H. İbrahim CAN |
|
Gazze’nin feryadını kim duyacak? |
On altı uluslar arası sivil toplum örgütü Batı’nın Gazze’deki iki yüzlülüğünü kınayan bir rapor yayınladı: Yıkılan Gazze: Yeniden İnşa Yok, İyileşme Yok, Daha Fazla Mazeret yok–Dökme Kurşun Operasyonundan Bir Yıl Sonrası Raporu. 27 Aralık 2008 sabahı bombalarla uyandı Gazze. Hastaneler, evler, BM binaları, siviller kurtulamadı İsrail’in gazabından. 347’si çocuk 1393 masum Filistinli vefat etti. 15 bin ev yıkıldı ya da zarar gördü. 18 okul yıkıldı. Aradan geçen bir yıla rağmen her şey hemen hemen aynı şekilde duruyor. Saldırıların bitmesinden hemen sonra uluslar arası toplum Gazze’nin yeniden yapılandırılması için 4 milyar dolar ayırdı. Ancak İsrail buna izin vermedi. İnşaat malzemelerinin ülkeye girmesini engelledi. Düşünün bir yılda yalnızca 41 kamyon inşaat malzemesi girebildi Gazze’ye. Mısır’la—tuhaftır ki—Hamas yönetimi de bu engellemede pay sahibi. Halbuki bu ambargo hem BM Güvenlik Konseyi’nin 1860 sayılı kararına, hem de İsraille Filistin Yönetimi arasında 2005 yılında imzalanan anlaşmaya aykırı. Hâlâ 20 bin kişi evsiz. Çadırlarda ya da akrabalarının yanında yaşıyor. 140.000 kişi işsiz kaldı. Ailelerin yüzde 70’inin geliri günde bir doların altında. Rapora göre “illegal ve insanlık dışı blokajı sona erdirmek için çok şey yapabilecek ve yapmak zorunda olan uluslar arası toplum Gazze halkına ihanet etti.” En başta da Avrupa Birliği sözden başka hiçbir şey yapmadı. 27 AB üyesi ülkeden yalnızca İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bild ziyaret etti Gazze’yi. Hatta Hamas’ı muhatap almama politikaları dolayısıyla AB ülkeleri Gazze’nin tecridine katkıda bulundu. AB, Rusya, BM ve ABD’nin katılımıyla kurulan Orta Doğu Dörtlüsü ise Hamas’la görüşmeyi reddederken, İsrail’e hiçbir baskı yapamadı. Bu rapora göre “Uluslar arası toplum blokajı kabullenmiş ve küçük tavizler dışında başka hiçbir şey peşinde koşmuyor görünüyor.” Peki ne yapabildi Avrupa? Fransa tıbbî malzeme göndermek için izin aldı; ama göndermesine izin verilmedi. Hollanda kendi çiçek pazarı için istisnaî Gazze çiçeklerinin çıkışına izin kopardı. Ama bu da başlamadı. BM çabaları da sözde kaldı. “Aylardır süren müzakerelere rağmen, İsrail’in ayak diremesi sebebiyle Gazze’ye hiçbir şeyin girmesine izin verilmedi” deniliyor raporda. İslâm ülkelerinden ise somut bir adım gelmedi. Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları çeşitli yollarla Gazze’ye yardım ulaştırmaya çalışıyorlar. En son Filistin’e Özgürlük Konvoyu Londra’dan yola çıktı ve bir çok ülkeden geçerek Filistin’e ulaşmaya çalışıyor. Ürdün’e ulaşan konvoy henüz Gazze’ye girmeyi başaramadı. Mısır’ın insafa gelip kapıyı açmasını bekliyorlar. Tam, Dökme Kurşun Operasyonu’nun başladığı 27 Aralık günü Gazzelilerin yanında olmak istiyorlar. ABD’nin Ortadoğu temsilciliğine soyunan Hüsnü Mübarek bir sınav verecek şimdi. Duâlarımız onlarla. Kısacası; Batılı sivil toplum örgütleri dünyanın Gazze’den yükselen çığlıklara kulaklarını bir yıldır kapatma ikiyüzlülüğünü gözler önüne serdi. Peki Batılı ülkeler ve uluslar arası kuruluşlar İsrail’i, Gazze’yi bir buçuk milyon insan için Sarkozy’nin deyimiyle “açık hapishane” olmaktan çıkarabilecek mi? Yoksa başka ülkelerdeki insan hakları konusunda şahin kesilen ABD ve Avrupalı ülkeler İsrail’e karşı kulaklarını tıkamaya devam mı edecekler? Umarız insanlık ölmemiştir ve dünya bu feryatlara karşı tepkisiz kalmaya devam etmez. Umarız Avrupa’nın ortasında bir tek Müslüman Bosna’yı etrafındaki bütün ülkelere sağladığı vize muafiyetinden yoksun bırakan Avrupa Birliği, bu ayrımcılığını Filistin’de de sürdürmez. 25.12.2009 E-Posta: [email protected] |