Ahmet ÖZDEMİR |
|
Şeytanlar ne yerler, ne içerler? |
Acaba şeytanlar ne yerler, ne içerler? Şeytanların bizim gibi yemeye ve içmeye ihtiyaçları var mıdır? Bunu kendi aklımızla bilmemiz ve anlamamız herhalde mümkün değildir. Peygamber Efendimizden (asm) nakledilen bazı rivayetler bize bu konuda yol göstermektedir. Şöyle ki: Şeytan, besmelesiz başlanan yemeğe ortak olur. Kişi evine döndüğünde, içeri girerken ve yemek yerken Besmele çekip Allah’ın adını zikretse, şeytan yardımcılarına “Size burada gecelemek de yok, akşam yemeği de yoktur” der. Ama o kişi, evine girerken Allah’ı zikreder fakat yemeğini yerken zikretmezse, şeytan yardımcılarına “Akşam yemeğine kavuştunuz ama burada gecelemeniz mümkün değil” der. Adam eve girerken ve yemeğe başlarken besmele çekmezse, şeytan yardımcılarına “Yemeğe de yetiştiniz, yatmaya da!” der.1 Hadis-i şeriflerde eve girerken ve yemeğe başlarken besmele çekilmesi hâlinde şeytanın o evden ve o sofradan uzaklaşacağı anlatılmakta, şeytanın besmelesiz yenilen yemeği ev sahipleriyle beraber yiyeceği, bu sebeple de yemeğin bereketinin gideceği bildirilmektedir. Burada aynı zamanda Müslümanlara eve girme ve yemek yeme adabı da öğretilmektedir. Başka bir rivayette ise Resûl-i Ekrem (asm) Efendimiz şöyle buyurmaktadır: “Sol el ile yiyip içmeyin. Zira şeytan sol eliyle yer ve içer.” İmam Gazalî, İhyâ’da şöyle bir rivayete yer verir: “Bir gün bir mü’minin şeytanı ile bir kâfirin şeytanı karşılaşırlar. Kâfirin şeytanı kilolu, semiz, temiz ve şık giyimlidir. Mü’minin şeytanı ise, zayıf, pis, kirli ve çıplaktır. Kâfirin şeytanı, mü’minin şeytanına: ‘Bu ne hâl?’ diye sorar. Müminin şeytanı: ‘Ne yapayım, bir adama düştüm ki, adam yiyeceği zaman besmeleyi okur, ben aç kalırım. İçeceği zaman besmeleyi okur, ben susuz kalırım. Giydiği zaman elbiseyi besmele ile giyer, ben çıplak kalırım. Temizlendiği zaman besmele ile temizlenir, ben de pis kalırım’ der. Bunun üzerine kâfirin şeytanı da: ‘Ben öyle bir adam ile arkadaşım ki bunlardan hiçbirisine besmele getirmez. Yemesinde, içmesinde ve giymesinde ben kendisine ortak olurum’ der.” Buradan öyle anlaşılıyor ki, insan yemesinde içmesinde besmele çekmemek veya şeytana uymakla kendi şeytanını beslemiş olmaktadır. Burada asrımıza ışık tutan ve bize müjdeler veren bir başka hadis-i şerifi de hatırlıyoruz: “Fesâd-ı ümmetim zamanında kim benim sünnetime temessük etse, yüz şehidin ecrini, sevabını kazanabilir.”2 Sünnet-i Seniyye en güzel yoldur. Sünnet-i Seniyyeye uyduğumuzda âdetlerimiz de ibadet hükmünü alacaktır. Bediüzzaman’ın dediği gibi, “Sünnet-i Seniyyeye ittibâ, mutlaka gayet kıymettardır. Hususan bid’aların istilâsı zamanında Sünnet-i Seniyyeye ittibâ etmek daha ziyade kıymettardır. Hususan fesâd-ı ümmet zamanında Sünnet-i Seniyyenin küçük bir âdâbına mürâât etmek, ehemmiyetli bir takvâyı ve kuvvetli bir imanı ihsas ediyor. Doğrudan doğruya Sünnete ittibâ etmek, Resûl-i Ekrem’i (asm) hatıra getiriyor. O ihtardan, o hâtıra, bir huzur-u İlâhî hâtırasına inkılâp eder. Hattâ en küçük bir muamelede, hattâ yemek, içmek ve yatmak âdâbında Sünnet-i Seniyyeyi mürâât ettiği dakikada, o âdi muamele ve o fıtrî amel, sevaplı bir ibadet ve şer’î bir hareket oluyor. Çünkü o âdi hareketiyle Resûl-i Ekrem’e (asm) ittibâını düşünüyor ve şeriatın bir edebi olduğunu tasavvur eder. Ve şeriat sahibi o olduğu hatırına gelir. Ve ondan, Şâri-i Hakikî olan Cenâb-ı Hakk’a kalbi müteveccih olur. Bir nevî huzur ve ibadet kazanır. İşte, bu sırra binaen, Sünnet-i Seniyyeye ittibâı kendine âdet eden, âdâtını ibadete çevirir, bütün ömrünü semeredar ve sevabdar yapabilir.”3 Şeytana uymamanın ve hem dünyada, hem de ahirette kazançlı çıkmanın yolu sünnet-i seniyyeye tâbi olmaktan geçiyor. Ne dersiniz?
Dipnotlar: 1- Müslim, Eşribe, 104-106; 2- İbni Adiy, el-Kâmil fi’d-Duafâ, 2:739; el-Münzirî, et-Terğîb ve’t-Terhîb, 1:41; 3- Bediüzzaman Said Nursi, Lem’alar, s. 174 29.12.2009 E-Posta: [email protected] |