Ali Rıza AYDIN |
|
Bir hedef belirlemek! |
İstanbul’da, güz toplantılarında, programı takdim eden Çalışan dostumuz yazı tahtasının bir tarafına büyükçe bir daire, onun içine de müteselsil küçük daireler çizer, ortasına da irice bir nokta koyardı. Yine aynı tahtanın diğer bir tarafına aynı dairelerin minyatürünü çizer ve onun da ortasına son noktayı koyduktan sonra döner, toplantı salonundaki hâzırûna sorardı: “Çizdiğimiz şu hedeflere atış yapacak olsak, hangi hedefi vurma ihtimalimiz daha yüksek olur?” Görüşleri aldıktan sonra konuya döner, cevapları toparlar, açıklama yapardı: “Elbette ki büyük olan hedefi tutturma ihtimâli daha yüksektir. On ikiden olmasa bile on birden, ondan, dokuzdan, sekizden… Ama mutlaka bir kademeden tutturma ihtimalimiz bulunur. Hedef küçük olursa, ıskalamak kaçınılmaz sonuçtur” izahında bulunurdu. Hesap kitap adamı olan bu dostumuz iştirak ettiği “Pazarlama teknikleri” konulu kurslardan, seminerlerden edindiği taze bilgileri aktarır ve bizleri bilgilendirir; sunumunun sonunda da, şunda ısrar ederdi: “Hedefi büyük tutun!” Demek insan, önce, önüne bir hedef koymaya karar vermeli. Ondan sonra da, hedefi büyütmeli. Bu hedef kitap olur, okul olur, iş olur; hayata dair şeyler olur. Olur, olur… Meselâ, insan, günlük kitap okumalarında belli bir sayfa sayısını gözüne kestirebilir; “Yarın filân, filân dostlarımı ziyaret edeyim” diyebilir; yürüyeceği yolun kilometresini belirleyebilir; hayat yolunda, ulaşmayı düşündüğü seviyeyi hedefleyebilir; ticaretinde, ziraatında, sanatında varmayı arzu ettiği çizgiyi hedef olarak karşısına koyabilir. Nasıl ki kampanya çalışmalarında kurumlar ya da sorumlular önlerine bir hedef koyarlar; belirlenen hedef 50’dir ama, amaçlanan hiç olmazsa 30’dur, 25’dir. Çünkü, on beşten otuz çıkmaz! Bir senenin sonuna kadar Risâle-i Nur Külliyatının bütününü okumayı hedefleyen kişinin, on dört kitabın onunu bitirmesi gayretsizlik sayılmaz. İki defa hatmetse, nûrun alâ-nûr olur. Ticarette de öyle değil mi? Bir yıllık ticarî faaliyet içinde ulaşmayı umduğu bir hedefi olmalı tacirin. Ona göre performans sergilemeli. Varamasa da oraya, en azından , o istikamette bir mesafe kaydeder. Başlıkları çoğaltmak mümkün. Hedef koymak konusunda işte müşahhas bir örnek: Altı yıldır Türkiye’de eğitim gören Türkmenistanlı kardeşimiz Murat, önüne bir hedef koymuş: “Ben, Türkmenistan’ın Dışişleri Bakanı olacağım” diyormuş. Bu idealle bir fakülte bitirmiş, mastırını da yapmış; bir fakülte daha bitirmek için yeni kayıt peşinde! Böylesi gençlerimiz, nasıl tebrik edilmez? Tebrikler Murat kardeşim, tebrikler. Başarılar dileriz… Devletin nasıl ki bir yıllık, üç yıllık, beş yıllık kalkınma plânları oluyor ve bir hedef belirleniyorsa; fertlerin, şirketlerin ve müesseselerin de bir hedefi olmalı, Mevlâ’ya sığınarak gayrette bulunmalı. “Hedefi büyük tutmak” sözünü ihtiras olarak değil, ideal olarak anlamak lâzım. İnsanın, eline geçen kısmetine rıza göstermesi kanaattir, bu, çalışma isteğini arttırır; onu yeterli bulmak ise himmetsizlik, gayretsizlik; hatta, tembelliktir.* “Her günün eşit geçmemesi” için; Yarınların, bugünden daha ileri seviyede olması için; Müreffeh bir ülke, gülümseyen bir toplum için: Bir hedef belirlemeli…
Dipnot: * Bu cümlenin orijinali için Mektubat, s. 461’e bk. 04.11.2010 E-Posta: [email protected] |