M. Latif SALİHOĞLU |
|
Ortadan bir yazı |
Şu an gecenin bir yarısı. Yani vakit itibariyle gecenin ortası. Bulunduğum dağlık muhitte bu gece yalnız başımayım. Etrafta da hiç kimseler yok. Âlem sükûta dalmış. Sadece leyli zikre berdevam olan vazifeli böceklerin seslerini duyuyorum. Bu yazı gazeteye nasıl ulaşır, ne zaman yayınlanır, henüz bilemiyorum. Bu sebeple, günün tarihi notlarını da yazamıyorum. Ancak, şu an mevsim itibariyle Temmuz ayı sonları. Dolayısıyla, Rumi takvime göre yaz mevsiminin de tam ortasında sayılırız. Ortadan yazmaya devam ediyoruz. Bugün okuduğum dört yüz küsur sayfalık kitabın da tam ortalarına varmışım. Tek cilt halinde basılan Barla-Kastamonu Lâhikalarından söz ediyorum. Bu kitabın ortası, Kastamonu Lâhikasının baş kısımlarına tekabül ediyor. Gündüz vakti okuduğum sayfalarda altı çizili cümleler var. Sizlerle onları paylaşmak istiyorum. Birincisi: “Rahmetin iltifatı devamdadır” diyor. Burada, Risâle-i Nur hizmetinde sabır ve sebat göstermenin ehemmiyeti nazara veriliyor ve hizmetteki devamlılığın İlâhî rahmet, inayet ve iltifata medar olduğu hatırlatılıyor. İkincisi: İstişareli olarak bir hizmeti (Fihrist Risâlesini ikmal hizmetini) ifaya karar veren Nur Talebelerinin usulen bir şahs-ı manevî teşkil ederek hareket etmelerini takdir edip alkışlayan Üstad Bediüzzaman, şu muazzam hakikati ders veriyor: “Fihriste’yi taksimü’l-a’mal tarzında mütesanid heyetinizin şahs-ı manevisine tevdiiniz çok güzeldir. Tam ve daimî bir üstad buldunuz. O manevî üstad, bu aciz kardeşinizden çok üstündür. Daha bana ihtiyaç bırakmıyor. Üçüncüsü: Risâle-i Nur Talebelerinin imanla kabre gireceklerine ve ehl-i saadet olacaklarına dair Kur’ân’ın işaretine iki kuvvetli delil getiren Üstad Bediüzzaman, birincisinde şeytanın elinin ulaşmadığı ve sekerat anında bile bozmaya muktedir olamadığı iman-ı tahkikiden söz ediyor. İlmelyakinden hakkalyakine çıkan tahkikî iman dersini veren Risâle-i Nur, sadık şakirtlerinin imanını zevalden mahfuz tutuyor… İkinci kuvvetli delil ise, yüz binlerce halis muhlis Nur Talebesinin “en ziyade kabule medar olan şerait içine” yaptıkları müstecap duâlar hakkındadır. Nitekim, “Sadık şakirtlerin hüsn-ü akibetlerine ve iman-ı kâmil kazanmalarına o derece kesretli ve makbul ve samimî duâlar oluyor ki, o duâların içinde hiçbiri kabul olmamasına akıl imkân veremiyor.” Hususî dersimde altı çizili daha başka cümleler de var. Ancak, bir köşe yazısı içinde bu kadarı yeterli olmalı. Şimdi tekrar en baştaki noktaya dönüyoruz. Vakit itibariyle gecenin bir yarısı olması, bana bilhassa Dördüncü ve Altıncı Mektupta ifade edilen Hz. Bediüzzaman’ın Çam Dağındaki haftalar süren yalnızlığını hatırlattı. Mektuplardan birinde “İnsten tevahhuş, vuhuşa ünsiyet ettim” derken, bir diğer mektupta ise “İşte gece vakti, şu garibane dağlarda, yalnız…” diyerek, orada yaşadığı hazin halleri derhatır ediyor. Tabiî, bizim yaşadığımız ile onun yaşadığı haller arasında dünyalar kadar farklar var. Hiç kıyas dahi kabul etmez. Sadece, yalnızlıkta gecenin sesini dinlerken, Hz. Üstad’ın bundan yetmiş-seksen yıl evvel hem de nasıl bir baskı altında ve türlü mahrumiyetler içinde yaşamış olduğu o dayanılmaz halleri bir nebzecik olsun hissedebilmektir, bizim kıssadan hissemiz. Bununla beraber, o harikulâde kıssadan daha ziyade hisse sahibi olmak isteyenlere şunu tavsiye ederiz: İmkânınız varsa şayet, gidin Barla’daki Çam Dağı’na. Orada hiç olmazsa bir gece kalınız. Gecenin karanlığı içinde, dağın sesini, o iğne yapraklı ağaçların çıkarmış olduğu hazinane hemhemeleri dinleyiniz. Mümkünse, dağın bir tarafına doğru gece karanlığı içinde şöyle yalnız başına olarak bir miktar yürüyün. İşte o anda hissettiklerinizle, belki yıllar önce aynı mekânda günlerce, haftalarca yalnız başına kalmak mecburiyetinde bırakılan Hz. Bediüzzaman’ın hissiyatına bir ölçüde hissedar olabilirsiniz. Nitekim, kendisi de bu kapıyı açık tutarak şunu söylüyor: “Kardeşlerim! Fikriyatıma hissedar olduğunuz gibi, hissiyatıma da hissedar olmak hakkınızdır.” Bu da gösteriyor ki, Nur Talebelerinin arasındaki münasebetlerde müdavele-i efkâr gibi, müdavele-i hissiyat da büyük ehemmiyet taşıyor. 06.08.2009 E-Posta: [email protected] |