31 Temmuz 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

M. Latif SALİHOĞLU

O ünvan şahsa verilmez


A+ | A-

Soru: Bediüzzaman Hazretlerinin Mehdi olduğunu iddia edenler var. Bunların delilleri var mı? Çünkü Bediüzzaman mahkemede olsun, eserlerinde olsun “Ben Mehdi değilim” diyor.

Cevap: Evet, doğrudur. Soranlara “Ben Mehdi değilim” diyor.

Üstad Bediüzzaman'ın, bu tarz suallere karşı, hakikat–i hal her ne şekilde olursa olsun, başka türlü bir cevap vermeyeceğini, dahası veremeyeceğini, acaba şu yukarıdaki "hikmet–i ipham"ın izahatından da anlamak mümkün değil mi?

Yani, kendisinin Mehdi–yi Azam olduğunu kat'i sûrette bilse dahi, şayet o nâm ile meydana çıkıp "Ben Mehdi'yim" diye dâvâ etse, acaba aynı konuda yazdıklarıyla tamamen ters düşmez miydi?

Ama, aynı Bediüzzaman'ın, kendi şahsıyla doğrudan ilgili şekilde değil; fakat, Risâle–i Nur'un gördüğü vazife cihetiyle (ki, Büyük Mehdî'nin üç vazifesinden birinci ve en büyük vazifesini kastediyor) şu sözlerini de okumaktayız: "...Hakikat–i hal böyle olduğu halde, (Mehdi'nin) en birinci vazifesi ve en yüksek mesleği olan imanı kurtarmak ve imanı tahkikî bir surette umuma ders vermek, hattâ avamın da imanını tahkikî yapmak vazifesi ise, mânen ve hakikaten hidayet edici, irşad edici mânâsının tam sarahatini ifade ettiği için, Nur şakirtleri bu vazifeyi tamamıyla Risâle–i Nur'da gördüklerinden, ikinci ve üçüncü vazifeler buna nisbeten ikinci ve üçüncü derecedir diye, Risâle–i Nur'un şahs–ı mânevîsini haklı olarak bir nev'î Mehdî telâkki ediyorlar." (Emirdağ Lâhikası–I)

Görüldüğü gibi, burada da "ipham/müphem" sırrına uygun izahat var; ama, bir dayatmadan asla söz edilemez.

Yani, Risâle–i Nur'un (hatta tercümanının) Mehdiyetini kabulde, akla kapı açılıyor; lâkin, kişinin ihtiyar ve iradesi tamamiyle serbest bırakılıyor. Şu, ya da bu yönde şartlandırma yapılmıyor; tercih hakkına inhisar, ipotek konulmuyor.

Dolayısıyla, inanan, kanaat getiren kişi, mesul duruma düşmüş olmaz.

Soru: Mehdî meselesinin Risâle–i Nur dairesi içinde fazlaca konuşulmasının, tartışılmasının mahzurları var mı?

Cevap: Mahzurları elbette ki var. Bunlara, aynen iktibas suretiyle şöylece değinmek mümkün:

"O gelecek zatın (Mehdi'nin) ismini vermek, üç vazifesi birden hatıra geliyor; yanlış olur. Hem hiçbir şeye âlet olmayan nurdaki ihlâs zedelenir, avâm–ı mü'minîn nazarında hakikatlerin kuvveti bir derece noksanlaşır. ...Ehl–i siyaset evhama ve bir kısım hocalar itiraza başlar." (S. T. Gaybî eserinin baş kısmından)

Bazılarının, zihin bulandırma alışkanlıkları sebebiyle üç şahsa taksim ettikleri "Mehdi'nin üç büyük vazifesi"nin, gerçekte tek zâta ait olduğu, paragrafın ilk cümlesinde apaçık derecede anlaşılıyor. (Üç büyük vazife: İmanı, şeairi ve şeriatı ihya. Bu üç vazifeyi birden yapamayan, âhirzamanın Büyük Mehdi ünvanını alamaz. Bkz.: Emirdağ Lâhikası–I'in sondan 13. mektubu.)

