Mikail YAPRAK |
|
Münih toplantıları |
Tam yirmi yıldır Avrupa’da eğitim ve öğretim platformlarında fen ve din ilimlerini yoğurarak ulvî, ilmî ve fikrî değerleri soluklamak ve nefes tüketmek ne güzel.. Toprak, su, hava ve ateşle yoğrulan madde planındaki bu imtihan yuvarlağında ruhumuza kemâlât, kalbimize iman, aklımıza istikamet ve duygularımıza vasatî ölçü bahşeden Kur’anî derslere bizi muhatap kabul eden Rabbimize sonsuz şükürler olsun. Bu derslerin ve dersanelerin uzağında, herşeyden habersiz gününü gün edenlerin de hak ve hakikata yönelmesi en büyük dileğimiz olmakla kalmayıp, en önemli gayretimiz de bu istikamette olmalıdır. *** Ekim ayının son haftasında Münih’te, “Kur’ân’ın Çağa Mesajı” başlığı çerçevesinde yapılan toplantıda Kâzım Güleçyüz’ün, dünyanın geçirmekte olduğu manevî buhrana dikkat çekmesi de; aynı idealimizin ve aynı gayretlerimizin yeni boyutlar kazanmasına olan ihtiyaç ve zaruretin ifadesiydi. Ki aynı toplantıda konuşan Müslüman Alman konuşmacı Ahmed Aries de, hakkı arama temayülünde olan insanlara İslâm adına doğru mesajlar verme meyanında Nur Talebelerine düşen vazifenin ve sorumluluğun büyük olduğuna dikkat çekerek, “Topluma ve medyaya açılın” çağrısında bulundu. *** Farklı toplumlara, farklı kültürlere ve farklı inançlara ev sahipliği yapan Avrupa’da; ortak projelere, ortak çalışmalara ve ortak reçetelere olan ihtiyaç gün geçtikçe daha da belirginleşiyor. Diyaloğun ötesinde bir ittifak ve kaynaşma zarureti ortada dururken, sadece belli program ve toplantılarda buluşmayı bile gereği gibi ifa edememenin ezikliğini iliklerimize kadar hisseder duruma geldik. Dileriz ki bu acı keyfiyet ve temiz vicdanlarda husule gelen bu ıztırap, bir duâ ve yakarış hükmünü alır da, Rabbimiz aklımızı başımıza aldırır, iş işten geçmeden gerçek ittifak ve el birliği sağlanır. Zira Avrupa’da manevî buhranın had safhaya geldiği, bilhassa gençlerin, kendilerini bekleyen vahim neticelerden habersiz yuvarlandıkları, anketlerin diliyle meydandadır. Bu meyanda Üstad Hazretlerinin kahraman ve fedakâr talebesi Zübeyr Gündüzalp’i hemen hatırlamalıyız. Gençliğini ve bütün ömrünü iman ve Kur’ân yoluna feda eden o zat, imanın ve dinin müdafaasını mahkemede yaparken şöyle diyordu: “Eğer teessür ve ıztırap karşısında kalpten bir parça kopsa idi; bir genç dinsiz olmuş haberi karşısında, o kalbin atom zerratı adedince paramparça olması lâzım gelirdi.” *** Biribirini avucundan yakalayıp sıkıca tutan iki sağ el. Birisi bir Müslümana, birisi de bir Hıristiyana ait. Yine yana yana, omuz omuza iki ibadetgâh, bir kilise ve bir cami. Yıllar önce Köprü dergisinin; Müslüman-Hıristiyan diyaloğunu işleyen sayısının kapağında görmüştüm bu fotoğrafı... Aynı fotoğrafı biz Münih toplantılarında canlandırmak ve taçlandırmak istiyoruz. Bizim gayemiz, hedefimiz ve duâmız bu da; bu duâya “amin” diyenlerin çoğalmasını istiyoruz. Halbuki, bırakınız “amin” demeyi, bu birlikteliğe şiddetle karşı çıkanlar bile var.. Haydi onlar bahsimizden hariç olsun. Biz kendimize dönüp bakalım, kendi kendimizi sigaya çekelim. Biz bu meselenin zaruretine ne kadar inanmışız ve hayata geçirme noktasındaki gayret ve çabamız hangi düzeydedir? Âyetin semasından gelen, “Ey ehl-i kitap! Bizim İlâhımız da, sizin İlâhınız da birdir” sâdasını ehl-i kitaba işittirme sadedinde ne yapıyoruz? Medeniyet harikalarını bu uğurda seferber ediyor muyuz? Ki o âyetin tamamı mealen şöyledir: “Kitap ehliyle ancak en güzel bir yoldan mücadele edin; güzellikle, yumuşaklıkla, delil ve ispat yoluyla onlara hakkı anlatın. Ancak onlardan zulme sapanlar müstesnadır. Onlara deyin ki: ‘Bize indirilene de, size indirilene de biz iman ettik. Bizim İlâhımız da, sizin İlâhınız da birdir. Biz ancak O'na boyun eğeriz.” (Ankebut, 46) Meşveret ve şûrâ zeminlerinde, ortak kararlarımızla, Münih toplantılarına kazandırdığımız bu yeni formatın arkasında durmalıyız. Hem Alman, hem de Türk tarafından katılımın en lâyık ve en makul düzeye yükseltilmesi hususunda âzamî gayret gösterilmelidir. Ve herşeyden önce ve herşeye rağmen, toplantılarımıza kazandırılan bu yeni çerçeve ve formattan asla vazgeçilmemeli. Nitekim, Avusturya’da, Nur Talebelerinin Caritas derneğiyle birlikte gerçekleştirdikleri diyalog toplantıları güzel bir seviye kazandı. Böyle programlarda müsbet müzik de çok önemli. Programa renk, gönüllere neş’e katıyor. Dr. Bahri Güngördü ve ekibi gibi musîki ustaları da böyle programların vazgeçilmezlerinden olmalıdır. 05.11.2010 E-Posta: [email protected] |