Lahika |
Hadis-i Şerif Meâli Birbirinize kin beslemeyiniz, birbirinize sırt çevirmeyiniz, dünyalık için birbirinizle yarışa girmeyiniz. Ey Allah’ın kulları, kardeş olunuz. Câmiü's-Sağîr, No: 3852 |
28.12.2009 |
Aile hayatı, insanın tahassungâhıdır
Bu sene inzivâda iken ve hayât-ı içtimâiyeden çekildiğim halde, bazı Nurcu kardeşlerimin ve hemşîrelerimin hatırları için dünyaya baktım. Benimle görüşen ekserî dostlardan, kendi ailevî hayatlarından şekvâlar işittim. “Eyvah!” dedim. “İnsanın, hususan Müslümanın tahassungâhı ve bir nev’î cenneti ve küçük bir dünyası aile hayatıdır. Bu da mı bozulmaya başlamış?” dedim. Sebebini aradım. Bildim ki, nasıl İslâmiyetin hayat-ı içtimâiyesine ve dolayısıyla din-i İslâma zarar vermek için, gençleri yoldan çıkarmak ve gençlik hevesâtıyla sefahete sevk etmek için bir iki komite çalışıyormuş. Aynen öyle de, bîçare nisâ taifesinin gafil kısmını dahi yanlış yollara sevk etmek için bir iki komitenin tesirli bir sûrette perde altında çalıştığını hissettim. Ve bildim ki, bu millet-i İslâma bir dehşetli darbe, o cihetten geliyor. Ben de siz hemşîrelerime ve gençleriniz olan mânevî evlâtlarıma katiyen beyan ediyorum ki: Kadınların saadet-i uhrevîyesi gibi saadet-i dünyevîyeleri de ve fıtratlarındaki ulvî seciyeleri de, bozulmaktan kurtulmanın çare-i yegânesi, daire-i İslâmiyedeki terbiye-i diniyeden başka yoktur. Rusya’da o biçare taifenin ne hale girdiğini işitiyorsunuz. Risâle-i Nur’un bir parçasında denilmiş ki: Aklı başında olan bir adam, refîkasına muhabbetini ve sevgisini, beş on senelik fâni ve zâhirî hüsn-ü cemâline bina etmez. Belki, kadınların hüsn-ü cemâlinin en güzeli ve daimîsi, onun şefkatine ve kadınlığa mahsus hüsn-ü sîretine sevgisini bina etmeli. Tâ ki, o bîçare ihtiyarladıkça, kocasının muhabbeti ona devam etsin. Çünkü onun refîkası, yalnız dünya hayatındaki muvakkat bir yardımcı refîka değil, belki hayat-ı ebediyesinde ebedî ve sevimli bir refîka-i hayat olduğundan, ihtiyarlandıkça daha ziyade hürmet ve merhametle birbirine muhabbet etmek lâzım geliyor. Şimdiki terbiye-i medeniye perdesi altındaki hayvancasına muvakkat bir refâkatten sonra ebedî bir müfârakate mâruz kalan o aile hayatı, esasıyla bozuluyor. Hem Risâle-i Nur’un bir cüz’ünde denilmiş ki: “Bahtiyardır o adam ki, refîka-i ebedîyesini kaybetmemek için sâliha zevcesini taklit eder, o da sâlih olur. Hem bahtiyardır o kadın ki, kocasını mütedeyyin görür, ebedî dostunu ve arkadaşını kaybetmemek için o da tam mütedeyyin olur, saadet-i dünyevîyesi içinde saadet-i uhrevîyesini kazanır. Bedbahttır o adam ki, sefahete girmiş zevcesine ittibâ eder, vazgeçirmeye çalışmaz, kendisi de iştirak eder. Bedbahttır o kadın ki, zevcinin fıskına bakar, onu başka bir surette taklit eder. Veyl o zevc ve zevceye ki, birbirini ateşe atmakta yardım eder. Yani, medeniyet fantaziyelerine birbirini teşvik eder.” İşte, Risâle-i Nur’un bu meâldeki cümlelerinin mânâsı budur ki: Bu zamanda aile hayatının ve dünyevî ve uhrevî saadetinin ve kadınlarda ulvî seciyelerin inkişafının sebebi, yalnız daire-i şeriattaki âdâb-ı İslâmiyetle olabilir. Lem’alar, s. 261, (yeni tanzim, s. 464)
LÜGATÇE:
hemşire: Kız kardeş. şekvâ: Şikâyet. tahassungâh: Sığınak, kale, korunulacak yer. hayat-ı içtimaiye: Sosyal hayat. hevesât: Hevesler, arzular. sefahet: Gayri meşrû zevk ve eğlenceler. nisâ: Kadın, hanım. saadet-i uhrevîye: Ahiret mutluluğu. saadet-i dünyevîye: Dünya mutluluğu. fıtrat: Yaratılış. çare-i yegâne: Tek çare. refika: Eş, arkadaş, yardımcı. hüsn-ü cemâl: Yüz güzelliği. hüsn-ü sîret: Ahlâk güzelliği. hayat-ı ebedîye: Sonsuz hayat. refika-i hayat: Hayat arkadaşı, eş. muvakkat: Geçici, vakitli, sınırlı. mufarakat: Ayrılma, ayrılık. |
28.12.2009 |
Hem o Rahmân'ın nihayetsiz rahmetinden uzak değil ki, nasıl vazife uğrunda, mücahede işinde telef olan bir nefere şehâdet rütbesini veriyor ve kurban olarak kesilen bir koyuna, âhirette cismanî bir vücud-u bâkî vererek Sırat üstünde, sahibine burak gibi bir bineklik mertebesini vermekle mükâfatlandırıyor. Bediüzzaman, Sözler, 17. Söz, s. 185 |
28.12.2009 |