AKP'yi kapatma davası”nın Anayasa Mahkemesi’nin “ön kararı”yla kabul edilmesi, tıkanan gündemi kilitledi. Öncelikle ekonomide küresel çalkantının derinleşmesiyle gittikçe artan kriz riski ve hükûmetin her defasında övündüğü borsanın dibe vurup piyasaların altüst olması gündem dışı…
ABD’nin işgalle beş yıldır bir milyon insanı katledip on milyona yakın sivili göçe zorlaması medyada yeterince yer almadı. Daha bir asır önce Osmanlının bir vilâyeti olan Türkiye’nin Müslüman komşusu bir ülkenin mâruz kaldığı katliam ve insanlık fâciası, doğru dürüst tartışılmadı bile…
Amerikan Savunma Bakanı Gates’ten sona Bush’un Yardımcısı Cheney’in Ankara’dan talep ettiği Afganistan’a NATO şemsiyesi altında mevcut 700 kişiye ilâve olarak muharip asker isteği, gazete sütunlarındaki birkaç değerlendirmeyle geçiştirildi. Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan, Bush hayranı Selânikli Fransız Yahudisi Sarkozy’den başka hiçbir Avrupa ülkesi, askerini Taliban’la kanlı bir çatışma cephesine sürmüyor. Türkiye’nin Irak’tan sonra Afganistan’da “resmen” işgalcilerin yanında yer alıp “savaşın tarafı” olması isteniyor…
* * *
Diğer yandan ABD’nin sınır ötesi harekâtta “istihbarat paylaşımı” karşılığı talep ettiği ve en son Ceheney’in bizzat Ankara’da yinelediği, Irak’ın bölünmesi anlamına gelen Türkiye’nin Kuzey Irak’taki yerel yönetimi “devlet” olarak tanıması ve ABD’nin İran’a saldırısına “stratejik müttefik” olarak destek vermesi “beklentileri”ne nasıl cevap verildiği de hâlâ meçhul…
Keza AB müzâkere süreci çoktandır durmuş. Türkiye’nin başta düşünce ve ifâde özgürlüğü, siyasetin demokratikleşmesi çerçevesinde siyasî partiler ve seçim kanunu ile temel hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi alanında uzun zamandır en ufak bir gelişme yok…
Buna bağlı olarak rafa kaldırılan “yeni anayasa” çalışmaları, tamamen gündemin gerisine itilmiş. Yine hükûmetin yasadışı başörtüsü yasağını kaldırmak için MHP ile birlikte yaptığı iki maddelik “mini anayasa değişikliği” Anayasa Mahkemesi’nde âdeta ortada sahipsiz bırakıldı. Dahası, Başkent kulislerinde, siyaset ve yargıdaki bu belirsizlikler ortasında, her ne kadar Başbakan “ne geri adımı” dese de, gelinen safhada “bir geri adım senaryosu”ndan bahsedilmekte.
Anayasa Mahkemesi’nin 10. ve 42. maddeleriyle ilgili karar aşamasında olduğu; sözkonusu değişikliği iptal edemezse bile, tıpkı daha önce iptal edemediği Yüksek Öğretim Kanunu Ek-17’de olduğu gibi, gerekçesine “yasağı” koyup yasakçılara “ek dayanak” edileceği söyleniyor. Anayasa’nın 153. maddesindeki açık hükme aykırı olarak, gerekçedeki “üniversitelere başörtüsü ile girilmez” benzerî bir ibârenin yasakta yeniden istismar ve istimale devam edileceği belirtiliyor.
Bu arada AKP’nin son demde tereddüde girdiği, zaten MHP’nin önerisiyle hazırlanan başörtüsünün serbestliği şekliyle ilgili Ek-17. maddedeki değişiklik teklifinin askıya alınacağı MHP’nin de artık ısrarlı olmayacağı kulislerde konuşuluyor…
* * *
Böylece tıpkı diğer hak ve hürriyetlerde olduğu gibi, bir inanç ve eğitim hakkı olan başörtüsü meselesinde de bir arpa boyu yol alınmamış olup, dön-dolaş aynı yere gelindi. Yasasızlığı “yasa”yla düzeltmenin yanlışlığı bir defa daha anlaşıldı. Ancak, yasağı daha da azdırıp; başörtüsünün serbest olduğu birkaç üniversitede de yasaklanarak…
Bu durumda, “kapatma davası”nın başta “yeni anayasa” ve AB uyum yasaları olmak üzere, temel hak ve özgürlükleri ertleyip ötelediğini bir tarafa bırakıp, “bu dâvâ tarlamızı bereketlendirir, oylarımızı arttırır” diyen Başbakan Erdoğan’ın konuya “siyasî mağduriyet rantı” ve “daha çok oy hesabı”yla bakmasının anlamı nedir?
Siyasî iktidar, salt laiklik üzerine kurgulanan ve tıpkı darbeler ve ara dönemlerde olduğu gibi halkı “laik-anti laik” türü kamplaşma ve kutuplaşmalara götürme tehlikesini taşıyan “kapatma davası”na karşı elbette kendini savunacak ve hakkını koruyacak…
Peki “gereksiz çıkışlar”la kazanılmış hakları dahi kaybettiren, yasakçıların eline yeni yeni kozlar verip özellikle inanç ve mânevî değerlere dair temel hak ve özgürlüklerde “geri adım” attıran, demokratik dirençten yoksun, ürkek, tâvizkâr politikaların verdiği zâyiatı kim telâfî edecek? Kırılgan ve yanlış politikaların vebâlini kim yüklenecek?
02.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|