21 Ağustos 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Basından Seçmeler

Ekonomi faİze teslim

Dün Türkiye’mizin acı bir gerçeğini borsa üzerinden net şekilde görme fırsatı elde ettik. İMKB dün yüzde 3’ü aşan bir yükseliş hareketi yaşarken ayrıntıda çok ilginç sonuçlar saklanmıştı. Sanayi endeksi sadece yüzde 1,9 yükseliş kaydederken bankacılık endeksi yüzde 4,8 bir artış sergilemişti.

Türkiye gerçeğimizi biraz daha derinden irdelemek istersek karşımıza çıkan tablonun pek iç açıcı olmadığını şimdiden belirtmem gerekir. İşte beni korkutan o rakamlar:

Türkiye’nin milli geliri 2003’de 455 milyar liradır. Aynı tarihte bankacılık sektörünün gücünü gösteren krediler (faizli) ise 66 milyar lira ile milli gelirin yüzde 14,5’i ediyordu.

Aradan geçen beş yıl sonra Türkiye’nin 2008 sonu milli geliri 950 milyar liraya ulaşmıştır. Oysa 2008 sonunda ülkemizde bankacılık kesimi hâkimiyetini gösteren krediler 367 milyar liraya ulaşmıştır. Görüleceği üzere ülkemizin ekonomik yapısında milli gelir sadece 2,1 kat artarken bankaların kredi artışı 5,5 kat olmuştur. Bunun sonucunda ekonomik temelimizde kredi oranı milli gelirimizin yüzde 14,5’den yüzde 38,5’e fırlamıştır.

Bu ne demektir?

Artık ekonomik güç bankaların eline geçiyor.

Artık düzenimiz faizci bir yapıya bürünüyor.

Şu gerçeği de hatırlatmak gerekiyor: İstikrar ve güven ortamı ile faizlerde yaşanan uygun koşullar kredi kullanım oranını arttırmıştır. İyi ama neden mevduat tarafında düşen faizler sonucu sermaye piyasası alternatifi çalışmamıştır? Kısaca, neden faizci düzen hâkimiyeti kurulmuştur?

Bu faiz tablosu beni çok ama çok ürkütüyor. Kriz kelimesinin hafızalara gelmediği günlerde dahi bu tehlikeye dikkat çekip duruyordum. Aradan yıl geçti ki ülkemin en alt işvereninden en üst yöneticisine kadar herkesten bankacılık şikâyetleri yükselmeye başladı. Neden zamanında önlem alınmadı?

Cevabı çok net vereceğim: Bilmiyorum!

Bu ve benzeri birkaç soruyu ilgili bakanlara iki yıl kadar önce iletmiştim. Ama bir adım atılamadı. Ve Başbakan ekonomiye ilişkin değerlendirmelerinde en azından şimdiye kadar geçen sürede arzuladığı seviyeyi yakalayamadı.

Burada banka düşmanlığı yapmak gibi bir düşüncemiz yok. Burada bankaların karşısında sistemi dengeleyecek piyasaların çalıştırılmadığını ve ekonominin faize esir edildiğini sorguluyoruz. Bugün herkes nerede ise bankaların ağzına bakar duruma gelmiştir.

İşin bir garip tarafı daha vardır: Vatandaşın nerede ise her işlemi banaklara esir edilmiştir. Oysa banklara karşı vatandaşı koruyacak bir düzen ve güç ortamı oluşturulamamıştır. Gün geçmiyor ki bankalar hakkında inanılması güç ihbar bilgileri ulaşmasın.

Artık tatlı banka kredisi için üst müdür komisyon oranlarının bile konuşulması bu sektörün ne kadar başsız kaldığını göstermez mi? (Yakında) Eski haberlerle ilgili BDDK’dan ses çıkmaması da önemli işaret olsa gerek.

Dün borsa yükseldi, ama borsayı bankalar yükseltti. Tıpkı milli gelirimizde yaşanan yükselişte olduğu gibi. Faizle beslenen bir ekonomik yapıya doğru hızla ilerliyoruz. Ama bu ilerleyişin çok tehlikeli olduğunu zaten geçen aylarda kredileri bıçak gibi kesilen reel sektör çok iyi biliyor.

Son beş yılda bankaların kredileri 5,5 kat artarken milletin zenginliğini gösteren mevduat ise 3 kat artmış. Kısaca kredi artışı üstte, mevduat artışı arada ve milli gelir artışı en altta kalmıştır. Bu tablo hem içerdeki kredi-faiz hassasiyetini arttırmış hem de yurtdışı mali gelişmelerin ülke içini etkileme oranını arttırmıştır. Acaba bu tablo bilinçli sürdürülen bir ekonomik programı mı? Evet ya da hayır; ne olursa olsun, sonuçta ülkemiz ‘yaşasın faiz!’ noktasında hızla ilerliyor.

İbrahim Kahveci

Yeni Şafak, 20.8.2009

21.08.2009


Said Nursî nereli?

Bu yazacağımız çok kişiye “aykırı örnek” gelecek, biliyoruz.

Çok kişi “yok deve” diyecek, farkındayız. Milletvekili Vahit Kiler ile Belediye Başkanı Fehmi Alaydın anlattılar ki:

Said Nursi nereli, biliyor musunuz?

Bitlis-Hizanlı.

Hizan’ın Nurs köyünden.

Köyün ismi Said Nursi’den gelir.

Ama köyün resmi adı farklıdır: Kepirli köyü.

Vahit Kiler ile Fehmi Alaydın “belki tepki gösteren çıkacak ama” diye devam ettiler:

- Gerçek bu... Köye gidin, sorun... Tek kişi “Kepirli” demez... Varsa “Nurs”, yoksa “Nurs.”

***

“Dünyanın pek çok yerinden” köye ziyaretçi geliyormuş.

Özellikle de yaz ayları “Avrupa’dan otobüslerle.”

Amaçları “Nurs köyünü” ziyaret.

Yavuz Donat, Sabah, 20.8.2009

21.08.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.