M. Latif SALİHOĞLU |
|
Çareye kadar gaile devam eder |
Türkiye'de içe dönük olmak üzere bir umumî, bir de hususî dertler, sıkıntılar vardır. Bu dertlere çare olacak formül arayışları ise, yıllardan beri devam ediyor. Zira, bunların bir kısmı iyiden iyiye kronikleşmiş vaziyette. Devâ bulması hiç de kolay görünmüyor. Ancak, yine de ümit kesmemeli, çare arayışlarına devam etmeli. Tâ ki, başımızdaki gaile bitene kadar. Çünkü, aklın yolu budur; meselenin başka da yolu yoktur. Bu arada, unutulmaması ve hiç hatırdan çıkarılmaması gereken mühim bir nokta daha var. O da şudur: Türkiye'de halihazırda yaşanan hususî mânâdaki gaile ve sıkıntıların çoğu, esasında umumî gailenin birer parçasından ibarettir. Yani, lokal gibi görünen problemlerin de birçoğu, genel problemlerle bağlantılıdır. Genel problemlerle baş edilmesi çok zor ve zaman alıcı göründüğü içindir ki, hükümetler lokal alana yöneliyor ve lokal çareler, açılımlar yapma denemelerinde bulunuyor. İşte demokratik açılımlar adı altında gündeme getirilen "Alevî açılımı", "Kürt açılımı gibi paketler, bu anlattıklarımıza birer örnektir. Esasında ne Alevî, ne Kürt ve ne de "irtica" diye isimlendirilen meseleler, kendi başına ve durduk yere ortaya çıkmış meseleler değildir. Zira, geçmişte de Kürt vardı, Alevî vardı, dindarlar vardı, vesaire... Bunların var oluşları, bazılarının nazarında adeta sıkıntının kaynağı gibi gösterilmiş ve çare arayışlarında her defasında yanlış yöntemlere başvurulmuştur. Türkiye gelişmiş demokratik ülkelerdeki gibi, tam anlamıyla hür ve demokrat bir ülke haline geldiğinde, inanıyoruz ki, bu tarz dinî ve sosyal sıkıntılar da biter, yahut asgarî seviyeye iner. Demek ki, tâ yüz sene evvel deneme sürecinde başlanan demokrasi ve seksen beş senedir kurulan cumhuriyet rejiminin tatbiki, ihtiva ettiği mânâlara uygun hale gelmiş değil. Yani, cumhuriyet ve demokrasimiz, henüz ismiyle müsemma olabilmiş değil. Asıl sıkıntı da burada. Bu sıkıntı giderilmediği müddetçe, diğerlerinin halli pek mümkün görünmüyor. Zira, cumhuriyet ve demokrasi, bedenin ve bünyenin tamamını tarif ediyor. Bunların dışındaki hususlar ise, bedenin sair uzuv ve azaları mesabesindedir. Teşhis gibi tedavinin de kendine mahsus usûl ve yöntemleri var. Özellikle yöntem hatasına düşmemeye dikkat edilmesi gerekiyor. Teşhis doğru yapılsa dahi, tedavi yöntemi yanlışsa, derdin deva bulması bazan çok daha zor ve zaman alıcı bir hale gelebiliyor. Yoksa, ekseriyetin iyi niyet içinde olduğuna şüphe yok. Ama, iyi niyet iyi neticeye kâfi gelmiyor. Bunu da hiç hatırdan çıkarmamalı. Tarihin yorumu 27 Ağustos 1389 Son kılıç alayı; önce Eyüpsultan Osmanlı tarihinde adet üzere asırlardır yapılan kılıç alayı merasiminin sonuncusu, son padişah Sultan Vahdeddin için 31 Ağustos 1918'de yapıldı. Kılıç alayı, yeni seçilen Osmanlı padişahları için düzenlenen en üst seviyedeki merasimin ismidir. Bir ismi de "kılıç kuşanma merasimi" olan bu törene, mânevî makam itibariyle en yüksek seviyede tutulan ve son derece hürmet edilen zatlar katılır. Onların huzurunda ve onların duâları eşliğinde kılıç kuşanma merasimi yapılır. Eyüp'teki Ebâ Eyyübe'l–Elsârî Hazretlerinin türbesini ziyaretle başlayan bu merasime, Şeyhülislâm, Nakibuleşraf ile Konya Çelebileri iştirak ederler. Çelebiler, Mevlevî şeyhleridir. Nakibuleşraf ise, seyyid kimselerdir. Sultan Vahdeddin için yapılan son kılıç alayına, ayrıca o tarihte Bingazi'den (Libya) İstanbul'a gelen Şeyh Sünûsî Hazretleri de iştirak etmişlerdir. Padişahlar, bu merasimde okunan çeşitli duâlar eşliğinde ecdadlarının türbelerini de ziyaret ederek, nihayet Topkapı Sarayına gelip otururlardı. Ancak, yeni tahta geçen padişah, ecdadından önce Kâinatın Efendisini (asm) Medine'de evinde misafir eden Sultan Eyüb'ün mezarını ziyaret ederlerdi. İlk büyük merasim de burada yapılırdı. Kendinden öncekiler gibi, Sultan Vahdeddin de aynen öyle yaptı. Eyüp'ten Edirnekapı'ya gelen Sultan Vahdeddin'e—adet üzere—şehrin anahtarları teslim edildi. Daha sonra Fatih'e gelen kılıç alayı, Sultan Fatih ile Sultan Selim'in türbelerini ziyaret etti. Ardından Divanyolu üzerindeki II. Mahmud ile Sultanahmet ve Ayasofya civarındaki padişah türbeleri ziyaret edilerek Topkapı Sarayına geçildi. 31.08.2009 E-Posta: [email protected] |