Recep TAŞCI |
|
Böyle bütçe olur mu? |
Geçen haftaki yazımızda, 2010 yılı bütçesinin gider kalemleri ile borç stoklarını irdelemiş, borçların çığ gibi arttığına dikkat çekerek, faizlerin yükselebileceği tehlikesine işaret etmiştik. Üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir diğer husus da; “Borç çevirme oranı.” Borçların ödenebilmesi için ne oranda borçlanılması gerektiğini gösteren bu rasyo, yüzde 103’e yükselmiş. Yani 100 TL borç ve faiz ödeyebilmek için 103 TL borç aranıyor. Vahim bir manzara. 2008 yılında ise 100 TL için 74 TL borçlanmak kâfi geliyor, bakiyesi tasarrufla kapatılıyordu. 2010 yılı borç servisi şöyle: Ana para 149,6 milyar TL. Faiz 50,7 milyar TL. Toplam 200 milyar TL. Tahminî gelirimiz 193 milyarı vergi olmak üzere 237 milyar TL. Vergi gelirimizin tamamı bile borcumuza yetmiyor. Sağlık, eğitim, yatırım, vs. için para? Borçla karşılanacak. Böyle bütçe olur mu? Daha da kötülerini görmüştük diye kendimizi avutabiliriz, ama unutmayalım ki su-i misal emsal olmaz. Ayrıca gelir tahminleri ne derece sıhhatli? Bizce fazla iyimser, tartışılır. Vergi gelirlerinde yüzde 18’lik bir artış öngörülüyor. ÖTV’de yüzde 32, dahilde KDV’de yüzde 19, ithalde KDV’de yüzde 24 artış. Umarız evdeki hesap yine Bağdat’tan dönmez, 2009 yılını mumla aramayız. Büyümenin 2010 yılı için yüzde 3,5 olarak hedeflendiği bir ekonomide vergi gelirlerinde bu ölçekte bir artış mümkün mü? Ve de adil mi? Harcamalar üzerinden alınan vergiler, zengin fakir ayırt etmez, herkese eşit mesafede durur, merhametsizdir. Servet ve kazancı vergilendirmek yerine halkın yaygın ve zorunlu olarak tüketmek mecburiyetinde olduğu, elektrik, doğalgaz ve telefon gibi mal ve hizmetlere bel bağlamak adalet duygusunu zedeliyor. Köklü ve kalıcı vergi reformu akla gelmiyor, günü birlik çözümlere başvuruluyor. Şunu bir kez daha net bir şekilde vurgulayalım. Sistem çökmüştür. Delil mi? Tek bir istatistiki bilgi yeterli. 100 şirket 600.000 şirkete bedel. Bu ne demek? 600.000 şirket, ancak 100 şirket kadar vergi ödüyor. Sistemin çöktüğünü gösteren daha nice örnekleri sıralayabiliriz, zaman zaman da dile getiriyoruz, getireceğiz de, sadece bu rakam bile durumun vahametini ortaya koymuyor mu? Kayıt dışılığı ve kaçakçılığı önleyemeyen hatta teşvik eden bu düzen yetmezmiş gibi bir de dürüst mükellefleri süründürüyor, cezalandırıyor. Kaçakçılığa prim veren en son icraatı ve marifeti Varlık Barışı Kanunu’dur. Özeti şu: 2004-2007 yılları arasında vergi kaçırdıysanız, kazançlısınız, şanslısınız. Çünkü işletmenize kayıtlı olmayan gayrimenkul ve para gibi varlıklarınızı maliyeye bildirir ve bunların değeri üzerinden yüzde 2 ila 5 oranında cüz’î bir ödemede bulunursanız, kaçırdığınız vergi affedilecek, ceza ve faizden kurtulacaksınız. İdare şu sıralar biraz zorlayarak, biraz korkutarak harıl harıl mükelleflerin bu kanundan istifade etmesi için çırpınıyor. Süresi bu ay sonunda doluyor. Yani son 4 gün kaldı. Bizden hatırlatması. Bitirmeden, önceki gün TBMM’de kabul edilen bütçenin hayırlı olmasını dileyelim ve bir soru soralım. Sık sık af kanunları çıktığına göre kayda giren ve vergisini dürüstçe ödeyen kişiye ne denir? 28.12.2009 E-Posta: [email protected] |