Lahika |
Âyet-i Kerime Meâli Allah sana kâfîdir. O herşeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla bilendir. Bakara Sûresi: 137 |
29.12.2009 |
Müdakkik hocalar, Nurları tasdik edip ilişmiyorlar
Hata 87: Hem tefahura meylini gösterir kendini müceddid bilir. Cevap: İddiacının “Tefahura meyli var, kendini makam sahibi bilir” demesine cevap: Evvelen: “Ben âl-i Beytten sayılabilirim” demekten maksadım, duâsında dahil olmak için bir ricadır. Saniyen: Nefs-i emmâremi tebrie etmem. Her fenalığa meyli olabilir. Fakat o nefsin kırk sene belâsını çeken ve otuz beş seneden beri onun şerlerinden ve heveslerinden çekilmeye çalışan ve a’mâlde bütün kuvvetini ihlâsta gören ve o hâlini yakın dostları müşahede eden ve Nurun eczaları ve onun müstenkifâne ve müstağniyâne halkın hürmetinden ve medihlerinden çekilmesi, onun mahviyetkârâne meşrebine şehadet eden bir adamı bu ithamla mes’ul etmek, pek insafsızca bir hatâdır. Hem Said “Nurlar bir sadaka-i makbule gibi belâların def’ine bir vesiledir” deyip muhtaçları Nurlara teşvik için bazı fevkalâde ihsanat-ı İlâhiyeyi bir nevi kerâmet-i Nuriye ve bir lem’a-i mucize-i Kur’âniyeyi, hakikatlerinin bir tefsiri olan Nurlara in’ikâs etmiş demesinin ve izhar etmesinin sebebi ise: Bu millet ve vatana tam bir hizmet-i imaniye yapmak için, o ikrâmât-ı İlâhiyeyi bazan yazar, tâ Nurlara itimad ve hüccetlerine kanaat gelsin. Yoksa bu kadar insafsız muarızlara ve evhamlı memurlara karşı, zayıf, fakir ve garip bîçare bu kudsî hizmet-i milliye ve vataniyeyi yapamazdı. Bin dereden su toplayan ve habbeyi kubbeler yapan iddiacı gibiler mâni olurdu. Nurların makbuliyetine imza basan ve şehadet eden bine yakın işaret-i gaybiye ve emârât ve vâkıatı, Sikke-i Gaybiye mecmuası delilleriyle ispat etmiş. Bin ince ipler toplansa koca bir halat olur. Hata 88: İddiacı der: Nur, tefsir değil. Hem bazen akideye muhalif gider. Cevap: Tefsir iki kısımdır. Biri ibaresini izah eder, biri de hakikatlerini ispat eder. Nurlar bu ikinci kısım tefsirlerin en kuvvetlisi ve en kıymettarı olduğuna, ehl-i dirayet ve dikkat yüz binler şahitler var. Ve Mısır, Şam ve Haremeyn-i Şerifeynin muhakkik âlimlerinin ve İstanbul ve sair yerlerin müdakkik hocalarının Nurları tasdik edip ilişmemeleri ve Said’in müddet-i hayatında mantıkî ve galibâne mücadele-i ilmiyesi, iddiâcının bu isnat ve ithamını tekzip ve reddeder. Hata-Cevap 89: İddiacı, eski zamanda Ehl-i Sünnete karşı Hasan Sabbah, Bâtıniyyun mezhebiyle ve Şeyhü’l-Cebel bir galat-ı Şia tarikıyla meydana çıkıp siyasî sarsıntı vermeleri gibi, Said’i onlara benzetmesi ve itham etmesi pek acip bir yanlıştır. Evet, sünnete muhalif hareket etmemek ve siya-sete karışmamak için yirmi üç sene işkenceli esareti, hapsi, ihanetleri kabul eden ve siyasete girmemek için bütün dünyevî rütbelerinden yüzünü çeviren bîçare Said’i onlara benzetmek öyle soğuk bir hatâdır ki, bu günlerde hararetli ümitlerimizi kıran o iddianın aynı zamanında gelen kar ve soğuktan daha bâriddir. Hem iddiacı, güya dünyada ebedî kalınacak ve herkes her cihetle dünya maksatlarına çalışıyor itikadında bulunur gibi, diyor: “Said inkılâp aleyhinde ve emniyeti ihlâl fikriyle mukaddesatı âlet yapıp halkı fesada teşvik ediyor” diye ithamı öyle bir yanlıştır ki, Nurun bütün kudsî hakikatlerinin ve talebelerinin uhrevî alâkaları onu reddederler. O iddiacı bilsin ki, birtek hakikat-ı imaniyeyi dünya saltanatıyla değiştirmeyiz. Ve birtek nükte-i Kur’âniyenin bir paşalık rütbesinden daha ziyade yanımızda ehemmiyeti var. Şuâlar, s. 663-666, Yeni Asya Neş., İstanbul-2005 |
Bediuzzaman Said Nursi 29.12.2009 |
LÜGATÇE:
tefahur: İftihar, övünme. müceddid: Yenileyici. Hadis-i sahih ile her yüz senede bir geleceği bildirilen, dinin hakikatlerini, asrın ihtiyacına göre ders veren peygamber vârisi olan âlim zât. müstenkifâne: Çekinerek, çekingenlik göstererek. müstağniyâne: Tok gönüllülükle, zengincesine. Kanaatkâr davranarak. ehl-i dirayet: Temkinli ve tecrübeli kimseler müdakkik: İnceden inceye dikkatle araştıran. Bâtıniyyun: Kur’ân-ı Kerim’deki âyetlerin ve hadis-i şeriflerin zâhir ve âşikâr mânalarından ayrılarak, usûlsüz ve yanlış te’viller ile âyet ve hadislerin gizli ve sırlı mânalarını bulmak iddiasında olan sapık bir tarikat ve buna bağlı olanlar. Şeyhü’l-Cebel: Haşhaşîler denilen İsmailîlerin reisi; Haşhaşîlerin lideri olan Hasan Sabbah. galat-ı Şia: Şiilerin hataları. |
29.12.2009 |