H.İbrahim CAN |
|
Rumlara onbeş milyon avro tazminat! |
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 19 Rum’un talebini kabul etti ve Türkiye’yi mahkeme tarihinin en yüksek tazminat miktarına mahkûm etti. Türkiye’nin “iç hukuk yolları tükenmedi, başvuruları Taşınmaz Mal Komisyonuna gönderin, daha önce benzeri dâvâlarda yaptınız” savunmasını da hiç dikkate almadı. Bu arada “hükümetin cevapları kabul edilemez; zira adil tatmin konusunda savunma verme süresinin sona ermesinden uzun zaman sonra sunulmuş ve Büyük Dairenin Demopoulos dâvâsındaki kararının tebliğinden neredeyse iki ay sonra sunulmuştur” gerekçesi de kararda yer aldı. “Ayrıca mahkeme başvuruyu kabul ettikten sonra, iç hukuk yolları tüketilmedi itirazı da yapılamaz” dedi. Kararda yer alan bir diğer husus ise Taşınmaz Mal Komisyonunun kanunla kurulmuş olmasına rağmen, bu komisyona başvurmayan dâvâcıların iç hukuk yollarını tüketmediğinin kabul edilmemesi oldu. Peki bütün bunların ne anlamı var? Konuya birkaç açıdan bakmak gerekiyor. Birincisi; Taşınmaz Mal Komisyonu iç hukuk yolu olarak kabul ediliyor; ancak bu komisyonun kurulmasından önce AİHM tarafından başvurusu kabul edilenler için bu durum geçerli değil. Zira iç hukuk yollarının tüketilmesi, ancak başvuruların kabulü aşamasında ileri sürülen bir ön şart. Geçen Mart ayında verilen kararda olduğu gibi, bu komisyonun kurulmasından sonra yapılan başvurular için Taşınmaz Mal Komisyonu’na başvurulmuş olması şartı aranacak. İkincisi; bizi temsil eden avukatlarımız hükümetin savunmasını mahkemeye zamanında ulaştıramamışlar. Bu yüzden savunma dikkate alınamıyor. Hukuken dâvâya bir etkisi yok bu gecikmenin. Zira savunmanın özü yukarıda belirtildiği üzere iç hukuk yollarının tüketilmediğine dayanıyor. Halbuki dâvânın esastan görüşüldüğü bu aşamada bu savunmanın anlamı yok. Üçüncüsü; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, güya mülkiyet hakkını yüceltme pahasına, tarihinin en yüksek tazminatlarına hükmederek, bir bakıma Türkiye’ye karşı önyargılı bir tavır sergilemiş oldu. Dördüncüsü; Taşınmaz Mal Komisyonunun kurulmasından önce kabul edilmiş diğer başvurularda da Mahkeme benzer şekilde tazminata hükmedebilecek. Mahkeme kararının kısa değerlendirmesi bu şekilde. İşin siyasî yönüne bakıldığında ise; Türkiye’nin bu tazminata mahkûm edilmesinin sebebi, 2005 yılına gelinene kadar AİHM yolunu Rumlara kapatacak böyle bir komisyonun kurulması adımının atılmaması. Çözümsüzlüğü politika olarak benimseyen geçmiş yönetimlerin bu tavrının bedelini şimdi ödüyoruz. Bu mahkeme kararı vesilesiyle vurgulanması gereken bir husus da AB ile imzaladığımız ve bütün AB üyelerine limanlarımızın açılmasını öngören Ankara Protokolü’nü uygulamamanın, ileride benzeri sorunlara yola açabilecek olması. Bunu önleyici adımların şimdiden atılması gerekiyor. Yaklaşık 15 milyon avro önemli bir miktar. Ama daha da önemlisi, artık Kıbrıs sorununun çözümünün vaktinin gelip geçtiğinin bir kez daha bize hatırlatılması. Umarız iki toplumlu bir çözüme en kısa sürede ulaşılır ve kangren olmuş bir yara daha şifa bulur. 28.10.2010 E-Posta: [email protected] |