40. Yıl Röportajları |
TALİP ÇİÇEK |
40 YILLIK OKUYUCUMUZ MEHMET ÖZÇELİK: |
Gazetemiz, bizim için bir kitap gibiydi. Bize kendinizi tanıtır mısınız?
1950 yılında Bolu, Mudurnu ilçesi Dere Köyünde doğdum. İlk okula burada başladım ve Düzce’nin Bey Köyünde tamamladım. Bir müddet köyümüzde bağ-bahçe işleriyle meşgul oldum. Onyedi yaşında İstanbul Rami’de özel bir fabrikada çalıştım. Askerden sonra Gölcük Tersane Komutanlığı, ince saç atelyesinde işe başladım. 1995 yılında aynı işyerinden emekli oldum. Şu anda İhsaniye Çiftlik mahallesinde ikamet ediyorum.
Risâle-i Nurları nasıl tanıdınız? Yeni Asya’yı ne zamandır okuyorsunuz?
Benim Risâle-i Nurları ve Yeni Asya gazetesini tanıyıp okumamın birkaç safhası vardır. İlgi duymak muhabbet, fırsat buldukça okumak ve asıl devamlılık askerlik ve sonrasıdır diyebilirim. 1966 yıllarıydı. Köyümüzde Adıyamanlı Mustafa Fidancı isminde bir terzi ağabeyimiz vardı. Şimdi kendisi rahmetli oldu. Askerliğini Düzce’de yapmış ve bizim köyümüzden evlenerek köyümüzün damadı olmuştu. Bir müddet 1960 İhtilâlinde batıya sürgün edilen Abdulkadir Ekinci Hoca ile birlikte kaldığını da duymuştum. Bu ağabeyimiz Üstadı ve Risâle-i Nurları dükkânına gelen uygun insanlara anlatıyordu. Ben de zaman buldukça terzi dükkânına uğrayıp dinlerdim ve Üstada karşı muhabbet duymaya başladım. Köyümüzdeki kooperatif müdürü Üstada çok muhalif bir insandı. “Bediüzzaman Said Nursî şeriat getirecekmiş” diye herkesi evhamlandırıyordu. Bir gün terzi dükkânında Mustafa Fidancı ile münâzaraya başlamışlar. O anda dükkânın önünden geçen ilk okul öğretmenimiz Hidayet Beyi çağırıyor ve kendisine “Sen bize hakemlik et” diyerek, “Bu terzi Said Nursî’yi savunuyor. Ben ise aksini söylüyorum” demiş. Hidayet Bey daha önce Bekir Berk Ağabeyin müdafaa yaptığı bir Risâle-i Nur mahkemesinde dinleyici olarak bulunmuş ve Bediüzzaman hakkında bilgi sahibi. Orada, hakikatı aslına uygun olarak anlatmış. Bu tür beyanlar bizim Risâle-i Nura olan güvenimizi arttırıyordu. O zamanlar terzi dükkânına Uhuvvet, Nur, İhlâs, Zülfikâr gibi gazeteler gelirdi. Terzi ağabeyimizin verdiği gazeteleri ben de okuyordum. Bilâhare bana Sözler ve İhlâs Risâlesini hediye etti, fırsat buldukça okumaya başladım. Öncelikle “Gönüller fatihi büyük Üstada” şiiri çok ilgimi çekmişti. 1970 yılının Kasım ayında askerliğimi yapmak için Balıkesir’e gittim. Ordu donatım birliğindeki mobil çamaşır makinelerinde görevliydim. Yeni gelen askerlerden Ali Yılmazcan kardeşimizle tanıştık. Benim yanımda Vanlı bir arkadaştan aldığım İttihad gazetesi ile Yeni Asya Yayınları’ndan “Minyeli Abdullah” ve “Yapraklar” kitapları vardı, boş vakitlerimde okuyordum. Ali Yılmazcan kardeşimiz de yanında Gölcük’te bir ağabeyimizin cep defterlerine yazdığı Risâlelerden birkaç tane getirmiş. Benim çalıştığım yer itibariyle kitapları saklama imkânım olduğu için bana verdi. (Şimdiki gençler ‘kitap saklamak da neymiş?’ diyebilirler. Nur hizmetinde bunun birçok örnekleri yaşanmıştır.) Biz uygun zamanlarda birlikte ders yapmaya başladık. 12 Mart 1971 muhtırası verilmiş, birçok yerde sıkıyönetim ilân edilmişti. Onun için çok ihtiyat etmemiz gerekiyordu. Şartlar ne kadar ağır olsa da biz Risâlelerden istifadeye çalışıyorduk. Bir hafta sonu çarşı iznine çıktık. Aynı gün Avukat Bekir Berk, Hasan Aktunç ve Abdunnur Keseli de İzmir Sıkıyönetim Mahkemesinden tahliye olup gelmişlerdi. Onlar mahkeme safahatını ve hizmetle ilgili hatıralarını anlattıkça bizim Nurlara olan sadakatimiz artıyordu ve ben o gün ilk olarak bir “Nur dershanesi”ne gitmiştim... Terhisten sonra İstanbul’da işe başladım. Arkadaşlarla kalıyordum. Düzce’ye gittiğimde Hayri Kadıoğlu, dershanede kalmamın benim için daha yararlı olacağını, akşamları boş vakitlerimde kitap okuyarak kendimi yetiştirebileceğimi söyledi. Onun ikazıyla Bayrampaşa’da yeni açılan yerde İslâm Yaşar ile birlikte üç ay kadar kaldım. Aynı semtte oturan Hasan Yalçın ve Selahattin Tercan da dershanemizin müdavimlerindendi. Nur dershaneleri bugün olduğu gibi o zaman da gençler için zamanın sefahat ve dalâlet tehlikelerinden korunmak için bir manevî kale ve sığınma yeri olarak hizmet veriyordu.