İkinci bir misâl olarak, yukarıdaki iktibaslı paragrafta ifadesini bulan hassas ölçülerle birebir örtüşen, mânâsını da aynen teyid ve tasdik eden "gayr–i münteşir" bir mektuptan aktaralım:

"Kardeşimiz Ahmed Feyzi'nin Mehdî hâdisesini Risâle–i Nur dairesi içinde çokça medâr–ı bahsetmesi, ehl–i dünyanın evhamını tahrike sebep olabilir. Çünkü Mehdi mânâsında, bir siyaset dahi bulunuyor diye eskiden beri fikirlerde yerleşmiş. Risâle–i Nur bu mes’eleyi halletmiştir. Âhirzamandaki büyük Mehdi’den evvel çok mehdiler gelmiş geçmiş diye, Risâle–i Nur isbat etmiş. Rivayetlerin muhtelif olması bu noktadan ileri geliyor. Bu zaman şahıs zamanı olmadığından, o ehemmiyetli ünvanlar şahıslara verilmez."

Evet, ihlâs, Risâle–i Nur'daki temel prensip ve hiçbir şeye âlet edilemeyen en büyük kuvvet kaynağıdır.

Ayrıca, dindarlarla zıtlaşmamak, sürtüşmemek gibi, ehl–i dünyayı evhama, kuşkuya sevk etmemek de, Risâle–i Nur hizmetinin vazgeçilmez prensiplerindendir.

Aleniyete dökülecek bir Mehdiyet dâvâsı veya ilânâtı, bütün bu prensipleri çiğnettirir, altüst ettirir.

Böyle bir şeyi de, aklı başında hiçbir Nur Talebesi yapmaz. Kendisi inanabilir, kanaat getirebilir; fakat, başkasını inandırmaya çalışmaz. Buna me'zun değildir.

Soru: Mehdi, Deccal geldikleri vakit herkes onları tanıyacak mı?

Cevap: Hayır. Mümkün değil. Bunlar öyle kolayca bilinse, zaten zaman âhirzaman olmaz, fitne–fesat meydan alamaz olurdu.

Ahirzaman şahısları, ancak nur–i iman ve nur–i mârifet ile bilinir, tanınır. Hatta nur–i imanın da "dikkatiyle..."

Bu hususla alâkalı olarak, yine 24. Söz'ün Üçüncü Dalından yapacağımız bir iktibasla son verelim.

Şöyle ki: Mehdî ve Deccal gibi âhirzaman şahısları hakkındaki hadisleri tefsir edenler, "O eşhasın şahs–ı mânevîsine veya temsil ettikleri cemaate ait âsâr–ı azîmeyi o eşhasın zatlarında tasavvur ederek öyle tefsir etmişler ki, o eşhas–ı harika çıktıkları vakit bütün halk onları tanıyacak gibi bir şekil vermişler.

"Halbuki, demiştik: Bu dünya tecrübe meydanıdır. Akla kapı açılır, fakat ihtiyarı elinden alınmaz. Öyleyse, o eşhas, hattâ o müthiş Deccal dahi çıktığı zaman, çokları, hattâ kendisi de bidâyeten Deccal olduğunu bilmez. Belki nur–u imanın dikkatiyle o eşhas–ı âhirzaman tanınabilir."

—SON —

31.07.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (05.09.2009) - Unsur için eyalet fikri

  (03.09.2009) - İnsanlık âleminin en büyük savaşı

  (02.09.2009) - Bardakçı'nın hesaba katmadığı

  (01.09.2009) - Sorgulama ve mahkeme safhaları

  (31.08.2009) - Çareye kadar gaile devam eder

  (29.08.2009) - 93'te 93 günlük padişah

  (27.08.2009) - Savaş meydanında başlayan kardeşlik

  (26.08.2009) - Niyet ve yöntem

  (25.08.2009) - Değişim sancıları

  (24.08.2009) - Misafirim kaplumbağa

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.