Cevher İLHAN |
|
İklim Zirvesi’nden “iklim felâketi”ne… |
192 ülkenin katıldığı BM İklim Değişikliği Zirvesi’nin anlaşmazlık ve fiyasko ile sonuçlanması, tamah ve aç gözlülüğüyle ekolojik dengeyi bozan ve saldığı sera gazıyla küresel ısınma ve iklim ifsadına sebebiyet veren insanların tamah ve hırsının yol açtığı felâketi bir defa daha gözler önüne serdi. İşin gerçeği şu ki semâvî dinlerdeki İlâhî esasları ve Kur’ân’ın faiz ve israf gibi temel düsturlarını dinlemeyen insanlık, dünya pazar ve piyasalarını bozmakta. Bu durum, dünyada kitleler arasındaki iktisadî ve sosyal adaletsizliği daha da derinleştirip, gelir dağılımı dengesizliğiyle büyük bir uçuruma yol açmakta. Dünya gelirinin büyük bir bölümünün belli bir azınlık tarafından sömürülmesi, yer küredeki birkaç bin zenginin dünya sermayesinin büyük ekseriyetini elinde tutmasını netice vermekte. Dünya nüfusunun yüzde 20’si, yeryüzündeki kaynakların yüzde 80’ini tüketmekte. Ekonomistlerin sık sık dikkat çektikleri gibi, kazancı ekonomi”, finans, faiz ve para oyunları üzerinde dönmekte. Amerika’da çıkan son “finans krizi”nin “ekonomik krize” dönüşmesi, Türkiye’de sanayici kârının yüzde 70’inin finanstan ve ancak yüzde 30’unun sanayiden olması bunun açık birer örneği olarak verilmekte… Keza uluslar arası sermaye emrindeki Amerikan Merkez Bankası’nın ihtiyacının üç katı dolar bastırdığı; ekonomik metanın altından dolara geçmesiyle dünyada dövizin (yabancı paranın) yatırım aracı olmasının, insanlığı örtülü bir “iktisadî sömürge” altına aldığı, artık küresel sermaye çevrelerince de itiraf edilmekte… İSRAF VE AÇGÖZLÜLÜK, FELÂKETE SÜRÜKLÜYOR… İslâm’ın ondört asır önce formüle ettiği, faizin haram oluşunun ve zekâtın muhtevasındaki minnetsiz yardımın yalnız Müslümanlar için değil, bütün insanlık için model olmasının önemi, hergün daha bâriz bir biçimde ortaya çıkmakta. “Serbest piyasa ekonomisi” maskesiyle şirin gösterilmeye çalışılan Kapitalizm de Komünizm gibi çökmekte. Petrol, enerji, silâh tüccarlarının dünya ticaretini kontrolüne girmekte… İsraf, sefâhet ve bencillik, insanlığa pahalıya mal olmakta. Açgözlülükle, genetiği bozdurulmuş, biyolojik müdahâlelere tabi tutulmuş tohumlar ve gıdalarla “yüz çeşit hastalığın”, kanserin türemesine ve bulaşmasına zemin hazırlanmakta. İhtiyaçlarından çok fazlasını harcayanlar, israfla iktisadî krize sebep olmakta. Kısa zamanda çok kazanma hırsı, uluslar arası sermaye ve holdingler elindeki bankalar, dünya iktisadını altüst etmekte. Bediüzzaman’ın tesbitiyle, “Müstehlikler (tüketiciler) çoğalıp, müstahsiller (üreticiler) azalmakta”; tüketim ve israf, insanlığı daha da fakir düşürmekte. Enreji kaynaklarına sahip olmak ve küresel-bölgesel egemenlik hesâbına askerî harcamalara ayrılan para, dünyadaki bütün yardımların 12 katı. En az bir milyar insan temiz sudan mahrum; yılda beş bin insan kirli sudan ölüyor. Araştırmalar, bugünkü israfçı ve tahribatçı haliyle bile dengeli bir dağıtım olsa dünya üretimi, 22 milyar insanı rahatça doyurabilecek çapta. Ne var ki hoyratça harcama, dengesiz dağıtım ve israfla muallel tüketim alışkanlığı, 7 milyara bile yetmiyor. İnsanların yarısından fazlasını yoksulluğa mahkûm edilmiş. Menfaatçilik, merhametsizlik ve digergâmlık, kitleler arasındaki iktisadî ve sosyal adaletsizlikle gelir dağılımı dengesizliği, toplumsal bunalımları, sosyal çatışmaları, huzursuzluk ve kavgayı tetikliyor. İnsanlık huzursuz ve endişeli… ÇIKARCILIK VE HÜSRAN… Bediüzzaman’ın Kur’ânî tesbitiyle, sınır tanımaz hırsla küresel iklim tahribatıyla birlikte, küresel zulümle, şefkat ve merhametten mahrum “mimsiz medeniyet”, âdeta kusuyor. Dünyayı kâinatın hakkına ve hukukuna saygısız insanlık, yer küreyi âdeta “pisliyor”, “telvis ediyor”; “bu vatan-ı dünyevîmizi” yaşanmaz hale getiriyor. Âyetin işâretiyle “Yeryüzünde fesad yapan ve kan döken” çıkarcı zâlimler, “küre-i arzın bu yangını”nı körüklüyor. Bu haliyle insanoğlu, “Arzın (yeryüzünün), ölümünü intâç eden (netice veren) bir zehir” oluyor. (İşârât’ül İ’câz, 251) Dünya zenginleri, gazlarını salmaya devam eder, ısınma ve tahribat bu hızla sürerse, iklim dengesi değişikliği, küresel ısınma musîbetini tam bir felâkete dönüştürecek. İnsanlık âdeta günâhının ceremesini çekiyor… Küresel ısınma ve iklim değişikliği tahribatına karşı, uluslar arası bir antlaşma çerçevesinde insanlığın samimiyetle istismardan uzak durup topyekûn tedbir almasının gereği belirtiliyor. Ürpertici raporlar ortada. Dönüşü olmayan ve tahmin edilemeyen felâketler insanlığın başına gelecek. Kuraklık, çölleşme, tarım üretiminde düşüş, su, gıda ve tahıl kıtlığı gibi felâketlere yol açacak. Bunun için maddî kıyamet senaryoları yazılıyor… Zengin ve yoksul ülkeler arasındaki güvensizlik, iki hafta süren konferansta taslak bir metin üzerinde bile anlaşma getiremedi. “Bu kurgu değil, bilim. İklim değişikliği güvenliğimize, ekonomilerimize ve gezegenimize kabul edilemez zararlar verebilir” diyen ve konferansın son gününde Nobel ödüllü Obama da, “eksik anlaşma taslağı”nı tamamlayamadı. Çünkü en başta en çok karbon salan ABD, anlaşmalara uymuyor. Taslakta, küresel sıcaklık artışlarının en fazla iki dereceyle sınırlı kalması ve yoksul ülkelere milyar dolarlık yardımlar yapılması hedefleri var; ancak gelişmiş ülkelerin karbon salımlarını sınırlandırma yok. Özellikle Afrika ve ‘batma tehlikesindeki’ ada ülke temsilcileri eleştirilerine kulak asan olmadı… Ortada açık bir samîmiyetsizlik var. İnsanlık kendi eliyle kendi gezegenini sorumsuzca tahrip ediyor; lâkin hâlâ aklını başına almış değil. Bundandır ki Kopenhag’da büyük bir hüsran yaşandı… 25.12.2009 E-Posta: [email protected] |