Nurullah AKAY |
|
Her şey kendine yakışanı yapıyor |
Dünyayı ayağımıza getiren, çoğu zaman bizleri gereksiz meşguliyetlerle uğraştıran, aynı zamanda dünyaya açılan bir penceremiz olan, bazen de dünyadaki bin bir suratlılar hakkında bizi bilgi sahibi yapan, hatalarıyla sevaplarıyla nice elektronik eşyalarımız vardır. Teknik geliştikçe kendimizden uzaklaşıyoruz. Ve kendimizden uzaklaştıkça da, bazen isteyerek, bazen de istemeyerek başkalarına yakınlaşıyoruz. Yakınlaştıklarımızın çoğu bizi bizden biraz daha uzaklaştırıyor. Böylece dünyanın dört bir yanında, ne maksatla olduğunu bilmediğimiz gezintilere çıkıyoruz. Kendimizden uzaklarda gezinirken hep (veya çoğu zaman) insanlıktan uzaklaşmış insanlar görüyoruz. Maddesi insan gibi olanlar, duyguları isyanlarda koşturanlar, akılları bir karış havada gezinenler, kalpleri karalara bürünenler aydınlık dünyamıza karartılar göndermektedirler. Emanete ihanet edenlerle ve etmeyenlerle, varlıklara düşman olanlarla ve olmayanlarla, Yaratanı ve yaratılanı tanıyanlarla ve tanımayanlarla dünya dönmeye devam ediyor. Güneş dönerken bazen yakıcı sıcaklığıyla bize yaklaşıyor, bazen de bulutlarda geziniyor ve belli zamanlarda ufuklarda kaybolmaya devam ediyor. Ve insanlar da ölümle peyderpey dünyamızdan ayrılıyorlar. Yani hayat devam ediyor... İnsanlar doğuyor, sonra büyüyor, sonra da mutlak sona oldukça yakın bir yerde bulunuyorlar. Ne yazık ki bunların önemli bir kısmı ihtiyarlık sabahında uykuya devam ediyor. Bunlardan bazıları ölümden ders almıyor, ölümden sonraki hayat için hazırlık yapmıyor ve küfür karanlıklarını etrafa yaymaya devam ediyor. Adı insan olanların insan olmaktan uzaklaşması, adı Müslüman olanın sadece ismen Müslüman olmaktan öteye gitmemesi gibi, mesleği hukukçu olanların hak ve hukuktan nasipdar olmaması, tarih okumuş olanların tarihte yaşayanların nereye gittikleri konusunda bir düşünceye sahip olmaması, ve adı ilim adamı olanların kâinattaki nizam ve intizamdan bir ders almaması gibi garabetlerle karşılaşıyoruz dünyamızda... Kendimizden uzaklaşıp dünyanın garabetlerini seyre daldığımız zaman kendi kendimize yabancılaşıyor, bütün varlıkların dizgini elinde olan, her şeyin anahtarı Onun yanında olan Kâinatın Rabbinden uzaklaşma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyoruz. Bazen muzır, biraz da hınzırca saldıran yaratıklarla da karşılaşırız. Elbette onlar da görevlerini yapmaktadır. Öte yandan bazen uçan kuşlara göz atarız. Bazen yerdeki karıncaların çalışmalarına dalar gideriz. Ağaçtaki yapraklar, buluttaki yağmurlar, nazlı bir şekilde esen rüzgârlar ve daha nice güzellikler dünyamızı şenlendirmeye devam etmektedir. Allah’ın yeryüzündeki mahlukatı çoktur. Elbette hepsi görevlerini ifa etmektedir. İnsanlar da kendilerine yakışanı yapmaktadır. Cennet insan olan insanları beklerken, elbette Cehennem de kendi müşterilerine yerler hazırlayacaktır. Dünya hayatı bazı insanları paklamakta, onları güzellikler ülkesine hazırlamaktadır. Ve dünya hayatı her insanı aynı yere hazırlamamaktadır. Dünyaya geliş nedenini düşünmeyenler, hayatın veriliş gayesine kafa yormayanlar, verilen insanlık nimetini doğru bir şekilde değerlendirmeyenler, ve ne yazık ki büyük şeytanın avanesi olarak ‘insî şeytan’ sıfatına lâyık hâle gelenler, insanları hakir kendilerini Hint Kumaşı sananlar, inanmadığı halde inanmış gibi görünenler ve açık olmasa da bütün gayretleriyle Allah’ın dinine kendilerince savaş açanlar... Ve daha niceleri var dünyamızda. Ve ölüm gelecek bir gün. Ölümü bekleyenler de, ölümü beklemeyenler de dünya hayatına gözlerini yumacaklar. İnsanî değerleri emanet bilip Sahib-i Hakikisi yolunda harcayanlarla, insanî değerlere ihanet edip ruhlarını şeytanlara satanlar aynı yere gitmeyeceklerdir elbette. Amerika’daki tavuk sayısını bilsek ne kazanırız? Avaz avaz dinsizliklerini, üstü örtülü de olsa, ilân edenlerin bu kötü fiilleriyle fikren ve kalben meşgul olsak ne elde ederiz? Kâinatın Yüce Rabbi her şeyi görmektedir. Kimin ne olduğunu, kimin ölümden sonra nereye gideceğini, kimin insanlığını kime sattığını bütün teferruâtıyla ve bütün incelikleriyle bilmektedir Kadir-i Küll-i Şey olan Rabbimiz, şüphesiz... 29.12.2009 E-Posta: [email protected] |