Risâle-i Nur Kur’ân’ın mu’cizeliğini ispat eden, istikbâli de aydınlatan, bir Kur’ân tefsiridir. O bir tarikat değil, doğrudan doğruya Kur’ân’ın feyzinden mülhem bir hakikattir.
İmanî esasları ve İslâmî meseleleri aklî ve ilmî delillerle de ispat ettiğinden; şu zamanın ihtiyaçlarına uygun bir ilâçtır.
Risâle-i Nur’un gayesi; iman kurtarmak ve rıza-i İlâhîdir.
Dâvâsı ise, memleketi ve âlem-i İslâmı ilgilendiren; dağlar kadar büyük, umumî bir tahribatı tamir edip; küfr-ü mutlakı kırmak; dinsiz felsefe ile mücadele etmektir. İslâmiyet ve vatan zararına olan her türlü cereyana (felsefî akımlara) karşı koyar. Hürriyet, emniyet, adalet ve asayişi tahkikî imanla temin eder. Islah ve terbiye vazifesi de yapar. Yalnız iman dersi içtima-î ders de verir.
Metod olarak, tasavvuf dairesine girmeden, doğrudan hakikate yol açar; iman, hayat, şeriat sırasını takip eder. İkna metodunu kullanır. Fıtratı değiştirmeyi değil, onun mecrâını düzeltmeyi esas alır.
Nur dairesine, sırf Kur’ân-ı Hakîm’in dellâlığını yapmak için girmeli. “Cemaat olarak meselemiz imândır”1 diyerek Nur cemaatinin hizmet stratejisini temellendiren Bediüzzaman, Nur hareketinin hizmet hedefi ve programını şöyle çizer:
- Nur tabeleri evvelâ kendilerini,
- Sonra milletimizi îdam-ı ebedîden (sonsuz yokluktan) ve daimî berzahî haps-i münferitten (süresiz yalnız başına kabir hapsinden) kurtarmak;
- Vatandaşlarımızı anarşîlikten ve serserilikten muhafaza etmek,
- Ve iki hayatımızı imhaya vesîle olan zındıkaya karşı Risâle-i Nur’un çelik gibi hakîkatleriyle kendimizi muhafazadır.2
- Nur talebelerinin özel vazifesi, “Kur’ân’ın îmanî hakîkatlerini tahkîkî bir sûrette (araştırarak) ehl-i îmâna bildirip, onları ve kendimizi îdam-ı ebedîden ve daimî ve berzahî haps-i münferitten kurtarmaktır.”3
- Bu zamanda, her şeyden önce iman hakikatlerine hizmet, birinci; diğer meseleler ikinci, üçüncü, dördüncü maksat olmalı. Hatta, siyasi ve zalimlerin satranç oyunları olan dünya savaşları, boğuşmalarıyla dahi ilgilenmemeli… Zira, bunlar, zulümlü zulümatlı oyunlardır. Kur’ân’a hizmet ise, nurânî vazifedir. Onlar bizim nurlu meselelerimizi merak etmiyor; biz neden onların zulümatlı oyunlarını takip edelim?4,
Dipnotlar:
1-Tarihçe-i Hayat, s. 201.
2-Şuâlar, s. 305.
3-Şuâlar, s. 320.
4-Kastamonu Lâhikası, s. 84-85.
31.10.2008
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|