23 Aralık 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Görüş

Lütfen okuyun hocam!

İnsan, hiçlikten ve hiçbir şey bilmeden gelen fakat nihayetsiz öğrenme yeteneğiyle donatılan varlık. Sonra bilgisi ne kadar sınırlı da olsa ilmini büyük gören, büyükleri de küçümseyen.

İlk önce izleyerek, dinleyerek öğrenir ve sonra bir bakarsınız konuşmaya başlamış. İnsanlar niçin anlaşılmaz simgelere bakıp anlamlar çıkartıyorlar diye merak eder ve sonra o da okumayı öğrenir. Mazhar olunca “Oku!” emrine, başlayıverir okumaya. İlmi, sembolleri anlayarak, insanlara bakarak ve kendine dönüp benliğini okuyarak öğrenmeye başlar.

Daha sonra bir muammayla daha karşılaşır. Orada harflerin bir anlamdan çok doğrulara ve gerçeklere işaret ettiğini görür. Onu da öğrenmek ister. Burasının iki kere ikinin dört ettiğini gösteren matematik sahası olduğunu anlar. Her insanın hayatına bilerek ya da bilmeyerek girdiğini fark eder. Esnafından okullusuna, âliminden cahiline herkesin bu ilimden bir parça nasibini aldığını görür. Kâr ve zararı ayırt etmenin ve sonra büyük imtihana tabi olabilme yolunun bu ilimden geçtiğini anlar.

Zaman hızla akıp gider ve kahramanımız “insan” bunları öğrenme yolunda ilerler. Okulunu bitirdikten sonra hoca da oluverir. Artık matematiğin temelini ve esaslarını kavramıştır, hatta matematik kitapları yazmaya dahi başlamıştır. Fakat büyüklük taslayıverir ya da büyükleri küçük görür neden sonra. Ona öğrendiği matematiğin esaslarını ispat eden bir yüksek matematik kitabı daha sunarlar. İki üç sayfa okur ve karşılaşır karmaşık matematiksel mantıklarla, garip diferansiyel denklemlerle. Anlaşılmaz bunlar der ve kestirip atıverir. Matematik böyle olmaz, bu matematik kitabı değil der, çünkü hiç benzetemez öğrene geldiği matematiklere.

İşitmemiştir tabiî iki matematiğin olduğunu. Bir yerde ispatı ve derinliği esas alan diğer tarafta formüller ve kurallar matematiğini ayırt edemiyordur. Formüllerin ve kuralların ispatlanmadan ve pratiğe geçirilmeden kabul görmediğini fark etmemiştir modern dünyada ve modern insanlarda.

Hz. Ali'den (ra) “İlim bir nokta idi, cahiller onu çoğalttı” sözünü işitir sonra. Aslında bilgilerin köküne inildiğinde onların anası ve esası olan bir ilimden geldiğini görür, bu ilim marifetullah’tır. Çözülmeye ve anlaşılmaya çalışılan ne varsa bu ilimden geldiğini fark eder. Her ilmin bir kitabı olduğu gibi bu ilmin de kitabını, Kur’ân’ı bulur nihayet. Bazılarının bu kitabın içindekileri çözmeye çalıştığını, bazılarının ise çözümün ötesinde kitabı ispat etmeyi dâvâ ettiğini ve nihayetinde ispat ettiğini görür hak ve söndürülemez bir güneş olarak.

Sonra Kur’ân’ı eline alıverir. Kelimelerinin dört esasa dayandığını, altı hakikati gösterdiğini ve beşi emrettiğini fark eder. Tek başına bir şeyler anlamakta zorluk çeker ve anlayan insanların yazdığı eserlerden yardım alır. Bu eserlerin tefsir oluğunu da bilmektedir. Bilmektedir bilmesine, ancak onun dünyasındaki tefsir sadece kelime ve cümlelerin anlamları ve açılımlarından ibarettir. Sonra bir de Said Nursî’nin kaleme aldığı ve dört esasa dayandırdığı, altı hakikati ispat ettiği ve beşin hikmetlerini saydığı sonra anlamazsan eğer gel parmağını gözüme sok diye meydan okuduğu, İbn-i Sina’nın akıl buna yol bulamaz sadece inanılır dediği haşir meselesi dahil bütün imanî meseleleri çözen ve imansızlığa mahal bırakacak bütün şüpheleri izale eden kıymetli eserlerini anlaşılmaz, bunlar tefsir değil diyerek bir kenara atar.

Şimdi siz kıymetli hocam, bu ispat ilimlerini inkâr edin, yüksek matematiği yok sayın ve diferansiyel denklemlere anlaşılmaz bunlar deyin. Bu ilimleri kullanarak hayat kurtaran mühendisleri, yaşayarak ispatlayanları, deneyen ve pratiğe geçirenleri de küçümseyin. Ama onlar insanların içinde yaşadıkları evlerden, kullandıkları arabalara varıncaya kadar bütün teknik detayları çözsünler ve insanlığa hiçbir karşılık beklemeksizin çözümler sunsunlar.

Bu insanların emeklerine ve hayatı kolaylaştırmak için döktükleri alın terlerine biraz olsun saygı duyuyorsanız, şu anlaşılmaz deyip kenara attığınız kitaplardan sadece iki üç sayfa değil, altı yedi bin sayfa daha okuyun ve bu eserleri kaleme alanı daha iyi tanıyın lütfen. Sonra ispat edilemez, Kur’ân’a ve hadislere ters düşen ya da yanlış bir şey görürseniz, gelin parmağınızı Üstad’ımıza bedel bizim gözlerimize sokun.

ÖMER FATİH SAK [email protected]

23.12.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl