ABD kâğıttan kaplan gibi dökülüyor. Mao bunu söylediğinde henüz erkendi ve Amerikan gücü şaşaalı günlerini yaşıyordu. Mao’nun o günlerde söylediği bugünlerde çıkıyor. Irak Savaşının beşinci yıldönümü, dünyada yaşanmakta olan muhteşem döngüye denk geldi. Bush bu süreçte iki konuşma yaptı. Bunlardan birisi işgalin beşinci yıldönümüyle alâkalıydı. Kimsenin Irak’ta kendilerinin yenildiklerini iddia edemeyeceğini söyledi. Halbuki, ‘Irak’ta misyon tamamlandı’ diyeli yıllar oldu ve bölgeyi turlayan Cheney, hâlâ ‘Irak’ta misyonumuzu tamamlayacağız’ diye ısrar ediyor. Demek ki, ikisinden birinin sözü yalan. Ne tamamlanan misyon, ne de zafer var. Aksine, ABD bütün cephelerde çöküyor. Yalvar yakar Türkiye gibi ülkelerden Afganistan’ın güneyi için kendileri namına bilvekale savaşacak asker talep ediyor. Soros’un dediği gibi Mehmetçik’i kendileri için hazır kıt’a asker sanıyorlar. Veya Türkiye’nin tek ihraç malı görüyorlar. Büyükanıt’ın buna verdiği cevap, Türkiye’nin cevabıdır. Ama ekonomik kırılganlık ve AKP’ye açılan kapatma dâvâsı muvacehesinde hükümet bu talepler karşısında yelkenlerini indirirse o başka. Ama bu takdirde de, kendini kimseye anlatamaz. Irak işgalinden itibaren muazzam bir küresel döngü yaşanıyor. Bu da ABD’nin artık kabuğuna çekilmekte olduğuna işaret ediyor. Kimi iktisatçılar savaşın bedelini 3 trilyon dolar olarak takdir ediyorlar. Hillary, 1 trilyon dolar daha ek masraf çıkabileceğini söylüyor. Kimileri savaş giderlerini yarım trilyon takdir etse de kayıplar gerçek, ama takdirler arasında fark nisbîdir.
Bush’un imparatorluk yapmak istediği ABD, ontolojik bir yıkımın eşiğindedir. Bunun üç göstergesi var. Bunlardan birisi savaş giderlerinin taşınamaz noktaya gelmiş olmasıdır. Astarı yüzünden pahalı olmuştur. Petrole veya Dimyat’a pirince gidelim derken evdeki bulgurdan olmuşlardır. İkincisi, ABD’nin tüketim toplumu olmasıdır. Ürettiğinden çok tüketmesidir. Bu da ticaret dengesi açığı olarak doları vuruyor. Maalef Türkiye’de AKP modeli de bu ekonomik modeli benimsemiştir. Çöküntünün üçüncü ayağı, mortgage sistemidir.
***
Bu çerçevede El Hayat Yazarı Cihad el Hazin: “Hezimetlerini Patreus ile birlikte allayıp pullasalar da Bush’un her bir zafer satırına büyük bir reddiye yazarım, ama yerim müsait değil” diyor. Robert Fisk’in değerlendirmesi ise daha ağır. Diyor ki, “Biz hamakatımızla sadece Irak’ı kaybetmedik aynı zamanda yanlış politikalarımızla Afganistan’ı, Pakistan’ı da kaybettik....”
İşgaller ABD’nin iki düşmanı İran ve Rusya’yı güçlendirmiştir. Robert Fisk’in “The Only lesson we ever learn is that we never learn” ifadesi muhteşem bir tespittir: “Tarihten aldığımız tek ders, tarihten ders alamadığımızdır.” Bush’un hâlâ zaferde ısrar etmesi hamakatinin delili değil midir? Ders alsalardı Filistin’den alırlardı. Fisk, ‘İslâm’la terör arasında münasebet yok bilakis bizim işgallerimizle terör arasında bir münasebet vardır’ diyerek Abdulhamid Ensari gibi bunu anlamak istemeyen hocalara da bir İngiliz dersi vermiştir. Manifesto gibi bir yazı yazmıştır. Churchill müsveddesi Bush, Churchill’e öykünmüş ama ondan ders almamıştır. İktidardaki günleri dolarken Annapolis’te hayâl görmüş ve Filistin-İsrail barışını temin edeceğini varsaymıştır. Halbuki, Churchill Filistin’i cehenneme çevirdiklerini itiraf eder. Bush’un savaşları listesinde Vanity Fair’in de ifade etttiği gibi Hamas’ın Gazze kazası da vardır. Bunun dışında 2006 Temmuz’unda Lübnan Savaşı ve Irak ve Afganistan savaşları bu listeye dahildir.
Savaşı da becerememiş barışı da becerememiştir. Her iki cephede de çuvallamış ve çökmüştür. Irak savaşının beşinci yıldönümünde konuşmadan önce mâli piyasalara ABD’nin geçirmekte olduğu en derin ekonomik krizi ise itiraf etmek zorunda kalmıştır. ‘ABD zor günlerden geçiyor’ diyebilmiştir. Dünya artık ürettikleriyle ABD’yi daha fazla beslemeyecektir. Türkler de askerlerini Amerikalıların işgal iştahlarını tatmin için Afganistan’ın güneyine göndermeyeceklerdir.
***
Bilanço sanıldığından da ağır. Piyasaların çabuk toparlanacağı zannedilse de artık bu iniş ve bitiş durdurulamıyor. Kimileri krizi, tarihin en büyük krizi olarak değerlendiriyor. 1970’lere ve onun da ötesinde 1929’a benzetenler var. Son büyük döngünün içindeyiz. Bu döngünün sonu, ABD’nin küresel aktör olmaktan çıkmasıdır. İşte bu ekonomik, siyasî ve askerî hezimetler girdabı muvacehesinde Hillary iktidara gelirse 16 ay içinde Irak’tan çekileceğini vaad etti. İçeride ve dışarıda yaşanan çöküntülerin altından terü taze bir şekilde yeniden İslâm güneşi doğacak. Sürgüne giden değerler geri dönecektir.
20.03.2008
E-Posta:
[email protected]
|