Kırk yıl gibi uzun bir zaman Yeni Asya gazetesine sizi bağlayan sebepler nelerdir?
Birçok farklı sebep olmakla birlikte özetle şunları söyleyebilirim: Bu asırda Kur’ân’ın manevî bir tefsiri olan Risâle-i Nurları âleme ilân hizmeti ile birlikte; dinî, içtimaî, siyasî ve dış politika gibi önemli meselelerde ifrat ve tefritten azade kalarak istikametle haddi vasatı takip edip sırat-ı müstakimden ayrılmaması. Herkesin elde edip okuyup rahatlıkla istifade edebileceği Latin harfleriyle yazılan yeni telif dinî eserlerin çok az bulunduğu bir dönemde gazetemiz bizim için bir kitap gibiydi. Her günkü muhtevasıyla bilmediğimiz, birbirinden farklı çok önemli konuları öğrenme imkânı sağlaması. “Gayemiz vatan sathını bir mektep yapmaktır” ulvî gayesiyle yola çıkan gazetemiz, yüzlerce kitabı neşrederek evimize kütüphane alışkanlığını kazandırması ve yeni promosyonlarıyla bu kültür hizmetini devam ettirmesi.
Yeni Asya ailenize ve size neler kazandırdı?
Ailemiz içinde İslâmın emirlerini yaşamamıza katkısı oldu. Çocuklarımızın imanlı, inançlı yetişmesinde, haramlardan kaçınıp helâl dairesinde yaşanmasında yayınlarımızın her zaman desteğini gördük ve görüyoruz. Ben Yeni Asya gazetesini Risâle-i Nur hizmetinden ayrı olarak düşünmüyorum. Belki onun bir vasıtası olarak görüyor ve bireysel olarak ulaşamayacağımız yerlere bu asrın Kur’ân hakikatlarını duyuran bir vesile olarak görüyorum.
Bir çok arkadaşınızı Risâle-i Nur ve Yeni Asya okuyucusu yaptığınızı duyduk. Bununla ilgili bir çalışma yönteminiz var mı? İnsanlara samimî davranışla yaklaşmak önemli. Yapmacık hareketlerden uzak durmalıyız. Ve muhatabımızın fikirlerine değer vermeliyiz. Kendisine güven telkin etmek ve insanları iyi tahlil edip onun tepki duyacağı konulara girmemek, siyasî tartışmalardan uzak durmak, muhatabımızın Risâle-i Nurla buluşmasını sağlamaya vesile oluyor. İnsanların, Üstadımızın içtimaî görüşünü bizzat kitaptan öğrenmesine yardımcı olmak da önemli. “Her söylediğin doğru olmalı, fakat her doğruyu söylemek doğru değildir. Her dediğin hak olsun, fakat her hakkı söylemeye senin hakkın yoktur” düsturuna riayet etmek gerekli. Öncelikle imana ait meselelerin anlatılması ve aile ziyaretlerinin yapılması bence çok önemlidir. Siz arkadaşınızı sohbete götürdüğünüzde eşi evde yalnız kalıyor. Ama aile oturmalarında onların da İslâmî hayatın içine girmesi kolaylaşıyor. Ailece ziyarete gelenlere iade-i ziyareti ihmal etmemek için özen göstermeliyiz. Bir arkadaşı derse getirmeden önce evlerimizde birlikte dersler yaparak onları hazırlamak ve sorularına Risâle-i Nurlardan uygun yerleri okuyarak cevap vermeye çalışmak da önemli. Başlangıçta bazı arkadaşlar farklı siyasî kanaate sahipken şimdi aynı kanaati paylaşıyoruz...
Bizimle paylaşmak istediğiniz hizmetle ilgili bir hatıranız var mı?
Askerliğimin bitmesine on beş gün kalmıştı. Bir gün garnizon dışına çıkmıştık Ali Yılmazcan ile birlikte. Dışı defter kabı ile kaplanmış bir risâleden birlikte ders yapıyorduk. Nöbetçi subayı arazide içki içenleri kontrol etmek için gezerken bizi gördü. Kitabı koynumuza sakladık, o çıkarmamızı söyledi. Elimizdeki İhlâs Risâlesiydi. Son sayfalarındaki şiire baktı. Ali Ulvi Kurucu ismini görünce, “Ben de ezan okudum, ben de kamet getirdim” diyerek kendisinin de dini bildiğini ima edercesine “Vatan sizlerden hizmet bekliyor, siz de hâlâ böyle kitapları okuyorsunuz?” gibi tenakuzlu lâflar edip kitabı bize iade etti. Hakkımızda herhangi bir kanunî işlem yapmadı. Biz de “Bu kadar ucuz kurtulmak ancak Risâle-i Nurun kerameti- dir ve hizmetin inayet altında olduğunu gösterir” deyip Allah’a şükrettik.
Gazetemizin muhtevası ve geleceği açısından dilek ve arzularınız neler olabilir?
Gazetemizde, zaten yapıldığı gibi; hakikatlerin daha geniş kitlelerin haberdar olması için gayret gösterilmesi gerekir. Çok uzun yazılar yerine, öz ve kısa, mesaj yüklü yazıların tercih edilmesi arzumuz. Bu, hem farklı yazılara yer imkânı sağlayacak, hem de okuyucunun sıkılmadan okumasını temin edecek. Gazetemizde şiir okumayı sevenler için şiirlerin yayınlandığı bir köşenin olmasını arzu ediyorum. Ve gazetemizin elimize geçmesinde emeği geçenlere sağlık ve afiyetle hizmetlerinin devamını diliyorum. |
TALİP ÇİÇEK 27.12.2009 |