Cevher İLHAN |
|
“Âcil Eylem Plânı” ve YÖK Yasası |
Danıştay’ın, meslek liselerinin katsayı haksızlığını gidermeye yönelik yönetmeliğin iptalini onaması üzerine YÖK Genel Kurulu, katsayı farkını “15’e 13” daraltan yeni bir düzenleme yaptı. Yeni bir itirazla bir “iptal”in olmaması halinde, meslek okulları mezunlarını mağdur eden katsayı haksızlığı büyük oranda giderilecek. Ancak, yükseköğretim kuruluşları hakkındaki Anayasa’nın 130. ve 131. maddeleri değiştirilmeden ve yasal tahkimatı yapılmadan salt yönetmeliklerle yapılan yamaların yetersiz olduğu ve her an devredışı bırakılıp öğrencileri mağdur edeceği endişesi devam ediyor. Siyasî iktidarın köklü yasal zeminini hazırlamadan her yıl yüzbinlerce meslek okulu mezununun mağduriyete ve haksızlığa uğramasına sebebiyet veren uygulamayı YÖK’le kaldırma kolaycılığı, sıkıntıyı sürdürüyor. ÖSS Başkanı’nın, bu kararın da iptaliyle üniversite takviminin tavsayabileceği ve sınavların ertelenebileceği uyarısı bunun ifâdesi… “MESLEKÎ VE TEKNİK EĞİTİM” VAADİ Oysa AKP hükûmetinin kurulduğu gün bizzat Genelbaşkan Erdoğan tarafından kamuoyuna taahhüd edilen ve daha sonra seçim bildirgelerinde ve hükûmet programında atıfta bulunulan 13 Kasım 2002 tarihli AKP’nin “Âcil Eylem Plânı”nda, “Türkiye’nin âcilen hukuk devleti zeminine oturması için her türlü yasal düzenlemenin yapılacağı ve uygulamanın sıkı sıkıya tâkip edileceği” sözü verilmekte. Bu bağlamda, bir ay içinde temel hak ve özgürlüklerle ilgili düzenlemeler evrensel düzeyde kabul edilmiş standart ve normlar ile AB kriterleri çerçevesinde süratle yapılacağı belirtilmekte. Bir yıllık takvim içinde ise, ilk ve orta öğretimde rehberlik etkin hale getirilerek meslekî ve teknik eğitime ağırlık verileceği, eğitimin önündeki her türlü engeller kaldırılacağı, üniversitelerin idarî ve akademik özerkliğe kavuşmaları sağlanacağı ve YÖK’ün yeniden yapılandırılacağı vaad edilmekte. Bu vaadin üzerinden yedi yıl geçtiği ve tek başına Anayasayı ve yasaları değiştirebilecek sayıda olduğu halde AKP iktidarı, bu süre zarfında eğitimi demokratikleştiremedi. Bütün demokratik ülkelerde olduğu gibi YÖK’ü üniversiteler arası koordinasyonu sağlayan bir kurum haline getirmedi. AKP’nin ilk iki Millî Eğitim Bakanı’nın “Mutlaka değiştirilecek!” sözlerine rağmen, YÖK yasasını ve ilgili anayasa maddelerini düzeltmedi. 28 Şubat postmodern darbeden kalma yasadışı başörtüsü yasağını ve Kur’ân kurslarında Kur’ân öğrenimini yaşla yasağında olduğu gibi, eğitimin önündeki engelleri kaldırmadı… Dahası, Türkiye’nin eğitim sistemi kördüğüme dönüştü. Siyasî iktidar, yasaklara ve antidemokratik uygulamalara karşı yasakçıları ve demokrasi dışı mihrakları suçlamaktan öteye geçmeyen neticesiz politikalarla, “Ne yapalım, yapmak istedik ama yaptırmadılar!” mağduriyetli söylemine sığınmayı sürdürdü…
İMAM HATİPLERİN “DÜZ LİSE”YE ÇEVRİLMESİ Ne var ki mesele bununla da kalmıyor; katsayı konusu bütünüyle bir meslek okulları meselesiyken imam hatiplere karşı kullanılmaya devam ediliyor. Ve işin ilginç yanı, bu istimal, başta YÖK Başkanı Prof. Özcan olmak üzere imam hatiplerin de içinde bulunduğu meslek okullarının mağduriyetlerini ve problemlerini gidermekle yükümlü mahfillerce yürütülüyor. İmam hatiplerin kaldırılması ve tasfiyesi tartışmalarına âlet ediliyor. Daha önce Meclis’te bir CHP’li milletvekili ile konuşurken, imam hatip okullarını kastederek “Gerekirse bu zıkkımları kapatalım” talihsiz cümlesini sarfedip yasakçıları cür’etlendiren YÖK Başkanı, şimdi de “imam hatipleri düz liseye çevirmek”ten bahsediyor. Katsayı konusunda a, b, c, d ve hatta e plânlarının olduğunu söyleyen YÖK Başkanı’nın “tartışmaları bitirmek” ve kendi ifâdesiyle “ülkemizde ciddî tartışmalara neden olan imam hatip meselesini halletmek” için “İmam hatip okullarını genel liseye çevrilmesini” öneriyor. Ortaöğretimdeki din ve ahlâk bilgisi dersinin kaldırılıp, imam hatip okullarının seçmeli din dersiyle takasını “çözüm” olarak görüyor… “Okular olmazsa Millî Eğitim çok iyi yönetilir” komedisine benzeyen bu teklife, ne yazık ki bir-iki milletvekilinin “Bu YÖK’ün değil, Millî Eğitim’in yetkisinde” itirazının dışında doğru dürüst bir cevap verilmiş değil. Halbuki imam hatipler, Tevhid-i Tedrisat Kanunu gereği açılan okullar. Din dersleri ise din eğitimi ve öğretimi göreviyle Anayasanın devlete yüklediği görev. Bu açıdan, zaten yetersiz olan ve mutlaka müfredatının ve muhtevasının zenginleştirilmesi ve ders sayısının arttırılması gereken din derslerinin imam hatiplere alternatif olarak gösterilmesi, tam bir çarpıklık… Gelinen süreçte, “Âcil Eylem Plânı”nda 7 yıl önce vaadedilen YÖK Yasası düzeltilmediği gibi, “ilk ve orta öğretimde meslekî ve teknik eğitime ağırlık verileceği” vaadine karşılık, meslek okullarının küçük bir cüz’ünü teşkil eden imam hatiplerin “tasfiyesi”ni ve “din derslerinin kaldırılması”nı bizzat YÖK Başkanı’nca gündeme getirilmekte… 23.12.2009 E-Posta: [email protected] |