M. Latif SALİHOĞLU |
|
Ayva çekirdeği |
Daha evvelki yazılarımızda "zeytin mu'cizesi"ni konu edinmiş, hem yağının, hem de çekirdeğinin faydalarından söz etmiştik. Ayrıca, mide rahatsızlıkları için "Kudretnarı"nı, sinüzit için de "Acıbostan" da denilen Acıdüvelek bitkisini tavsiye etmiştik. Birçok okuyucumuz, bu yazılardan istifade ettiğini, hatta yüzde yüz oranında şifâ bulduğu gerçeğini bize intikal ettirmişti. Zaten, biz de tecrübe dayanmayan, kendimizde ve yakın çeremizde tatbik etmediğimiz, dolayısıyla faydalı olduğuna yüzde yüz emin olmadığımız bir ilâcı sizlere tavsiye etmeyiz. İşte bugün de size yine birçok kimse tarafından tecrübe edilen ve şifâlı olduğu yüzde yüz ihtimalle kesinleşen bir başka ilâçtan söz etmek istiyoruz; Ayva çekirdeği...
Emziren anneler için mu'cizevî bir ilâç
Başta bebek emziren anneler olmak üzere, elinde, yüzünde veya cildinin herhangi bir yerinde kesik, çatlak, pürüz, ya da tahriş bulunan kimseler, ayva çekirdeğinden yapılan ilâçla yüzde yüz fayda görüp tedâvi oluyor. Bilhassa bebek emziren annelerin, göğüslerindeki kanamalı çatlaklardan ve tahrişattan dolayı büyük ıztırap çektiği biliniyor. Bebeğini rahatça emziremiyor. Bebeği sütten kesilmesin diye dayanmaya çalışıyor, ancak büyük acılar çekiyor. Bazan da, bebeğine kan damlaları karışan sütle bebeğini emzirmek durumunda kalıyor. Tedâvi için de, adeta başvurulmadık çare kalmıyor. Birçok ilâç, merhem, jel vesair kullanılıyor, ancak yine de istenen netice alınamıyor. İşte, ayva çekirdeğinden yapılan jel, bu sıkıntının en pratik, en kestirme ve en tesirli ilâcı olduğunu tesbit etmiş bulunuyoruz. Gerek ayva çekirdeği ilâcını tecrübe edenlerden ve gerekse çeşitli kaynaklardan konuya dair edindiğimiz bilgilere göre, bu ilâç en pratik yoldan şu şekilde elde edilerek kullanılıyor: Yarım bardak normal sıcaklıktaki suyun içine, 10–15 adet kadar ayva çekirdeği atılıyor. Çekirdekler suyun içinde bir müddet bekletiliyor. Bu bekleme süresi, çekirdeğin cinsine göre değişiyor. Beş–on saat, ya da bazan bir–iki gün de sürebiliyor. Suyun içinde bekletilen ayva çekirdekleri, belli bir süre sonra, o suyu tamamen "jel" haline getiriyor. Jel, ya da saydam krem haline gelen bu sıvı, çatlamış, kanamış, tahriş olmuş bölgelere pamukla sürülüyor. Pamuğun da, krem sürülen kısmında temiz ve hijyenik olmasına özellikle dikkat edilmeli. Bu fıtrî ilâç, günde birkaç defa tekrarlanabilir. Meselâ, emzirmeden hemen sonra vücuda tatbik edilebilir. Aynı zamanda buruşukluğu gideren ve cildi geren bu ilâcın, cildin üzerinde uzun müddet bekletilmemesi gerekiyor. Aradan birkaç saat geçtikten sonra, mutlaka temizlenmeli, kurutulmalı ve bilâhare tekrar kullanıma geçmeli. Bu mû'cizevî ilâç kürü, âzami bir–iki günde elde edildiği gibi, müsbet neticenin alınması da yine bir–iki gün içinde mümkün olabiliyor. Sakın, "Bu kadar kısacık bir zamanda nasıl olur?" diye hemen itiraz etmeyin. Zira, tâ başta belirttik ki, bu Kudret'ten gelmiş bir "mû'cizevî ilâç"tır. İlâcı kullanacaklara Allah'tan şifâlar diliyoruz.
Tarihin yorumu 7 Ekim 1908
Elvedâ Girit
Bosna–Hersek'ten kısa bir süre sonra, ne yazık ki Girit de elden gitti. Osmanlı devlet merkezinde yaşanan siyasî çalkantıdan (Mutlakiyet'ten Meşrûtiyete geçiş süreci) istifade eden Avusturya, 1908 yılı Temmuz'unda Bosna–Hersek'i işgal, 5 Ekim'de de ilhak ettiğini açıklamıştı. Yunanistan ile Bulgaristan da ona destek vermişti. Demek ki, Yunan ve Bulgar hükümetleri de benzer emeller peşindeydi. Nitekim, Yunanistan hiç vakit geçirmeden daha evvel (1897) işgal etmiş olduğu Girit Adasını topraklarına resmen kattığını ilân etti. (7 Ekim 1908) Oysa Girit, çok ağır bedeller karşılığında fethedilmişti. Osmanlı, burayı Venediklilerden almıştı. Tarihin kayıtlarına göre, 1945–69 yılları arasında devam eden 22 yıllık kuşatmalar esnasında tahminen 160 bin Osmanlı askeri burada şehit verildi. Girit Adasının tamamiyle teslim alınması, 26 Eylül 1669'da günü tahakkuk etti. Girit Fatihi ise, aynı zamanda Uyvar Fatihi (Avusturya) de olan Sadrâzam Fazıl Ahmed Paşadır. Akdeniz'de Kıbrıs'tan sonra en büyük ada olan Girit, yaklaşık 250 sene Osmanlı hakimiyeti altında kaldı. Burayı da, tıpkı Kıbrıs'ta olduğu gibi önce İngilizler zabtetti, ardından Yunanistan'a peşkeş edildi. 07.10.2009 E-Posta: [email protected] |