Mutad olarak Mecelletü’l Ezher’i (Ezher dergisi) takip ederim. Aylık periyodlarla çıkan dergi dolu, doyurucu ve dengelidir. Hem akademik, ilmî, hem de amelî iltizamı esas alır. İslâmî değerlere bağlı ve bu bağlılığı vurgulayan ve okurlarına da aşılayan bir yapısı var. İşte bu zülcenaheyn yapıyı muhafaza eden insanlar az kaldığından Mehmet Görmez gibiler şimdi ulemanın ruhuna fatiha okuyor. Türkiye’de dinî alanda akademisyenler var, ama âlimler yok veya az. Zira âlim demek pratiği veya ameli olan ve insanları amele çağıran kimse demektir. İlim amelden soyutlandığında bu, akademisyenliğe ve bir nevi oryantalizme dönüşür. Bunu en iyi ifade eden kimselerden birisi Mustafa A’zami’dir. Ankara Okulu güya oryantalizme mukabele etmek için kurulmuştur, ama bu dengeye riayet etmediği ve gözetmediği için sonuçta maksadının aksi bir istikamete saplanmış ve oryantalist bir yaklaşımı benimsemiştir. Dolayısıyla âlimi âlim yapan, ilmiyle amel etmesi yani ilminin pratik tezahürleridir. Âlimle oryantalistin farkı budur. Âlim İslâm’ın aynasıdır. Akademisyen ise kil u kal derdindedir.
Temmuz (2008) sayısında ‘Nihayetu İsrail, mahtume’/İsrail’in sonu kaçınılmaz ve kesindir başlıklı yazıya rastladım. İsra Sûresinden yola çıkan yazar Prof. Hamdi Futuh Vali, sûrede beyan edildiği gibi Yahudilerin iki ifsade ve yükseliş devrinden bahsetmektedir. Buna mukabele olarak kimi Yahudiler de aynı silâhla Müslümanları vurmak üzere Tevrat’a dayalı Müslümanların iki yükselişinden bahsetmektedir ve Müslümanların son yükselişinin de günümüze tekabül ve isabet ettiğini ileri sürmektedirler. Bu, sembolizm veya simya alanındaki mücadeleyi gösterir. Kur’ân-ı Kerim Yahudilerin ifsat dönemleriyle alakalı olarak birinci veya ikinci vade dememiş belki birinci ve sonuncu kez demiştir. Bu da Yahudilerin ifsatlarının üçüncü veya dördüncü defa olmayacağını sadece iki defa ile sınırlı olacağını haber vermektedir. Dolayısıyla bazılarının ‘ fein udtum udna’ ifadesinden üçüncü veya daha fazla ifsat dönemleri çıkarmaları yanlıştır. Sonuncu defasından sonra zaten kıyametin saaati yaklaşmaktadır. İsra Sûresinin başında birçok kişinin gözünden kaçırdığı çok dakik hususlar var.
Sözgelimi ‘Letüfsidünne fi’l arz’/Yeryüzünde bozgunculuk yapacaksınız ifadesindeki yeryüzü aslında bir cihetle diasporanın örgütlenmiş hali olan Henry Ford’un deyimiyle beynelmilel Yahudi’ye işaret etmektedir. Arz ifadesinden yeryüzü çıktığı gibi aynı zamanda beynelmilel Yahudi ifadesi de çıkar. Yazar Vali, Hazreti Musa’nın 124 yıllık hayatı boyunca Arz-ı Mev’ud’a giremediğini ve Harun Aleyhisselam’ın vefatından üç yıl sonra onun da vefat ettiğini ve fetih sürecini tamamlamanın Yuşa Bin Nun’a nasip olduğunu söylemektedir. Bununla birlikte, müellifin Yuşa Bin Nun (Aleyhisselam)’la alakalı yorumları Kur’an-ı Kerim’in ruhuyla çelişmektedir. Bu ayrı konudur. Hatırlayanlar bilirler önceki yazılarımdan birisinde Hazreti Musa Aleyhisselam’ın 124 yıllık ömründe tamamlanamayan sürecin aslında 40’ar yıllık 3 dilim halinde tamamlandığını ifade etmiştim. 80 yıllık Musa Aleyhisselam’ın nübüvvet dönemi ve 40 yıllık Yuşa Bin Nun dönemi. Davud ve Süleyman (Aleyhisselam) dönemleri ise bundan farklıdır. Davud Aleyhisselam ile Süleyman Aleyhisselam’ın toplam iktidar dönemleri 70 ile 80 yıldır. Bu iktidar diliminin çoğu Süleyman bir kısmı da Davud Aleyhisselam’a aittir. Huruçtan Arz-ı Mev’ud’a girişin 120 yıl sürdüğü dikkate alınarak İslâm dünyasının da Filistin’e tekrar kavuşmasının 120 yıl süreceği öngürülüyor. Kimilerine göre bu süreç 1897’de Basel Konferansı ile birlikte başlıyor.
