Cevher İLHAN |
|
“Genetiği bozdurulmuş gıdalar” yönetmeliği… (2) |
Apartopar çıkarılan yönetmeliğin, ciddî sakıncalar taşıdığı uzmanlarca belirtiliyor. Ziraat ve gıda mühendisleri, gofretten çikolataya, hazır çorbadan paketlenmiş ürünlere kadar birçok yiyecek ve içeceğin içine konulan, “genetiği değiştirilmiş gıdalar”ın, zararlarını ve risklerini sayıyorlar… Yönetmeliğinden de açıkça anlaşılacağı üzere, bundan böyle Türkiye’de “genetiği değiştirilmiş (bozdurulmuş) gıdalar”ın Türkiye’ye girişinin ve üretilmesinin önünde hiçbir engel kalmamakta. İstastikler, dünyada üç milyon ton kimyasal ilâç olduğu yönünde. İşin garibi, hazırlanacak “yasa” da, alelacele çıkarılıp yayınlanan yönetmeliğe göre hazırlanacak. Böylece, Tarım Bakanı, “Ben GDO’lu ürünleri yemem” derken, diğer yandan “çekidüzen vermek” perdesinde, bu gıdaların ithalinin ve üretilmesinin önü açılmakta. Zira yönetmeliğe GDO’lu gıdalara açıkça “kısmî izin” verilmekte. Hangi merkezlerde ne denli etkin denetleneceği bir yana, “GDO yönetmeliği”ni savunan hükûmetin bir diğer gerekçesi de, “izin verilecek gıdalar”ın “binde 9 oranında genetiği değiştirilmiş olacağı” iddiası. Oysa dünyada tartışılan konu, sıkı bir denetim olsa bile “binde 9”un da ciddî riskler ve tehditler taşıdığı, insan sağlığına ve çevre tahribine büyük tehlikeler oluşturduğu yönünde. Ne yazık ki hükûmet bunu da halktan gizlemekte ve konu göz göre göre saptırılmakta. TÜRKİYE’NİN GDO’LU GIDALARA NE İHTİYACI VAR? Antibiyotik başta olmak üzere ilâçların insan bünyesi ve canlılar üzerindeki etkisini ve bağışıklık sistemini yok eden, kanser, erken doğum, felç ve çeşitli hastalıklara yol açtığı tespit edilen “genetiği değiştirilmiş gıdalar”ın, bebeklere yasaklandığı ve bebek mamalarına konulmadığı Tarım Bakanlığı yetkililerince açıklanıyor. Sonra da bu “GDO’lu gıdalar” serbest bırakılıyor. Peki, devlet ve kamu otoritesi niçin var? Anayasa’nın korunmasını devlete ve hükûmete yüklediği halkın sağlığını açıkça tehdit eden ve nesiller boyu büyük tahribat yapacak, tohumları, toprakları bozacak “genetiği değiştirilmiş gıdalar”a karşı tedbir alacağı yerde, hükûmetin “ithali”nin ve “piyasaya sürülmesi”nin önünü açmasının nedeni nedir? Gerçekten, sâdece “bebek mamaları”na konulmasının engellenceğinin duyurulduğu bu gıdaları, hamileler ya da emziren annelerin yemesi durumunda ne olacak? Serâpa zarar ve hastalık taşıdığı neden kamuoyundan saklanıyor? Sonra, AB’nin engellemekte zorlandığı bu “bozdurulmuş gıda” tahribatını Türkiye nasıl engelleyecek? Yolgeçen hanına dönen Türkiye gümrüğünden nasıl ayıklanacak? ABD’nin isteğiyle yeni yönetmeliğe göre bir ürünün üstüne “genetiği değiştirilmiş organizma yoktur” ibâresini koymak yasak olduğuna göre, halk nasıl ayırt edecek? Diyelim ki “paketlenen” gıdalara sıkı bir denetim getirildi; bu durumda meyve ve sebzelerin “genetiği değiştirilmiş organizma”lı olup olmadığı nasıl anlaşılacak? Sahi, bir tarım ülkesi olan ve dünyada kendi kendine yetebilecek ülkelerin başında gelen Türkiye’nin “genetiği bozdurulmuş gıdalar”a ne ihtiyacı var? Değilse, hükûmet neden vatandaşları riske atan; insanların sağlığını bozan GDO’ların ithalini ve üretimini meşrulaştırmakta? Yabani otlara ve böceklere karşı böcek ilâcı enjekte edilen, bitkileri öldüren, asidik zehir salgılayan, kısır tohumla her ekimde kendinden almaya mecbur eden şifreleri değiştirilmiş zehirli gıdalara, Türkiye’nin ne ihtiyacı var? AKP HÜKÛMETİ, NEDEN GDO’DA ISRAR ETMEKTE? GDO’ların en çok olduğu pamuk, kanola, soya, mısır başta olmak üzere genetiği bozdurulmuş gıdaların üretiminin yüzde 99’unun Amerikan firmalarınca üretildiği bilinmekte. Çoğu uluslararası Yahudi sermayesindeki şirketler, çoktan bunun tekelini oluşturmuş. Amerika’da bile tıbbî hatadan ve bu tür ilâçlardan resmî rakamlara göre 250 bin, gayr-ı resmî 800 bin insanın hastalandığı bildiriliyor. Çoğu ABD’nin ihraç ettiği ve Dünya Ticaret Örgütünü kullanarak dünya piyasalarına pazarladığı bu ürünlerin AB’ye rahatça girdiği de doğru değil. Uluslararası firmalar zorlamasına karşı AB, 2002 yılından yaptığı düzenlemelerle bu gıdaların ithalini ve piyasaya sürülmesini yasaklamış, engellemeye çalışıyor. İnsanları GDO’lu ürünlerle hastalığa sürükleyip, ardından bunun ilâcını piyasa süren, para ve menfaat endeksli çoğu Amerikan ve çıkarcı Batı ilâç holdinglerinin insanlığı felâkete atan bu dehşetli “ticaret” komplosuna karşı başta Avrupa ülkeleri olmak üzere, bütün dünyada etkin tedbirler alınırken, hükûmet, neden bu yönetmeliği çıkarmakta? AKP hükûmetinin “genetiği değiştirilmiş gıdalar”ı üreten ve pazarlayan uluslararası tekelleri, önemli bir kısmı Yahudi lobisine çalışan ve ifsad komitelerine finansörlük yapan Amerikan ve diğer yabancı küresel şirketleri, memnun etme mecburiyeti mi var? Kısacası, İsrail firmalarının önde geldiği uluslar arası ecnebi şirketlerine sınırdaki toprakları “kiralatma ihâlesi”yle 44 yıllığına kullandırma yasasında olduğu gibi AKP hükûmeti, niçin bu yasada ısrar etmekte? Doğrusu merak konusu… 21.11.2009 E-Posta: [email protected] |