Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Darbe aslî, demokrasi tâlî... |
Anayasa Mahkemesi, şekil üzerinden esasa girerek üç rötuşla onay verdiği anayasa paketiyle ilgili kararının gerekçesini açıkladı. Esasa neden ve nasıl girdiğini de. 4’e karşı 7 üyenin görüşünü yansıtan bu gerekçe, Sabih Kanadoğlu gibilerce seslendirilen son derece problemli bir yaklaşımı ele veriyor. Şöyle diyorlar: “Tâlî kurucu iktidar, aslî kurucu iktidarın vermediği yetkileri kullanamaz...” “Tâlî kurucu iktidar” dedikleri. bugün işbaşında olan TBMM. “Aslî kurucu iktidar” ise, 12 Eylül cuntası ve onun yeni bir anayasa hazırlamak üzere görevlendirdiği Danışma Meclisi... Milletin seçtiği Meclis tâlî, darbeciler aslî... İşte, 12 Eylül’den 30 yıl sonra, 2010 Türkiye’ sinin Anayasa Mahkemesinde hakim zihniyet. Demokrasi ortamında milletin reyleriyle seçilmiş Meclislere de “kurucu”luk payesini lütfediyor, ama bu kuruculuğun hiyerarşideki yeri “tâlî” olma konumu, aslî kuruculuk darbecilerde. Ve bu ayrımın kendisini gösterdiği en kritik alan, “değiştirilemez maddeler”de ortaya çıkıyor. Savunduğu zihniyetin gereği olarak, şekil üzerinden esasa girmekte beis görmeyen çoğunluk görüşüne göre, “Değiştirilmesi teklif edilemeyecek bir anayasa kuralına yönelik değişiklik teklifi, yasama organının yetkisi dahilinde bulunmadığından, hukukî bir geçerlilik kazanamaz...” Aynı görüş, değişmez maddeleri “dolaylı da olsa değiştiren veya içeriklerini boşaltıp anlamsız hale getiren değişiklikler iptal edilir” diyor. Hatırlanacağı gibi, üniversitelerde başörtüsünü serbest bırakma iddiasıyla yapılan iki maddelik anayasa değişikliğini de bu mantık ve yorumla iptal etmişti AYM. Yeni kararı ile bu içtihadını daha da tahkim edip pekiştirmiş oluyor. Fark, başörtüsü kararı 2’ye 9 oyla alınırken bu kararda oy dağılımının 4’e 7 olarak değişmesi ve ayrıca, esasa girildiği halde, kritik iki maddenin iptali yerine kısmî rötuşlarla iktifa edilmesinde. Ve HSYK’daki değişiklik için, iddiaların aksine, “Yürütmenin kurul üzerindeki etkisi büyük ölçüde azaltılıyor” gibi bir yorum yapılmasında. Bu farkları, AYM’de olumlu yönde bir değişimin işareti olarak yorumlamak mümkün mü? Şu aşamada kesin birşey söylemek zor. Çünkü son paketle ilgili kararda referans yine değişmez maddeler olmakla beraber, başörtüsü düzenlemesinde olduğu gibi “laikliğe aykırılık” iddiası söz konusu değil. Eğer öyle birşey olsaydı oy dağılımı yine böyle olur muydu ve kısmî rötuşlarla yetinilip değişikliklere yine vize verilir miydi? AYM’nin son kararını Milliyet, “Dolaylı olarak, darbe ya da devrim gibi bir süreç yaşanmadıkça, mahkemenin değişiklikleri anayasanın değiştirilemez maddelerine uygunluk yönünden denetleyeceği vurgulandı” yorumuyla haberleştirdi. Burada geçen “Darbe ya da devrim gibi bir süreç yaşanmadıkça...” ifadesi, Kanadoğlu’nun “Yeni bir anayasayı ancak Kurucu Meclis yapabilir” iddiasını hatırlatıyor ve onunla örtüşüyor. Bu kafa yapısına göre, yeni bir anayasa yapma hak ve yetkisi sadece darbecilerin tekelinde. Ve milletin seçtiği Meclisler asla anayasa yapamaz! 12 Eylül’den önceki “aslî kurucu iktidar” 27 Mayıs darbecilerinin uhdesindeydi ve 1961 anayasasını onlar hazırlayıp yürürlüğe koydular. 27 Mayıs anayasasını, bürokratik vesayeti koruyup kollayan temel yapısıyla muhafaza edip, yeni dayanaklarla pekiştirerek sürdüren 1982 anayasasını ise 12 Eylül darbecileri ikame ettiler. Değiştirilemez maddeleri de değiştirerek. 27 Mayıs anayasasında değişmez ve değişmesi teklif edilemez madde, TC’nin bir cumhuriyet olduğu ile sınırlı idi; 12 Eylülcüler bunu resmî ideolojiyi de kapsayacak şekilde genişlettiler. Yarım asırdır, “iki aslî kurucu iktidar”ın dayattığı, arada gelip giden “tâlî kurucu iktidar”ların ise “aslî’ler tarafından belirlenen ana çerçeveye dokunamadıkları bir cenderede yaşıyoruz. Demokratik Meclisi “aslî kurucu iktidar” olma konumuna ne zaman ve nasıl yükselteceğiz? 07.08.2010 E-Posta: [email protected] |