebû Âmir er-Râhib/el-Fâsık (Hz. Peygamber, onun er-Râhib lakabını ‘el-Fâsık’ şeklinde değiştirmiştir), münafıklara, mescid şeklinde bir merkez kurmalarını hararetle tavsiye ve teşvik etti. 630 yılında Sâlim b. Avf Oğullarının bölgesinde, Kubâ Mescidi’ne yakın bir yerde, sözde bir mescid inşâ ettiler. Ve Hz. Peygamber’e (asm) müracaat ederek, “Yaşlılar, özürlüler devamlı mescide gelemiyor. Biz de yağmur-çamurda cemaate katılamıyoruz. Namazları kendi bölgemizde cemaatle kılabilmemiz için bir cami inşa ettik. Bu mescidde namaz kıldırarak açılışını yapar mısın?” teklifinde bulunarak, resmen açılışını ve meşrûiyetini tasdik ettirmek istediler.

Hz. Peygamber (asm), Tebûk Gazvesi’nin hazırlıkları ile meşgul olup sefere çıkmak üzere olduğundan, seferden döndükten sonra gelebileceğini belirtti. Seferden dönerken Medine yakınlarında Tevbe Sûresi’nin 107-110. âyetleri nazil oldu. Bu âyetlerde, söz konusu mescidin “zarar vermek (dırâr), Müslümanlar arasında fitne, tefrika çıkarmak” için inşâ edildiği; daha önce de Allah ve Resûlü’ne (asm) karşı savaşanlara gözetleme yeri hazırlama gayesiyle yapıldığı; münafıkların bu niyetlerini gizlemek için “Biz sadece iyilik yapmak istiyorduk” diye yemin ettikleri ve yalancı oldukları beyan edilir:

“Ey Nebî! Bu mescitte asla namaza durma. Şüphesiz ki, başlangıcından itibaren takva üzere kurulan mescidde namaz kılman daha hayırlıdır. O mescidde kendilerini maddî ve mânevî kirlerden temizlemeyi seven adamlar vardır. Allah kendisini temizleyenleri sever. Binasının temelini Allah’tan korkma ve rızasını kazanma esası üzerine kuran mı, yoksa binasını bir uçurumun kenarına kurup da onunla Cehennemin ateşine göçen mi daha hayırlıdır? Allah zalimler güruhunu doğru yola sevketmez. Yürekleri paramparça oluncaya kadar yaptıkları o mescid daima bir şüphe kaynağı olarak kalblerinde kalacaktır. Allah Alîm’dir, Hakîm’dir.”1

Diğer taraftan münafıklar, açılış için Hz. Peygamber’in (asm) seferden dönmesini bekliyorlardı. Medine’ye dönünce, gerçek mahiyeti konusunda bilgilendirdiği birkaç sahabeyi “Dırar mescidini yıkmak”la vazifelendirdi. Onlar da, onu yıkarak ortadan kaldırdı. Böylece münafıkların belli bir merkezde üslenerek faaliyette bulunmalarına fırsat vermedi. Şüphesiz, o günden kıyamete kadar bütün Müslümanlara ve çağlara ölümsüz bir ders vermiş, “münafıklara aldanmamak” için ikazda bulunmuş, bunu fiilen de göstermiş ve şu hususa dikkat çekmiştir:

İslâm düşmanları, münafıklar, dessas zalimler, menfaatini başkalarının zararında görenler, haince emel ve hedeflerine ulaşmak için İslâm’ın temel kaide ve müesseselerini bile kullanmaktan çekinmezler! “Aldatmak”la iş gören âhirzamanın dehşetli şahıslarını düşününüz…

“Dırar mescicidinin yıktırılması” hadisesinden, bugün de alacağımız çok dersler, ibretler olmalı. Ferasetli, uyanık ve müdakkik bir mü’min, münafıkların oyunlarını sezer, ona göre tavır alır.

Dipnot:1- Tevbe Sûresi: 107-110.

02.11.2010

E-Posta: [email protected] [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (01.11.2010) - Batı medeniyeti: Kurtlaşmış bir ağaç!

  (31.10.2010) - Eden bulur; kader adalet eder

  (29.10.2010) - Namazı hakkıyla kılmanın ehemmiyeti

  (27.10.2010) - Kimin safında yer alıyoruz?

  (26.10.2010) - Kalkınma, namaza bağlı!

  (24.10.2010) - “Umarım bu feryadı duyarsınız!”

  (22.10.2010) - Şartlar ne olursa olsun!

  (21.10.2010) - Nur talebelerinin bütün derdi!

  (20.10.2010) - Fal ve tefe’ül (iyiye, hayra yormak)

  (19.10.2010) - Gaybı bilmek, fal ve gelecekten haber vermek


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  YENİ ASYA NEŞRİYAT

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.