Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Muzır mâniler |
Üstadın en az her on beş günde bir defa okumamızı tavsiye ettiği İhlâs Risalesi’nde vurgulanan önemli gerçeklerden biri şu: “Mühim ve büyük bir umur-u hayriyenin (hayırlı işlerin) çok muzır mânileri olur. Şeytanlar o hizmetin hâdimleriyle (hizmetkârlarıyla) çok uğraşır. Bu mânilere ve bu şeytanlara karşı ihlâs kuvvetine dayanmak gerekir.” (Lem’alar, s. 390) Demek ki, ehl-i iman başta olmak üzere insanların ebedî hayatlarını kurtarma odaklı bir hizmette ilâhî bir tavzifle istihdam edilenlerin şeytanla imtihanları çok daha çetin ve çetrefilli. Çünkü şeytanlar en çok onlarla uğraşıyorlar. Hizmetten uzaklaştırıp yoldan çıkarmak için, şaşırtmak, saptırmak, yıldırmak, bezdirmek, aldatmak, dikkat ve himmetlerini dağıtıp başka şeylere kaydırmak, zaaf ve boşluklarını işletmek gibi dessas taktik ve yöntemlere başvuruyorlar. Ve onların işi bu. İmanları kurtarmak için çalışan ehl-i hizmeti ne kadar zaafa düşürürlerse, onların gayretiyle sonsuz saadete kavuşabilecek olan o kadar insanı bu nimet ve mazhariyetten mahrum bırakıp ebedî helâkete sürükleyecekler. Şeytanlar ile insî ve cinnî aveneleri cehenneme; iman kurtarma misyonunun takipçileri ise cennete adam yetiştirme mücadelesi veriyorlar. Hz. Âdem (a.s.) zamanından beri süregelen ve kıyamete kadar devam edecek bir mücadele bu. Bu mücadelenin tabiatı gereği olan muzır mânilerden birine veya bir sonrakine veya daha sonrakine takılıp hizmetten kopmak, Allah muhafaza, insanı gayet yüksek bir kulenin başından düşürerek gayet derin bir çukura yuvarlayabilir. Bu duruma düşmemek için ihlâs ve hizmet düsturlarını, sımsıkı sarılıp hiçbir zaman elimizi gevşetmememiz gereken bir rehber ve yol haritası olarak görmeli; o prensipleri sürekli okumalı ve hayatımızın mütemadiyen değişen safahatı ve yenilenen imtihanlar muvacehesinde tatbik gayretiyle şeytanların tuzaklarını boşa çıkarmalıyız. O tuzak ve mânilerin önemli bir kısmına yine İhlâs Risalesi’nin izahlarında dikkatimiz çekiliyor. Maddî ve manevî-uhrevî menfaat; mevki-makam sevgisi; şöhretperestlik; şan-şeref perdesinde insanların teveccühünü kazanma isteği; ilgi odağı olup dikkatleri üzerine çekerek enaniyetini tatmin etmek; korku; tamah, yani açgözlülük. İhlâs bahsinin sonunda havale edildiğimiz Hücumat-ı Sitte’de şöhret, korku ve tamah-hırs tuzakları daha geniş şekilde tahlil edilirken, asabiyet-i milliye, enaniyet ve tembellik-işgüzarlık hastalıkları da anlatılıyor. (Mektubat, s. 699-726) Ve bütün bunlar, özellikle lâhika mektuplarına serpiştirilen diğer ikazlarla birlikte okunduğunda, birbirini tamamlayan çok önemli ve hayatî bir prensipler manzumesi olarak yolumuzu aydınlatıyor ve tuzaklardan korunmamızı sağlıyor. O tuzak ve mânileri aşmanın temelinde ise evvelâ yine Risale-i Nur’daki izahların kazandırdığı sağlam ve sarsılmaz bir tahkikî iman yer alıyor. Bu iman, sahibini, herşeyden önce, ihlâsı kazanmanın birinci düsturu olarak ifade edilen “Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı” prensibine dayalı bir hayat ve hizmet disiplinine eriştiriyor. Bu disiplin, hizmette doğrudan doğruya yalnız Cenab-ı Hakkın rızasını esas maksat yapıp sadece o rızanın tahsiline odaklanan bir şuuru yansıtıyor. İhlâsı kazanıp muhafaza etmenin diğer bir müessir sebebinin “rabıta-i mevt” olarak ifade edilmesi ise, bu tevhid eksenli şuur ve disipline ahiret boyutunu katarak, aynı mânâyı perçinliyor. Böylece, münhasıran Allah rızası hedefine kenetlenip, bu dünya hayatındaki hizmetini uhrevî bir misyon olarak yerine getirme çabasına odaklanan ehl-i hizmetin gözü, bunların dışındaki hiçbir şeyi görmüyor, hiçbirine kıymet vermiyor, fâni şeylere takılmıyor, sıkıntıları gelip geçici imtihanlar olarak değerlendirip yola devam ediyor. Ve bu imtihanların hayat boyunca, son nefese kadar bitmeyeceğinin idraki içinde, bunların, hizmetini engellemesine izin vermeyip, tersine, muzır mânileri bir bir aşarak hedefine yürüyor. 13.12.2009 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (11.12.2009) - Açılımdan kaosa mı? (09.12.2009) - Demokrasiye pusu (08.12.2009) - Islak imza, YAŞ manevra (06.12.2009) - Hizmette motivasyon |