Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Danıştay, AKP, alkol... |
Laikçi, modernist, Kemalist, çağdaşçı cenahın AKP’yi hırpalamak için en çok kullandığı araçlardan birinin “içki yasağı” iddiaları olduğu mâlûm. Sayıları giderek azalan bazı belediye tesislerinde uygulanmakta olan bu yasağın sistematik şekilde yaygınlaştırılmaya çalışıldığı iddiasına dayandırılan karşı kampanyalar yakın zamanlarda sık sık gündem oluşturdu. Bu kampanyalardan birinde, dönemin İçişleri Bakanı Aksu’nun, kendisini savunurken “İçki yasağı koymak bir tarafa, içkili yer açmayı kolaylaştırdık” diye açıklama yaptığını hatırlıyoruz. Başbakanın “Son dönemde ülkemizde alkol tüketimi arttı” sözüyle, son derece acı ve düşündürücü bir gerçeği vurguladığını da biliyoruz. Bu durumdaki tuhaflığa, bazı yorumcular tarafından, “Alkole şiddetle karşı olan Erdoğan’ın iktidarında alkol tüketimi tırmanışa geçti” gibi ifadelerle dikkat çekildiği de kayıtlarda mevcut. AKP teşkilâtlarında, işi şarap üreticiliği olan, beldesinde şarap festivalleri düzenleyen, eğlence mekânlarında şişe şişe şampanya patlatan, içkinin su gibi aktığı kutlama törenleri düzenleyen çok sayıda yerel yöneticinin varlığı ayrı bir konu. Başmüzakereci Devlet Bakanının yerli içkilerle ithal içkiler arasındaki vergi farkının kalkmasını önemli bir AB reformu olarak sayması da. Üzerinde durulması gereken bir diğer nokta, evvelce hiç benzeri görülmeyen bir uygulamanın, gazetelerde çarşaf çarşaf rakı reklâmları çıkmasının, yine AKP döneminde başlamış olması. Bir taraftan yine “içki yasağı” iddialarının muhatabı olmaktan çekinirken, diğer taraftan serbest piyasa ve reklâm özgürlüğü mantığıyla da bu reklâmlara engel olamayan AKP, hiç olmazsa birşeyler yapıyormuş görünme kaygısıyla, söz konusu reklâmlara kısıtlamalar getirmeye çalıştı. Rakının balık ve kavun gibi gıdalarla birlikte gösterilmemesi veya sinemalardaki rakı reklâmlarının filmin bitiminde perdeye yansıması gibi. Ama üretici firmalar önce medyada ağır bir yayın bombardımanına hedef yaptıkları kısıtlamaları, bilâhare iptali için Danıştay’a götürdüler. Ve Danıştay da gereğini yaptı; söz konusu kısıtlamalar için yürürlüğü durdurma kararı verdi. Katsayı kararından çok kısa bir süre sonra açıklanan bu karar, diğer gündem maddeleri arasında kaynayıp gitti. Yürürlüğü durdurulan kısıtlamaların ciddiyetsizliği ve başka birçok konuda da gösterilen “baştan savmacı, geçiştirmeci, palyatif, rötuş ve makyajlarla işi savuşturmaya çalışıcı” yaklaşımı yansıtıyor olması da, muhtemelen bu ilgisizlikte önemli bir pay sahibiydi. Oysa son derece ciddî bir problemle karşı karşıyayız. Alkolizm bir sosyal felâket olarak toplumumuzu tehdit ediyor. Aile facialarından trafik terörüne kadar birçok alandaki olumsuz ve tahripkâr yansımaları, “İçki her kötülüğün anasıdır” sözündeki gerçeği her gün defaatle teyid ediyor. Buna karşı, laikçilerin akşamları iki kadeh parlatma keyiflerine dokundurmama hırçınlığıyla sergiledikleri saldırgan tavra teslim olarak, bu duruma seyirci kalan bir siyasî irade söz konusu. Danıştay’ın kararı, şimdi hayatta olmayan bir komutanın, Başbakanın sofrasında garsonu çağırıp “Oğlum, bana bir bardak rakı getir” demesiyle açığa vurulan 28 Şubat refleksiyle uyumlu. Ama anayasanın “Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden (...) korumak için gerekli tedbirleri alır” diyen 58. maddesinin 2. fıkrasıyla çelişiyor. Yayılan alkolizm iptilâsını önlemek için hiçbir şey yapamayan iktidarın tavrı ise, hem önde gelenlerinin, sahip olduklarını iddia ettikleri dinî hassasiyetlerle, hem de 28 Şubat’a her cihetiyle karşı olmaları gerektiği yönündeki yaygın kabulle bağdaştırılması mümkün olmayan bir tuhaflık. Hiç değilse, alkolizm başta olmak üzere zararlı alışkanlıklarla mücadele için kurulan Yeşilay’ı güçlendiremez; alkolün tahribatını gözler önüne serecek tarzda bilgilendirici, uyarıcı, etkili kampanyalara destek veremezler miydi? Sigara yasağındaki takdire şayan takipçilik burada niye yok? 19.12.2009 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (18.12.2009) - Açılımlar ve anayasa (16.12.2009) - Yargıyı kim yıpratıyor? (15.12.2009) - Açılımdan OHAL’e mi? (11.12.2009) - Açılımdan kaosa mı? |