40. Yıl Röportajları |
M. FAHRİ UTKAN |
40 YILLIK OKUYUCU RIFAT SARI: |
Evimize rahatlıkla alabileceğimiz başka bir gazete var mı? Sizi tanıyabilir miyiz?
İsmim Rıfat Sarı. 1953 yılında İzmit’te doğdum. İzmit Sanat Enstitüsü mezunuyum. Askerliğimi Eğridir Dağ Komando Okulunda yaptım. Petkim Fabrikasından emekli oldum.
Bediüzzaman Said Nursî’nin eserleri olan Risâle-i Nurlarla ne zaman ve nasıl tanıştınız?
Risâle-i Nur’larla tanışmam 1968 yılında olmuştur. İlk olarak derse, Ali İhsan Akkavaklar arkadaşımla Bac Semtinde PTT şubesi üzerindeki dershaneye gittim. Kadim dostum ve kardeşim Dr. Mehmet Uçkun’la ilk olarak orada tanışmıştık. Sonra derslere devam ettim. Küçük risâlelerden okumaya başladım, ama önceleri bir şey anlamıyordum. Beni cezbeden bir şeyler de vardı. Gürbüz Dinçer ve rahmetli Fahrettin Uçkun Abi özel olarak benimle ilgileniyorlardı. O zamanlar Perşembe günleri evlerde dersler yapılıyordu. Dersler ağırlıklı olarak, rahmetli Rıfkı amcanın eski evinde, Ahmet Zerey, Fahrettin Uçkun ve Hüseyin Dönmez’lerin evlerinde yapılıyordu. İzmit’te ilk vakıf dershane Çınarlı semtinde yapılmıştı. Salı ve Cumartesi sohbetleri burada yapılmaya başlanmıştı. Sanat okuluna yakın olduğu için sık sık burada kalırdım. Gürbüz Ağabey de burada kalıyordu. Onun üzerimde çok hakkı vardır. Şimdi araştırmacı ve yazar olan Ahmet Nezihi Galitekin ile de bir ara beraber kalmıştı. Bir de Necati amcamız vardı PTT’de çalışırdı. Emekli olduktan sonra tazminatının yarısını verip ilk dershanenin yapımına yardımcı olmuştu. Bu ağabeylerimizden ayrı olarak Zekeriya Gür ile kardeşi Muhammed de burada kalan kardeşlerimizdi. Rahmetli Fahrettin Ağabeyin tuhafiyeci dükkânı vardı. Bir ara cezalı olduğu için İzmit dışındaydı. O sene Teknik Üniversitede okuyan kardeşi Mehmet Uçkun dükkânda durmak için okulu bırakmıştı. Ben de belediyede çalışıyordum. Dükkân ve belediye yakın olduğundan hemen her gün beraberliğimiz dostluğumuzu pekiştirdi. Ertesi yıl tekrar imtihana girip Cerrahpaşa Tıp Fakültesine girdi ve İstanbul’a taşındı. Bu vesileyle ben de hemen her hafta sonu İstanbul’a gidiyordum.
İstanbul’a gitmeniz hizmetin önde gelen kişileriyle görüşmenize sebep oldu mu?
Muhakkak. Bu gidişlerin vesilesiyle İstanbul’daki hizmetlerden haberim oluyor ve birçok ağabeyi (Başta Zübeyir Gündüzalp, Tahiri Ağabey, Sungur Ağabey, Ali Uçar v.s.) görüyor ve sohbetlerinde bulunuyor ve derslerini dinliyordum. Meselâ, Kavurmacıların evindeki bir derste rahmetli Ali Uçar'ı dinlemiştim. Kirazlı Mescitte rahmetli Zübeyir Ağabeyi dinledim. Ayrıca vefatında da sabaha kadar başında M. Uçkun ile Kur’ân okumuştuk. Tahiri Ağabeyle de Nur Taşındaki dershanede görüşmüştük. Bütün bunlar Mehmet Uçkun'la olmanın meyveleriydi. Kendisine müteşekkirim.
Başka hatıralardan da bahsetmek ister misiniz?
