M. Latif SALİHOĞLU |
|
Yeni Çağ'da eski kafa |
Yedi senedir ülkeyi tek başına yöneten mevcut iktidar partisinin en hayatî meselelerde bile Bediüzzaman Said Nursî'yi "unutması"na rağmen, medya ve fikir çevreleri o zâtı unutmadı, unutmuyor, unutamıyor... Nitekim, büyük bir gürültü ile yeniden gündeme getirilen "Kürt açılımı" konusunda da tablo değişmedi, bilinen durum bir kez daha aynen müşahade edildi: Hükümet ve parlamento Bediüzzaman'a karşı tam mânâsıyla l–â–k–a–y–t, medya ve fikir sahipleri ise, nisbeten duyarlı, ilgili, alâkalı... Medya ve düşünce adamlarının Bediüzzaman'a ilgisi, çoğu zaman olduğu gibi, yine birbirine zıt iki sûrette tezahür etti: Kimisi müsbet, kimisi de menfî mânâda söz etti Said Nursî'den. Üstad Bediüzzaman, Risâle–i Nur'a tenkit niyetiyle ilişenlerin dahi müşteri olabileceğini, ancak lâkayt kalanların müşteri olma ihtimallerinin yok denecek derecede zayıf olduğunu nazara verir. (Bkz: Barla Lâhikası, s. 161; yani, 28. Mektubun 8. Meselesinin 3. Nüktesi.) Bu noktadan bakınca, hükümet ve devlet birimlerinin aksine, millet ve sivil kesimin göstermiş olduğu "Bediüzzaman duyarlılığı" ümit tazeleyici ve memnuniyet verici bir mahiyet arz ettiği söylenebilir. Bediüzzaman Hazretlerinin fikir ve maksadını doğru anlayan ve ondan müsbet mânâda söz edenleri biliyoruz. Onları yürekten tebrik ediyoruz. Özellikle, Yeni Asya'nın "Açılımda Bediüzzaman niye yok?" manşetine dikkat çekerek, Hz. Üstad'ın bundan bir asır evvel serd etmiş olduğu hakikatli Medresetüzzehra projesini takdirle yâd eden Yeni Şafak yazarı Hakan Albayrak'ı biz de takdir ile alkışlıyoruz. Bu arada, Bediüzzaman aleyhtarlığında hep liste başı olduğu bilinen Cumhuriyet gazetesini dahi geride bırakırcasına menfî bir tutum sergileyen Yeni Çağ isimli gazetenin 11 Ağustos (2009) günkü manşet haberine de kısaca değinmek ihtiyacını hissediyoruz. MHP içindeki muhalif bir kanadın sözcülüğünü yapan bu gazetenin söz konusu manşet haberi aynen şöyle: "NURŞİN'İN SIRRI!" "Abdullah Gül'ün 'açılım' başlattığı Nurşin, cumhuriyet düşmanlığıyla bilinen Said–i Nursî'nin ilk medrese eğitimini aldığı yer çıktı..." Nursî ile ilgili olarak içinde doğru bilginin kırıntısı ve zerresi dahi bulunmayan bu ifadelerden sonra, haberin detayında da birbiriyle çelişen bir düziye ifade sıralanıyor. Özetlemek gerekirse, baştan sona yanlış, uydurma ve kasıtlı şekilde sunulduğu anlaşılan bu habere göre, 1) Yapılan 'açılım'ın Said Nursî ile kasıtlı bir bağlantısı var. 2) Said Nursî, ilk medrese eğitimini Nurşin'de (Güroymak'ta) almış. Tağ Medresesi, bu ilçeye bağlı imiş. 3) Said Nursî, aynı zamanda bir cumhuriyet düşmanıdır. 4) Nursî, cumhuriyete, çağdaş rejime düşman olduğu ve siyasî maksatla dernek kurduğu için sürgünden sürgüne gönderilmiş. mahkemeden mahkemeye sevk edilmiş. Hakikati ters yüz eden ve bilgi zaafiyeti ile mâlûl olduğu her yönüyle anlaşılan bu tuhaf iddialara karşı şimdilik vereceğimiz cevap kısaca şudur: 1) Gerek Cumhurbaşkanı Gül'ün ve gerekse içinden geldiği siyasî kadronun Nurşin üzerinden Said Nursî ile bir bağlantıları yoktur. 2) Said Nursî'nin ilk medrese eğitimini gördüğü Tağ Köyü, Nurs'a çok yakın olup Nurşin'le herhangi bir bağlantısı yoktur. Bu köy, İsparit nahiyesi, dolayısıyla Hizan ilçesine bağlıdır. Bu uydurma haberi hazırlayanlar, kaynak gösterdikleri kitaptan (Bilinmeyen Taraflarıyla BSN) yanlış iktibas yaptıkları gibi, Tağ Köyü ile Nurşin Karyesi arasındaki o uzun mesafeyi de adeta yutarak kısaltmışlardır. (Bediüzzaman, önce Tağ'da, ardından Hizan'da, üçüncü olarak da Nurşin'de medrese eğitimi almış; ancak, en kısa süreyi Nurşin'de geçirerek köyüne dönmüştür.) 3) Said Nursî'nin cumhuriyet düşmanı olduğu iddiası, tamamen ve yüzde yüz bir yalan ve iftiradan ibarettir. Üstelik, artık modası geçmiş, bayatlamış ve ancak dünyadan bihaber kimselerin inanabileceği kuru bir yafta şeklinde ortada sırıtıp duruyor. 4) Said Nursî'nin cumhuriyet ve çağdaşlığa muhalif olduğu, siyasî amaçlı dernek yahut zararlı cemiyet kurduğu iddiası, acaba hangi mahkeme tarafından kabul edilmiş? Cebrî sûrette 35 sene müddetle çıkarıldığı hangi mahkeme, onun bu noktada herhangi bir suçu olduğunu tesbit etmiş de ceza kesmiş? Var mı böyle bir şey? Gösterebilir misiniz? Elbette hiçbir deliliniz, hiçbir ispatınız yok ve gösteremezsiniz. Ama, buna rağmen yine de ortaya çıkıp kendini adâletten, hukuktan, mahkemeden bile üstün görerek iftiralı suç icad etmede pek mahir görünenler var ülkemizde, ne yazık ki... Fakat, bunlar da pek heveslenmesinler. Meydan boş değil. Bilsinler ki, mesnetsiz iddiaları doğru bilgilerle çürütecek, iftira süprüntülerini toplayıp çöpe atacak, buna mukabil hak ve hakikati olduğu gibi gözler önüne serecek binlerce Nur kahramanı var bu vatanda. Selâm, Hüdâ'ya tâbi olanlara olsun. ..................................... NOTLAR 1) Bütün okuyucularımızın Ramazanını tebrik ve tes'id eder, bu mübarek ayın nice hayırlara vesile olmasını Cenâb–ı Hak'tan niyaz ederim. 2) İzinde olmamız hasebiyle kaza haberini geç öğrendiğim İzmit'ten Necdet Turgut Ağabeyim ile Edirne temsilcimiz Mehmet Daşkıran kardeşime geçmiş olsun diyor ve Cenâb–ı Hak'tan âcil şifâlar diliyorum. 3) Yine izinde iken vefat haberini almış olduğum Balıkesir'den Hasan Aktunç Ağabeyime de Allah'tan rahmet ve mağfiret diler, ailesi ve yakınlarına taziyetlerimi surarım. MLS 21.08.2009 E-Posta: [email protected] |