H.İbrahim CAN |
|
Hassas dönemde Kosova ziyareti |
Başbakan Erdoğan’ın Kosova ziyareti çok hassas bir zamana rastladı. Bir yanda koalisyon ortakları arasındaki anlaşmazlık yüzünden erken genel seçimlerin ilân edilmesi ve Anayasa Mahkemesinin hem cumhurbaşkanlığı hem de parti genel başkanlığının birlikte yürütülemeyeceği kararı üzerine, cumhurbaşkanlığından istifa eden Fatmir Seydiu’nun durumu siyasal kargaşaya sebep oldu. Erken seçimler 12 Aralıkta yapılacak. Öbür yandan Uluslar arası Adalet Divanı’nın Kosova’nın 2008 yılında ilân ettiği bağımsızlığının uluslar arası hukuka uygun olduğu yönündeki kararı sonrası, Sırbistan ve Kosova’nın kuzeyindeki Sırplarla yaşanan gerilim, bölgeyi patlamaya hazır bombaya dönüştürdü. Kuzeyde, Sırbistan’a sınır bölgelerde yaşayan Sırplar geçen seçimlere katılmayı da reddetmişti. BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’u da kaygılandıran ve arabuluculuk çağrıları yapmaya yönelten gerilimde Başbakan Erdoğan şimdi arabuluculuk yapmayı öneriyor. 1913 yılına kadar yaklaşık altıyüz yıl Osmanlı egemenliğinde kalan bölgede, Türk ve Arnavut varlığı çok önemli bir yer tutuyor. Türkiye, hem 1999 yılındaki NATO müdahalesinde hem de sonrasında Kosova’nın ayakta durmasında önemli roller üstlendi. Özerk yönetimin her türlü ihtiyacında yanında oldu. 17 Şubat 2008 tarihinde bağımsızlığını ilân eden Kosova Cumhuriyeti’ni ertesi gün tanıdı Türkiye. Bugüne kadar 22 AB üyesi ve ABD başta olmak üzere 71 ülke tarafından tanındı. Maalesef Müslüman ülkelerden çoğunun henüz tanımadığı ülke, Avrupa’nın ortasında sorunlara gebe bir coğrafyada bulunuyor. Sırbistan bağımsızlığın engellenmesi için her yola başvuruyor. Ancak Uluslar arası Adalet Divanı’nın son kararı Sırpları büyük hayal kırıklığına uğrattı. Büyük Arnavutluk projesine yönelik bir adım olmasından korkan Makedonyalılar da bu karardan hoşnut değil. İşte böyle bir ortamda gerçekleşti Başbakan Erdoğan’ın ziyareti. Türkiye, Kosova’daki Türk varlığının işareti olan tarihî eserleri TİKA aracılığıyla onarıyor. Prizren’deki Terzi Mehmet Camii de bunlardan birisi. Ancak TİKA, yalnızca tarihî eserleri onarmakla kalmayıp, aynı zamanda ülkenin kalkınmasına yönelik projeleri de destekliyor. Son bir iki yıldır Belgrat yönetimiyle kurulan iyi ilişkiler, şimdi Türkiye’nin Kosovalılarla Sırplar arasında arabuluculuk yapmasını da kolaylaştıracak gibi görünüyor. Ancak bundan çok fazla umutlu olmak doğru olmasa gerek. Zira Sırbistan, Kosova’nın bağımsızlığını tanıma niyetinde olmadığı gibi, hukukî varlığını da kabul etmiyor. Kendi topraklarının ayrılıkçıların elindeki bir parçası olarak görüyor. AB’ye üyelik süreci Kosova’yı 22 üyesinin tanımasıyla desteklediğini ortaya koyan, Avrupalıların Sırbistan’ı Kosova ile iyi ilişkiler kurması konusunda baskı altına alacak bir unsur. Böyle bir durumda Türkiye bir yandan Balkanlardaki tarafsızlık ve herkesle iyi ilişkiler politikasını sürdürürken, öbür yandan Kosova’yı Sırbistan’a karşı da desteklemek gibi bir ikilemin içinde, arabuluculuk çabalarını sürdürecek. Umarız sonuçta Sırbistan, Kosova’nın bağımsızlığının geri döndürülemez bir süreç olduğunu görür ve bölgede barış ve istikrarın kurulmasını engellemekten vazgeçer. Hükümetin de bu uzlaşmanın gerçekleşmesi çabalarını aralıksız sürdürmesi, bir bakıma tarihî bir sorumluluktur. 05.11.2010 E-Posta: [email protected] |