Buradan iz sürdüğümüzde karşımıza 2017 yılı çıkmaktadır. Bu da yaklaşık olarak Davud Aleyhisselam tarafından 3 bian yıl önce kurulan gerçek (MÖ: 1016) İsrail devletinin simetrisine denk gelmektedir. Bu varsayıma göre, İsrail’in ömrü 68 veya 70 yıla tekabül etmektedir ki, Hazreti Davut ve Süleyman Aleyhisselam’ın fiilî iktidar dönemlerine eşittir. Davud ve Süleyman Aleyhisselam’ın kurduğu devletin ömrü yaklaşık 80 yıldır ve bazıları gerçekte bunun 70 yılla sınırlı olduğunu söylemektedirler ve bundan sonra devlet parçalanmış ve iki parçaya ayrılmıştır. Kısaca Davud Aleyhisselam’ın kurduğu gerçek İsrail devletinden sonra kurulan ve Natura Karta gibi Ortodoks Yahudilerce sahte sayılan Teodor Hertzl’in vadettiği yeni İsrail devleti, Davud Aleyhisselam’ın kurduğu devletten yaklaşık 3 bin sonra tarihe karışacaktır. Bu aşamada, sahte ve siyasî peygamber Teodor Hertzl’in sahte Davud ve Süleyman devleti yıkılacak ve yerine Davud ve Süleyman’ın gerçek mirasını taşıyan devlet kurulacaktır. Onun süresi de (Allahu â’lem) yine gerçek Davud ve Süleyman devletinin ömrü kadar olacaktır.
Bugün yaşanılanlara dair Kur’ân-ı Kerim’de birebir işaret vardır. Sözgelimi, ‘Ve ceealnakum eksere nefira’ âyet-i kerimesi İsrail ve ABD ilişkilerine işaret etmektedir. Nefir harp teknolojisi demektir. Bu ayet Carter’ın da işaret ettiği gibi İsrail’in nükleer tersanesine ve Araplara karşı nitelikli silah üstünlüğüne işaret etmektedir. Ve ABD, daima İsrail’in bu nitelikli üstünlüğünü muhafaza etmeyi taahhüt etmektedir. Keza İsra Sûresi 104’üncü âyette ikinci ifsadenin ve büyüklenmenin nasıl olacağının işareti verilmektedir. Babil sürgünü ve akabinde M.S. 70 tarihinde Romalılarca Yahudilerin diaspora olarak yüryüzüne dağıtılmasından sonra ikinci ifsade ve yükselme dönemlerinde Yahudilerin tekrar Arz-ı Mev’ud’a toplanacakları beyan edilmektedir. Bu ayetteki ‘lefif’ ifadesi bunun sırrı ve şifresidir. Son vade geldiğinde ise Müslümanların yeniden Mescid-i Aksa’ya girecekleri ifade ediliyor; hadisler de bunu teyid etmektedir. Müslümanlarla Yahudiler savaşmadıkça kıyametin kopmayacağı ve bu savaşta taş ve ağaçların dile geleceği ve arkalarında saklanan Yahudileri haber vereceklerini ifade ediyor.
9/5/2002 tarihli Afak Arabiyye gazetesi Ahmet Yasin’e dayanarak böyle bir gelişmeden haber vermektedir. Bu Ahmed Yasin’e göre zafer müjdelerindendir. Olay şöyle gelişir: Ramallah’da Filistinliler bir yerleşimciyi kovalamaktadırlar. Adam gider ağaçların arkasına gizlenir ve ağaç dile gelerek arkasındaki yerleşimciyi haber verir. Bu da hadis-i şerifin olaylarca tasdiki makamındadır. Bilindiği gibi Birinci İntifada tamamen taşların dile geldiği ve Rabin tarafından Filistinli gençlerin taşlarla elinin kırıldığı bir dönemdir. Ve ağaçların Yahudilere karşı çıkmasının bir nedeni de binlerce ve yüzbinlerce zeytin ve benzeri ağaçları kökünden sökmelerindendir. Halbuki bu bölge zeytinin vatanıdır. ‘Vettini vezzeytuni’ ifadeleriyle Allah onlara kasem etmektedir. Beni İsrail ise Allah’ın kasem ettiklerine hakkı hayat tanımamaktadır. İşin böyle sembolik boyutları da vardır. Allahu â’lem.
11.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|