Ali OKTAY |
|
Eski İstanbul bir ud sesindedir |
İSTANBUL 1. Uluslar arası Yorgo Bacanos Ud Festivali yapıldı. Yahya Kemal bir şiirinde “Eski İstanbul bir ud sesindedir” der. Bu arada merhum Yahya Kemal Beyatlı’yı da 1 Kasım’daki vefat yıldönümü dolayısıyla rahmetle anıyoruz. İstanbul geçtiğimiz hafta Kültür Başkenti 2010 faaliyetleri çerçevesinde önemli bir festivalin ev sahipliğini yaptı. Sepetçiler Kasrı’nda 25-31 ekim 2010 tarihleri arasında düzenlenen bu programın tam adı, "İstanbul Uluslar arası 1. Yorgo Bacanos Ud Festivali” idi. Peki, adına festival düzenlenen Yorgo Bacanos kimdir? Daha önceki yazılarımızda da yer verdiğimiz gibi, özetle, son dönem Osmanlısının müzik kültürüne uduyla damgasını vurmuş bir gayrimüslim udî ve bestekârı. 1900 de Silivri’de doğmuş, Rum ve çingene asıllı bir müzisyen. Dedesi, babası, dayısı ve yine meşhur bir müzisyen olan kardeşi Aleko gibi oda müziğini seçmiş. 12 yaşında ilk defa sahneye çıkmasının ardından 77 yaşında ölene kadar udundan ayrılmamış. Bu durum kendisine Türk Müziğinde adı unutulmayanların arasında yer almasını sağladı. Hafız Kemal ve Sâdeddin Kaynak’la birlikte Berlin’de plak doldurdu. Mısır ve Kıbrıs’ta konserler verdi. Meşhur Mısırlı san'atçı Ümmü Gülsüm’ün hayranlığını kazandı. Münir Nurettin Selçuk’la çalıştı. Çaldığı orkestra ne kadar kalabalık olursa olsun onun udunun sesini duymak mümkündü. Arapların onun için kullandığı biraz da maksadını aşan bir tabir her halde Bacanos’un ustalığını anlatmak için yeterli olsa gerek. Bu festivale san'atçı olarak Yunanlı ud san'atçısı Georgios Marinakis, Kyriakos Kalaitzidis, Joseph Tawadros, Elia Khoury, Naseer Shamma, Omar Bashir’in yanı sıra Türkiye’den Osman Nuri Özpekel, Necati Çelik, 13 yıl önce Hazan Yağmuru albümümüzde ud icra eden Yurdal Tokcan, Prof. Dr. Nevzat Atlığ, ABD de yaşayan Prof. Dr. Münir Nurettin Beken (amcası rahmetli Ercüment Beken beyle çalışmıştık), benim de bütün ud öğrenimim sırasında başucu çalışma kitabım olan ud metodu kitabının yazarı Prof. Dr. Mutlu Torun ve yine müzik hayatımda aldığım ve halen de kullandığım ilk udumu yapan, ud yapım ustası Mustafa Copçuoğlu da bu festivale katılan isimlerden bazılarıydı. Genel San'at Yönetmenliğini Udi Necati Çelik’in yaptığı festivalde Mehmet Güntekin moderatör olarak görev aldı. Böyle nitelikli bir projeyi düşünen, gerçekleştiren, emeği geçen herkesi tebrik ederiz.
Ud Ud denince geçmişte akla gelen ilk isim belki biraz şaşırtıcı gelecek, ama Fârâbî ‘dir. Evet bizim daha çok felsefe, matematik bilimi alanlarında adını duyduğumuz Fârâbî, aynı zamanda çok iyi bir udî imiş. O çaldığında dinleyiciler üzerinde büyük bir etki bırakır, dinleyenleri uduyla güldürürken az sonra ağlatır, isterse uyutur, uyandırır ve hatta dargınları barıştırırmış. İşte böylesine müthiş bir ud icracısı. Ud özellikle dünyada da Türk san'atçılarının adının çok bilindiği bir enstrüman olmuştur. Geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz Prof. Dr. Cinuçen Tanrıkorur’un yanı sıra günümüzde Osman Nuri Özpekel, Necati Çelik, Prof. Dr. Mutlu Torun, genç kuşaktan Yurdal Tokcan’ın adını ilk etapta zikretmek mümkün. Ancak elbette udun yetenekli mızrapları sadece bu isimlerle sınırlı değil. Bugün ülkemizde en yaygın olarak kullanılan enstrüman ud demek sanırım yanlış olmaz. Türkiye’nin yanı sıra, Tunus, Fas ve Cezayir de dahil olmak üzere bütün Arap ülkelerinde, İran’da ve Ermenistan’da aynı adla kullanılır. Arap udları tellerinin yapısı gereği Türk udlarından biraz farklıdır. Yıllar önce ABD’de bir Arap öğrencim olmuştu. Ud dersi verirken kendi udunu getirmişti. Udun ve akordunun yapısı değişikti. Yine o dönemde ABD’li bir müzisyen arkadaşımla çalışmalar yapmıştık. Arap ülkelerine gitmiş ud, ney dersleri almıştı. Çalıştığı bestelere, eserlere baktığımda bir çoğunun Türk bestekârlarının besteleri olduğunu görmüştüm. Ud 5 çift ve bir de tek tel olmak üzere 11 telden oluşan kısa ve geniş gövdeli bir sazdır. Udun, insan kucağını dolduran büyük armuda benzer gövdesini, 20 kadar hilâl biçimli ahşap dilim oluşturmaktadır. Kısa, yassı sap, bir takoz aracılığıyla gövdeye takılır. Burguluğa doğru daralan sapın, gövde ile birleştiği yerdeki genişliği yaklaşık dört parmaktır. En alttaki iki çift tel, eskiden bağırsaktan yapılırken günümüzde ise misinadan üretilmektedir. Diğer teller, ipek üstüne gümüş veya bakır sargılıdır. Her tel, doğrudan göğse yapışık tel takozundan (eşik) çıkar, burgulukta sapın birleştiği yerdeki baş eşikten aşarak kendi burgusuna sarılır. “Ud”un göğsü, yaklaşık 1 milimetre kalınlığında, ladin ağacından düzgün elyaflı bir levhadır. Göğsü alttan destekleyen çıtalara “balkon” denir. Balkonların yerleştirme düzeni, çalgının ses kalitesi ile doğrudan ilgilidir. Ud önceleri tavuk ve kartal kanadı ile çalınırken günümde plastik mızraplar kullanılmaktadır. Vefat yıldönümünde Şaban Döğen Ağabey’e rahmet niyazıyla!... Geçtiğimiz yıl Kasım ayında Şaban Ağabey’i fani dünyadan baki âleme yolcu etmiştik. Zaman nasıl da çabuk geçiyor. İşte bir sene geçivermiş bile. Hoş sohbeti, gülen yüzü , sabrı, insan sevgisi ve muhabbeti ile – hani derler ya – gerçekten de yeri doldurulması çok zor bir ağabeyimizdi. Vefat yıldönümünde hasretle rahmetle anıyoruz. Allah (c.c) gani gani rahmet etsin. 04.11.2010 E-Posta: alioktay@alioktay. net |