Cevher İLHAN |
|
YAŞ’ın ardından… (1) |
Ağrı’da, Şırnak’ta ve Cudi Dağında çatışma, Diyarbakır’da iki polis noktasına saldırı, Ergani’de bomba yüklü aracın yakalanması, Van Çaldıran’da emniyet ve adliyeye saldırı; beş ilde çatışma ve yine şehidler, yine asker-sivil yaralılar… Özetle Yüksek Askerî Şûrâ toplantıları devam ederken, Türkiye terörle boğuşuyor. Ve Cumhurbaşkanı Gül’ün, “Her şey gayet normal” dediği esnada, “YAŞ düğümü”nün çözülmediği ortaya çıkıyor. Her ne kadar medyada, “Hükûmet dediğini yaptı; asker diretti, Erdoğan çizdi” manşetleri atılsa da, beş gün süren ve hâlen Genelkurmay Başkanı ile Kara Kuvvetleri Komutanın atanmasının yapılmayıp ertelendiği YAŞ toplantılarında , “krizin aşılmadığı” aksine daha çok derinleştiği anlaşılıyor. Ve yarım kalan YAŞ’tan sonra yeniden meydanlara inen Başbakan Erdoğan, halka karşı imâlı ifâdelerle demokrasiye yönelik darbelerle mücadele ettiği havasını veriyor. Bu “sonucu” da politik söyleminde istimal ediyor… 12 Eylül’de oylanacak anayasa değişiklikleri üzerinden kendisini merhum Menderes’le, partisini 27 Mayıs ihtilâline mâruz kalan Demokrat Parti ile kıyaslıyor; siyasî avantaj sağlamaya yönelik konuşuyor… “TARTIŞMALI İSİMLER”İN TERFİSİ… Demokratik sivil yönetimlerde hükûmetlerin, siyasî irâdenin tensip ettiği isimlerle çalışması, tabiîdir. Elbette teâmüllerle yasaların birlikte işlenmesi gerekir. Ve elbette teâmül paravanında millî irâdenin temsilcisi Meclis’in mânevî şahsiyetinin uhdesinde olan ve hükûmete karşı sorumlu olması gereken askerî erkin, komuta kademesinin belirlenmesi, sivil otoritenin emrinde ve sorumluluğunda olacak. Ancak günlerce süren YAŞ sırasında ismi ifade verecekler arasında geçen bir komutanın ismine odaklanıp, “hükümetin dediğini yaptığı” propagandasıyla diğer atamaları bunun gölgesinde bıraktırma taktiği güdüldüğü görülüyor. Hukukçuların, “henüz suçlanmamış bir meselede daha sanık olmamış bir kişinin hak mağduriyetine uğratılması” mülâhazalarıyla, her YAŞ öncesinde bu tür “çağrılar”la “yol olacağı” ve atamaların altüst edilmesi, dedikodu ve ihbar mekânizmasının işletilip psikolojik baskıyla istenmeyen isimlerin engelleneceği endişeleri bir yana… Durumun sadece bir “isim”le kalmadığı ve aslında ileri sürülen ve “demokratlık” propagandasına malzeme edilen diğer atamalarda açıkça ortaya çıkıyor… Çarpıklık şurada; YAŞ’ta Balyoz iddiasında adı geçen general ve amirallerin terfileri şimdiye kadar işleyen teâmüllere göre zaten sözkonusu değildi. Buna bağlı olarak “Balyoz dâvâsı”nda ismi geçen 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız’ın tam da şûra sırasında savcılıkla ifâdeye çağrılması üzerine Kara Kuvvetleri Komutanlığına atanmasına hükûmetin karşı çıktığı belirtilirken, yine “Balyoz dâvâsı” kapsamında hakkında yakalama kararı bulunan on bir subaydan bazı “tartışmalı isimler”in terfisi yapılmakta! Örneğin, YAŞ’ta düğüme neden olan ve ataması yapılmayan Iğsız’ın yerine 1. Ordu Komutanlığına, 28 Şubat sürecinde Sincan’da tankları yürütüp “demokrasiye balans ayarı verme” olayında adını kamuoyuna duyuran, 28 Şubat’ın simgesi haline gelen ve medyada adı “Sincan’da tankları yürüten komutan” olarak geçen, Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanı (EDOK) Orgeneral Erdal Ceylanoğlu atanmakta… Kısacası, iktidar partisi yandaşı medyada ileri sürdüğü gibi YAŞ’ta sivil siyasetin otoritesi değil, bir tek isim üzerinden meydana getirilen “kriz”le bir siyasî mizansen meydana getirilmekte. “Komutanların toplu istifası” söylentileri, “restler” ve “emekliliğe ayrılmalar” karambollü referandum sürecinde Başbakan’ın ve hükûmetin “askerlere söz geçirdiği” propagandasına âlet edilmekte… Ve bu hal, “demokratlık” ve “demokratik direnç” olarak lanse edilmekte! 07.08.2010 E-Posta: [email protected] |