•Rıdvan Ercan 1971 yılındaki olaylarda Ankara’da ceza almış ve hapisteydi. Onu ziyarete Gürbüz Ağabeyle gittik. Sabah namazını Hacı Bayram’da kıldıktan sonra meşhur "27 numara"ya uğradık Bayram Yüksel Ağabeyle kahvaltı yaptık, bu da güzel bir hatıradır. Aslında biz, Mehmet Uçkun’la Rıdvan Ercan’ın mahkemesinde şahit olarak çağrılmıştık. Ben konuşmamın sonunda birden ellerimi açarak, “Hâkim bey! Bir de duydum ki Rıdvan Abi Nurculuktan tutuklanmış, şaşırdım kaldım” deyince, mahkeme heyeti ve salonda gülüşmeler oldu. Sonuçta Rıdvan Abi de beraat etmişti zaten. Rıdvan Ercan daha sonra Bursa’da da dershanede yakalanıp Bursa Cezaevinde Eyüp Otman ve diğer bazı arkadaşlarla ikinci Medrese-i Yusufiye macerası yaşamıştı. Rıdvan Ağabeyi ziyaretten sonra İzmir’e rahmetli Bekir Berk’in mahkemesine gittik. Çok kalabalık olmasına rağmen Allah’ın yardımıyla mahkeme salonuna girebilmiştik. •Rahmetli Zübeyir Ağabeyin cenazesinde ezan okunurken hava güneşli idi. Ezanla beraber sanki sema ağlıyordu. Yağmur yalnız Fatih Camii bahçesine yağıyordu. Bundan başka, Tahiri Ağabey, Mustafa Polat, Dr. Sadullah Nutku, Birinci Ağabey ve Bayram Ağabeylerin cenazesine de katıldım. •Son olarak da derslerimizden sonra genellikle Kur’ân okuyan Saffet Sağlam Ağabeyi de hatırlamadan geçmeyelim.
Yeni Asya’yı nasıl ve ne zaman tanıdınız?
Yeni Asya çıkmadan devamlı olarak İttihad okuyordum. Hatta Zübeyir Ağabey için yazdığım akrostişli bir şiirim de yayınlanmıştı İttihad’ta. Yeni Asya çıktığı günün akşamı Ali İhsan Akkavaklar ile otogara gidip Varan Şirketinin bir otobüsünden gazeteleri almıştık. Gazete dağıtım şirketine verilene kadar bu iş böyle devam etmişti. Yani gazetemiz Yeni Asya’yı çıktığı günden beri okumaktayım Allah’a şükür. O akşam demiryolunun bir tarafında ben, bir tarafında Ali İhsan gazeteleri satmıştık.
Yeni Asya ile ilgili bir hatıranız var mı?
Rahmetli Mustafa Polat Ağabeyin Cağaloğlu’ndaki gazete binasında küçük odasına girdiğimde, üzerinde beyaz fanilası, önünde işleri, yan tarafında vantilatörle serinlemeye çalışırkenki hali gözümün önünden gitmiyor.
40 yıllık Yeni Asya okuyucusu olarak bize gazetemiz hakkında ne söylemek istersiniz?
Yeni Asya okumak bir ayrıcalıktır. Evimize rahatlıkla alabileceğimiz başka bir gazete var mı? İstikrarlı ve tavizsiz çizgisi ile medar-ı iftiharımız. İlk çıktığı günden beri kimler geldi kimler geçti. Bir okul adeta, bir ekol, bugüne kadar emeği geçenlerden Allah (cc) razı olsun. Yeni Asya bu zamanda Lâhika vazifesi de görüyor. Bence Üstadımız Bediüzzaman ve Risâle-i Nurları net ve açık bir şekilde müdafaa eden tutumuyla takdiri hak ediyor. Muhteva genişlemesi ve zengin yazar kadrosuna sahip olması en büyük arzum. Başyazarı Üstad Bediüzzaman Said Nursî olan Yeni Asya’mızı lâyık olduğu yerlere getirebilmemiz ümit ve temennisiyle. |
M. FAHRİ UTKAN 25.12.2009 |