Cevher İLHAN |
|
DTP’nin kapatılması ve “unsura mahsus siyasî kulüpler” (2) |
DTP, darbe ve ara dönemlerde tepeden inme dayatmalarla kapatılan siyasî partilerin yanı sıra, Anayasa Mahkemesi’nin kapattığı son parti oldu. Kaderin şu cilvesine bakınız ki DTP’lilerin en evvel DTP’nin desteğinde “açılım”ı başlatmayı düşünen iktidar partisi AKP’yi hedef alması, “gayr-ı meşru muhabbetin neticesi”ni tezâhür ettiriyor. Ama en vahimi, sokakları ateşe veren, halkın tansiyonunu yükselten şiddet eylemlerinin hükûmete, devlete yönelik olmakla kalmaması; plânlı bir biçimde milleti ayrıştıran, ırkî tefrikaya atan, birbirine “düşman” eden ve düşüren tehlikeli vartaya varması. Provokasyonların, toplumda infial meydana getirtmekle etnik ayrışmaya âlet edilmesi. 30 yıldır devam eden ve 40 bin insanın katline sebep olan terörün günde 20- 30 can aldığı, çatışmanın en şiddetli olduğu dönemlerde bile akla gelmeyen kavmiyetçi kıvılcımların etrafa saçılması. Akl-ı selimin bir tarafa bırakılarak kışkırtma, kamplaşma ve kutuplaşma hiçbir devirle kıyaslanmayacak kadar ilerlemesi… Terörün âdeta dağlardan sokaklara, mahallelere inmesi. Farklı ırkların “milliyetçilik” damarlarını tahrikle “kavmiyetçiliği” körüklenmesi. Doğu’dan, Batı’dan “tefrika” terânelerinin ilk kez bu denli dile getirilmesi…
“DEMOKRATİK SİYASET”LE “TERÖRE DESTEK” ÇELİŞKİSİ… Bu süreçte terörün devam edip 26 şehid verilmesi, bunda en baş etken. Dağdakilerin silâh bırakması terör örgütünün işine gelmiyor. Çeyrek asrı aşkındır öldürmeye odaklanıp robotlaşan teröristler ve terörden beslenen lüks ve şatafat içindeki terörist elebaşıları, “meslekleri”nin ellerinden gitmesine, nemâlandıkları borularının kesilmesine asla yanaşmıyorlar… Ve ne yazık ki terör örgütünün güdümünde “siyaset” yapan etnik siyaset, bu cenderenin içinden çıkamadı, çıkamıyor. Terör örgütünden bağımsız şiddetsiz siyaseti geliştirmedi, geliştiremiyor. DTP’lilerin baştan beri İmralı ve Kandil’den gelen tehditleri seslendirmeleri, “Kan akmaya devam eder; 80’lerden, 90’lardan daha beter olur” şantajında bulunmaları, mahkeme sürecinde devam etmesi, bunun en bâriz belgesi. Öcalan’dan sonra terör örgütünün Kandil’deki lideri Karayılan’ın örgütün ajansına verdiği demeçte, “Tokat-Reşadiye’de 7 askerin katledilmesinin Dersim bölgesindeki Karadeniz eyâleti güçlerinin inisiyatifleriyle yapıldığı”nı ve “onayladıkları”nı belirtmesi ve gençleri kitlesel olarak dağlara çağırması, “etnik siyaseti” kontrol eden şebekelerin ve arkasındaki ifsad odaklarının amacını ortaya koymakta. Bu sâikledir ki bir eski DEP’li, “Toplumsal çatışma olabilir” demekte; “açılım” için “Öcalan’ın tahliyesini ve siyasî sürece katılmasını” şart koşmakta. Aksi halde “kontrol edilemeyen kitlesel eylemlerle kargaşa ve kaosun daha da derinleşeceği” şantajını savurmakta. Partinin eşbaşkanlarından biri, sevinç içinde kahkaha atarak “Açılım bitti!” demekte; “Tabanımız ‘Dağa çıkın’ diyor; DTP kapatılırsa PKK’ya silâhı bırakın demesinler” diye partisinin “politik misyonu”nu teröre endekslemekte. Diğer eşbaşkan, “Bir arkadaşımıza dokunulsa Parlamento’da görev yapmayacağız” restini çekmekte; “Kan kanla, şiddet şiddetle temizlenemez” diye konuşmakta; açık açık kanın ve şiddetin süreceğini, terörün süreceğini söylemekte. Ardından Diyarbakır’da toplanan milletvekilleri, toptan “istifa” kararı alıp Meclis çalışmalarından çekilmekte. Bir yandan her zaman demokratik siyasete inandıklarını ve sorunların çözümünün demokrasi içinde Parlamento zemini olduğu belirtirken, diğer yandan “Bu Parlamento mücadelemizi anlamadı; ‘mücadele’ye Meclis dışında devam edeceğiz!” çelişkisine düşülmekte. 21 Mart Nevruz Bayramı”na kadar süre verilmekte… Sokak eylemleriyle, terörün tetiklenmesiyle panik havası meydana getirilerek topyekûn toplumu ajite edip barışı bombalarken, hükûmetin demokratikleşme ve özgürlükler çerçevesinde ortaya belirli bir “açılım önerisi” koyamaması, süreci nereye varacağı belli olmayan belirsizliklere sürüklemekte. Türkiye’de demokrasiyi, hak ve özgürlükleri, yargı bağımsızlığını, yapısal reformları, üniversite özerkliğini esas alan açılımları; yapısal düzenlemeleri, kamu yönetimi ile eğitim, sağlık, ekonomi, sosyal adalet alanındaki reformları âcilen yapması gerekiyor. Aksi halde demokratik irâde zafiyetiyle sabotajlara karşı askıya alınan “açılım”ın esâmesi kalmaz… 16.12.2009 E-Posta: [email protected] |