“Geçmiş ümmetlerin iki hastalığı size de bulaştı” buyuran Peygamberimiz (asm) bu iki hastalıktan birinin haset, yani kıskançlık, diğerinin de kin olduğunu bildirir, bunları birer usturaya benzetip “Bunlar saçı tıraş eder demiyorum. Dinin kökünü kazır demek istiyorum”1 der.
Dinin kökünü kazıyan bu iki hastalıktan birisi olan kıskançlık o kadar tehlikeli bir hastalıktır ki, kıskançlık edenin şerrinden kurtulabilmemiz için Cenâb-ı Hak, “Haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden Allah’a sığınırım”2 duâsını öğretmiştir.
Yaratılışa konulan bu olumsuz duygu, yerinde kullanıldığında iyilikte yarışa vesile olurken, kötüye kullanıldığında hem kişinin kendini, hem de ileri gittiğinde haset ettiklerini yakar. İşte bundan dolayıdır ki kıskanç kimsenin şerrinden Allah’a sığınmak gerekir.
“İki şeyde haset olmaz” buyuran Peygamberimiz (asm) bu duygunun müsbete kullanıldığında gıptaya dönüşebileceğini şöyle anlatır: “Bunlardan biri Allah kendisine mal mülk ihsan etmiştir. O da Allah yolunda harcar. Diğeri de Allah’ın ilim ve hikmet verdiği kimsedir. O da bununla amel ettiği gibi başkalarına da öğretir.”3
Hz. Ömer (ra), “Nimetlere kavuşup da hasedden kurtulabilen kimse yoktur” der. Mal, mülk, güzellik, makam, mevki, ilim, v.s. gibi nimetler hep kıskançlığın boy hedefi olagelmiştir. Hele mânevî duyguların zayıfladığı toplumlarda insanlar, bu duygunun daha çok hedefi olurlar.
Yeryüzünde ilk cinayet kıskançlık yüzünden işlenmişti. Kabil, Habil’i göz kırpmadan öldürmüştü.
Bu olumsuz duyguyu gıptaya dönüştürerek yerinde kullanmak varken sûistimal edildiğinde, yani kötüye kullanıldığında meyve soyduğu, ekmek kestiği bıçakla kişinin kendini yaralaması gibi zararını çekmeye başlar.
Dünyanın en sıkıntılı insanlarından biri kıskanç insandır. Çünkü kıskanç insan, kıskançlık duyduğu kimseden önce kendini mahveder. “Kıskancın hakkından kıskançlığı gelir” derken ne güzel söyler Hz. Ali (ra).
Evet, Bediüzzaman’ın dikkat çektiği gibi, hased, önce hâsidi, yani hased edeni ezer. Haset ettiği kimse hakkında zararı ya azdır veya yoktur. Büyükler ne güzel anlatırlar bu huyun zararlarını. Hz. Muâviye (ra) der ki: “Herkesi memnun etmek mümkündür. Hasedçiyi ise asla!”
Hasedçi, kimsenin yapamadığı kötülüğü kendi kendine yapar. İmam-ı Şâfiî’ye göre, “Dünyada en huzursuz kimse kin tutanla kıskançlık duyan insandır.”
Ahnef bin Kays ise, kıskanç adamın rahat yüzü göremeyeceğini söyler.
Hasetçinin psikolojisi gerçekten dayanılabilecek cinsten değildir. Ne var ki kişi kendi rızasıyla atar bu ateşe kendini. Sa’di-i Şirazî der ki: “Kimsenin gönlünü incitmemek isterim, elimden de gelir. Fakat hasedçiye ne yapayım ki o kendiliğinden ıztırap içindedir.”
Tolstoy’un dilinde bu huy, insanı alçaltıp küçülten bir duygu, Stringberg’e göre de, kötü huyların en kirlisidir.
Evet, başkalarının nimete kavuşması kıskancı için için bitirirken, musibete maruz kaldığında da bayram yapar âdetâ. Gerçekten insanı alçaltıp küçülten, kötü huyların da en kirlisi bir duygu kıskançlık.
Peki, bu kötü huydan nasıl kurtulabilir insan? Bunun üzerinde de inşaallah yarın duralım.
Dipnotlar:
1- Tirmizî, Kıyame: 54.
2- Felak Sûresi: 5.
3- Buhârî, İlim: 15.
20.03.2008
E-Posta:
[email protected]
|