Ali FERŞADOĞLU |
|
Kur’ân her çağa hitap eder |
Kur’ân, Allah kelâmıdır. Sadece indiği çağın insanlarına hitap etmez. Bütün insanlara, bütün çağlara, bütün toplumlara, bütün mesleklere, bütün meşreplere, bütün fertlere hitap etmesi açısından mu’cizedir. Onun için Kur’ân’da “yaş ve kuru ne varsa, herşey vardır” (En’am Sûresi: 59) “Herşey içinde bulunur. Fakat herkes her şeyi içinde göremez. Zira muhtelif derecelerde bulunur. Bâzan çekirdekleri, bâzan nüveleri, bâzan icmâlleri, bâzan düsturları, bâzan alâmetleri, ya sarâhaten (açıkça), ya işareten, ya remzen, ya ibhâmen, ya ihtar tarzında bulunurlar.” (Bediüzzaman, Sözler, s. 398) Peygamberimiz (asm), Kur’ân’ın ilk ve en mükemmel açıklayıcısı, tefsir edicisidir. Onun (asm) hadisleri de, Kur’ân’ın açıklanmasıdır. Biz, onun (asm) sünnet-i seniyyesiyle Kur’ân’ı daha mükemmel bir şekilde anlıyoruz. Kur’an, bütün çağların, toplulukların ihtiyaçlarını karşılayan 10 binlerce kitabı alan bir mu’cize kitaptır. Ki, mu’cize, insanın yapması mümkün olmayan, ancak insanın elinden çıkan demektir. Meselâ, Kur’ân dünkü teknik ve ilmi buluşlardan haber verdiği gibi, bugünkü teknik ve fenni buluşlardan da bahseder. Halbuki insan, bir gün, bir hafta sonra ne olacağını, ne keşfedileceğini bilemez. Hz. Muhammed (asm) bir insandır. 15 asır sonra meydana gelebilecek genel ve hele hele özel meseleleri, keşifleri—kendisine vahyedilmediği takdirde—bilemez. Bildiğine göre, öyle ise ona bildiriliyor. Öyle ise, her şeyi yaratan ve her şeyi bilen bir Zât ona bildiriyor. Öyle ise o bir peygamberdir. Öyle ise, onun haber verdiği bütün meseleler doğrudur. Keza, atom hakkında 10 binin üzerinde kitap yazılmıştır. Atomu yaratan Allah’tır. Kur’ân âyetlerini de indiren Allah’tır. Bir atoma, DNA’ya on binlerce kitap bilgilerini sığıştıran kudret, Kur’ân’ın bir âyetine, bir kelimesine de on binlerce bilgiyi şifrelemiştir. Atomu inceleyen fizikçiler, ondan bu kadar bilgiyi çıkarıyorlarsa; Kur’ân’ın anlaması ve anlatması için de indirildiği Peygamberimiz de (asm), müfessirler de elbette onu açıklayacak ve her çağ ondan istifade edecektir. Herkes kendisine sorsun: Tıptan, fizikten, kimyadan, coğrafyadan ne kadar anlıyor? Edebiyattan, edebî san'atlardan ne kadar bilgisi var! Tıpçı, fizik kanunlarını bilir mi? Bunlar bir yana, kendi branşımız, mesleğimize ne kadar vâkıfız? Hasta olduğumuzda doktora, evin planını çizdireceğimizde inşaat mühendisine veya mimara gideriz. Hastalığımızı biz teşhis etmez, reçete yazmaz, tedavi etmeyiz. Kur’ân hakkında bilgi sahibi olmak isteyen, uzmanı olan müfessirlere müracaat etmeli değil mi? Çağımızın en muhteşem tefsiri Risâle-i Nur’dur. Onu inceleyen, Kur’ân’ın mesajını en güzel şekilde alır. 17.10.2010 E-Posta: [email protected] [email protected] |