Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 12 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

Herakl’in kehaneti



1936 yılında Paul Schmetz isimli yazar ‘İslâm: Yarının Gücü’ adlı bir kitap yazmış. Bundan 70 yıl sonra Bernard Lewis bir Alman gazetesine benzeri şeyleri söyleyecektir. 1957 yılında ilk kez literatüre soktuğu medeniyetler çatışması tezinin Huntington tarafından tevarüs edilerek bir kitap ve onun ötesinde çığır hâline getirilmesi gibi. 11 Eylül’den sonra Lewis, Bush yönetiminin Ortadoğu politikalarının fikir babalarından biri olmakla kalmamış, İslâmofobi’nin Batı’daki baş körükleyicilerinden biri hâline gelmiştir. 28 Temmuz 2004’te Alman Die Welt dergisine verdiği mülâkatta şunları söylemiştir: “Yüzyılın sonuna kadar Avrupa’ya İslâm hakim olacaktır. Avrupa Arap batısının, Magreb’in bir parçası haline gelecektir.”

31 Ekim 2005 tarihli The New Yorker dergisine göre de Lewis, ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’e şu tavsiyede bulunmuştur: “Araplara yapılması gereken şeyin iki gözleri arasına büyük bir sopayla vurmak olduğuna inanıyorum. Onlar yalnızca güce saygı duyar.” Tepkiler üzerine dergiye gönderdiği açıklamada da Lewis, “Evet, Arapların yalnızca güce saygı duyduklarını düşündüğüm doğrudur” demiştir (Bkz: 12 Nisan 2007, Perşembe, Zaman Gazetesi, Şahin Alpay: Bernard Lewis’in ‘Türk dostluğu’).”

Paul Schmetz’in tahliline tekrar dönecek olursak şunları söylemektedir: İslâm dünyasının üç büyük potansiyel gücü vardır. Bunlardan birisi yeraltı zenginliğidir. Gerçekten de İslâm dünyası petrol rezervlerinin en az yüzde 70’ine sahiptir. Diğer bazı stratejik hammaddelerde de böyledir. Bu da özellikle gelişmiş ülkelerin iştihasını arttırmaktadır. Müslümanların ikinci büyük potansiyel gücü de nüfus artışında ve demografik yapılarındadır.”

Ancak bu alan alarm vermektedir. Nitekim Başbakan Erdoğan doğurganlığımızın yavaşladığına temas etmiştir. Bu yönümüzün de eksiye çevrilmesi hâlinde İslâm dünyası ve Türkiye üstün olduğu bir alana daha veda etmiş olacaktır. İslâm dünyasındaki nüfus hareketleri zayıflamasına rağmen yine de hâlâ diğerlerine kıyasla öndedir. Bu nüfus hareketleri sayesinde 1990’lı yıllarda Müslümanların dünya nüfusu içindeki payı yüzde 12 civarında iken; 21’inci yüzyılın ilk çeyreğinde bu oranın yaklaşık yüzde 30’lar seviyesine ulaşacağı öngörülüyor. Bu durumda, ilk kez tarih boyunca Müslümanların oranı Hıristiyanların oranını aşacaktır. Aynı paralelde ve tarihin aynı diliminde, ABD’de siyah ve Hispanik kökenlilerin nüfusları WASP’ları (White Anglo-Saxon Protestant/Beyaz Anglosakson Protestan) aşacaktır.

Huntington ikinci meş’um kitabı “Who are we” kitabında bu meselenin çözümünü arıyor. Selefi Bernard Lewis’in Avrupa ile ilgili uyarılarına mümasil o da ABD ile ilgili benzeri uyarılarda bulunmaktadır. Buna göre, gelecek 40 yıl içinde ABD’nin nüfus yapısı tamamen değişecek ve Müslümanların da önemli bir bölümünü teşkil ettiği veya etmesi beklenen Hispanik ve siyah kökenli kenar çevreler merkeze oturacaktır. Bu itibarla, Obama engellense bile Obama’lar engellenemeyecektir.

