Cevher İLHAN |
|
Neyin “milâdı”? |
Neyin “milâdı”? Başbakan Erdoğan’ın iki sene önce Bush’la başbaşa görüşmesi gibi Oval Ofis’te Obama’yla başbaşa kayıtsız yarım saatlik sır görüşmesi gölgesinde kalan son Amerika ziyaretinde “Türkiye’nin kazanımları” tartışılıyor. Erdoğan, “başbaşa görüşmesi”nde konuşulanlar için “genelin içindeki özel” deyip en ufak bir açıklamada bulunmuyor; lâkin başta Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Nabi Şensoy’un “başbaşa görüşmeye katılma talebi” üzerine “istifasının istendiği” spekülasyonları sürüyor. Ancak başbaşa görüşmenin dışında bir saat kırk dakika süren heyetler arasındaki müzâkerelerde ve on beş dakikalık çalışma yemeğinde konuşulan konular tek tek ele alındığında, Erdoğan’ın iddia ettiği gibi, bunun bir “milat” olmadığı, tam tersine Bush’la görüşülenlerin ve yerine getirilmeyen vaatlerin yenilenmesinden sınırlı kaldığı görülmekte… Öncelikli vaadlerin başında Obama’nın “terörle mücadele desteği” hakkındaki sözleri. Tıpkı Bush gibi PKK’yı “düşman” ilân eden Obama, bunun için öncelikle başta Irak ve Afganistan olmak üzere Amerikan hegemonyası ve işgaline karşı çıkan herkesi “terörist” görüyor. Türkiye’nin de bu “düşman konsepti”nde katılıp “terörist” gördüğünü “terörist” görmesini “şart” koşuyor. “Terörist faaliyetlere karşı dünyanın neresinde olursa olsun, birlikte savaşma” ifâdesi, Washington’un bu perspektifini açığa çıkarıyor. Türkiye’nin 7 şehid verdiği günde Obama Erdoğan’dan Ankara’nın Irak işgaline verdiği destekle yetinmeyip Afganistan’da da muharip asker istiyor. Ve işin ilginç yanı, Obama’nın Türkiye’ye “dostum”, Erdoğan’a “arkadaşım” dediği görüşmede, bu övgülerle ve “model ortaklık”la yetinmeyip Bush’tan kalma “ABD’nin stratejik müttefikliği”ni dile getiren Başbakan’ın, peşin peşin bu vaadlere gelmesi…
KANDİL’İN TASFİYESİ GÜNDEMDE DEĞİL… Tespit şu ki 7 Aralık’taki görüşme, Erdoğan’ın 5 Kasım 2007’de Bush’la yaptığı görüşmenin tekrarından ibâret. Bunun dışında bir şey yok. Erdoğan-Bush görüşmesindeki “ortak düşman” ve “anlık istihbarat paylaşımı”nın teyidinden öteye geçilmiyor. Görüşmelerden ortaya çıkan sonuçlara göre, ABD “terörle mücadele”de istihbarat paylaşımına devam edecek. Bu hususta yeni bir şey olup olmadığı sorusuna Erdoğan, “Farklı destek verecekler” demekle geçiştiriyor; lâkin bunun ne olacağını açıklamıyor. Dahası, Kandil’deki terör örgütünün tasfiye edileceğine dair hiçbir teminat yok. ABD’nin işgal ve kontrolündeki Kandil’de yuvalanan en az beş binden fazla teröristin ve Türkiye’nin yıllardır listesini verip iadesini istediği terör örgütü elebaşlarının hiçbirinin teslim edilmesi yine sözkonusu değil. “Obama’yla Kandil’in tasfiyesinin konuşulup konuşulmadığı” hakkındaki sorulara tepki gösteren Başbakan,“Başka bir şey aramızda konuşmadık” cümlesiyle cevap veriyor. Bu durumda kala kala zaten devam ettiği söylenen “ihtiyaç paylaşımı” kalıyor. Son görüşmede buna “Ankara’dan bir şeyin saklanmayacağı”, ABD’nin teknik tâkip cihazlarını ve Kuzey Irak’ta insansız hava uçağı iki Predator’u vereceği ekleniyor. Bir de üç PKK’lının girdiği uyuşturucu kaçakçısı listesine yeni isimlerin ilâvesinden bahsediliyor. Ne var ki o günden bugüne Kuzey Irak’tan terörist sızmalar devam etmekte. Yüzlerce terörist gün ortasında Amerikan uydularının gözü önünde gruplar halinde sınırdan geçip saldırmaktalar. Dönemin Genelkurmay Başkanı, ABD’nin istihbarat paylaşımına güvenerek “PKK kampları artık BBG evi gibi izleniyor” demişti, ama Dağlıca ve Aktütün karakolları baskınında olduğu gibi her defasında dörtyüz-beşyüz teröristin yaptığı saldırılarda onlarca asker, korucu, vatandaş katledilmekte. Bu bakımdan Başbakan’ın ta Amerika’da, “Anlık istihbarat paylaşımı ciddî bir avantaj; bu bir milat ve bu süreç devam ediyor” cümlesinin hiçbir anlamı kalmamakta…
“İSTİHBARAT PAYLAŞIMI”NIN YARARI GÖRÜLMEDİ… Neticede, İngiliz istihbarat servisi M-16’nın Irak’taki kitle imha silâhları istihbaratını Bağdat’taki bir taksiciden aldığını söylediği ve eski Dışişleri Bakanı Paul’un itirafıyla “yalan” olduğu açıkça ortaya çıkan “istihbat”la Irak’a saldıran ABD’nin “anlık istihbarat paylaşımı”nın bir yararı olmadığı ortada. ABD ve İsrail’in PKK terör örgütüne her türlü hafif ağır silâh temin ettiği, bizzat Başbakan tarafından ikrar edilmişti. Amerikalı ve İsrailli subayların terör örgütüne eğitim verdiği, lojistik destek sağladığı, Amerikalı ve İsrailli subayların örgütü ziyaret edip görüştüğü Amerikan Savcıları ve Amerikan Kongresi raporuyla doğrulanmıştı. Görünen o ki Kandil’deki teröristler yine ABD ve güdümündeki Kuzey Irak yönetimi tarafından himâye görecek; korunup kollanacak. Terör örgütünün silâh, ilâç, malî destek teminine devam edilecek. Keza Amerika’daki lobilerce hazırlanan Türkiye’nin Kürdistan ve hatta Ermenistan’la bölünmüş haritaları ortalıkta dolaşacak. Örgütün uyuşturucu ve silâh kaçakçılığı, nüfuz ticaretine göz yumulacak, Avrupa ve Amerika’daki finans kaynakları, propaganda kanalları açık kalacak. Kuzey Irak’ta ve Avrupa’da lüks ve şatafat içinde yaşayıp terörü organize eden yüzlerce terörist elebaşı yine teslim edilmeyecek… O zaman Obama-Erdoğan görüşmesi, neyin “milâdı”? 11.12.2009 E-Posta: [email protected] |