***

Bernard Lewis aynı şeyleri Avrupa’nın Müslümanlarla ilişkilerinde de bekliyor. Elbette arz ettiği hususlardan bir kısmı kışkırtmaya matuf. Bununla birlikte, bir parça hakikat payı da yok değil. Schmetz’e göre, Müslümanların üçüncü gücü de irtibat ve akide gücüdür. İman ve irtibat gücüdür. Hasan el Benna da gücü üçe ayırmıştır. Bunlardan birisi fıtrî güç olan iman gücüdür. Kur’ân-ı Kerim’de de bu doğrultuda ‘İnanıyorsanız üstün sizsiniz’ buyurulmaktdadır. İkinci güç, irtibat gücüdür ki buna organize kabiliyeti diyoruz. Bundan da, tek ümmet veya ittihad-ı İslâm bilinci veya meyelanı inbias eder. Benna’ya göre üçüncü güç ise pazu gücüdür. İslâm “Yarının Gücü” kitabının yazarı: “Eğer Müslümanlar bu üç potansiyel gücü biraraya getirebilirlerse Avrupa’nın pabucunu dama atarlar” demektedir. Müslümanların bu üç potansiyeliyle ve ümmet veya ittihad-ı İslâm çatısı altında bütünleşme istidatlarıyla alâkalı Nixon da ‘Seize of moment (anı yakalamak)’ adlı kitabında benzeri görüşler serdetmektedir: “Gelecekte karşımıza çıkma potansiyeline haiz tek topluluk Müslümanlardır. Kazablanka’dan Cakarta’ya ve Çin Seddi’ne kadar yeknesak bir topluluktan bahsetmek mümkündür. Bunlar siyasî iradelerini de birleştirebilirlerse karşılarında hiçbir güç duramaz...”

1991 yılında Özal’ın hatırlattığı ve Halil Halid Bey’in Arap ve Türk kitabında temas ettiği kimi Alman şarkiyatçıların şu sözü de buna mümasildir: “Adriyatik Kıyılarından (Bar şehrini baz alabiliriz) yola çıkan birisi Çin Seddi’ne kadar Türkçe’den maada bir dil bilmeden yol alabilir. Türkçe ile seyahat edebilir...”

Güneyde Arapça kuzeyde ise Tükçe İslâm ümmetinin ortak bölenidir. Muhammed el Behiy bu potansiyelin bir araya getirilmemesi için Müslümanların arasına sosyalizm veya (aşırı biçimleriyle) laiklik gibi bariyerler dikildiğini ve yabancı kavramlarla görünmez duvarlar ve çitler örüldüğünü yazmaktadır.

***

Müslümanların Sasanileri çok kısa bir zamanda bozguna uğratmalarından dolayı şaşkına dönen Bizans İmparatoru Herakl bir komutanıyla hasbihâl eder ve ‘Ne olacak bu Araplarla halimiz?” demeye getirir. Komutan hasbi konuşur: “Onlar gündüzün şövalyesi gecenin de rahibidirler. Camilerine girdiğinizde arı sesine benzer vızıltılar çıkarırlar, bu okudukları Kur’ân sesidir. Bir dükkândan ancak parasını ödedikleri şeyi alırlar. Önderleri bir suç işlese onu da cezalandırmaktan kaçınmazlar...” Bunun üzerine bir ah çeken Herakl: “Bu dediklerin doğruysa çok yakın bir zamanda onların bu bastığım toprakları da ele geçireceklerini söyleyebilirim...”

Bu kehanet çok geçmeden gerçekleşmiştir. Acaba çağdaş kehanetler de aynı şekilde gerçekleşecek mi?

12.03.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (11.03.2008) - 8 Mart tuhfesi

  (10.03.2008) - İlzam ve iltizam

  (09.03.2008) - İkinci ifsad

  (07.03.2008) - Irak bahane...

  (06.03.2008) - Refahyol komplosundan Hamas komplosuna

  (05.03.2008) - İslâm’ın cezalandırıldığı yüzyıl

  (04.03.2008) - Nakba’dan şoah’a

  (03.03.2008) - PR ve zamanlama hatası

  (01.03.2008) - Mesut yerine Neçirvan mı?

  (29.02.2008) - Büyük Napolyon, Küçük Napolyon

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri