Faruk ÇAKIR |
|
Toz duman arasında gerçekleri görmek |
Ülkemizde yaşananları ‘bilek güreşi’ olarak yorumlayanlar haksız sayılmaz. Hiç akla ve hayale gelmeyen hadiseler yaşanıyor ve Türkiye’yi idare edenler ‘hiçbir şey olmamış gibi’ davranıyor. Bir yandan rütbeli şahıslar beklenmedik şekilde intihar ediyor, öte yandan ünlü siyasetçilere suikast iddiasıyla muvazzaf subaylar göz altına alınıyor. Türkiye’yi idare edenler konu ile ilgili olarak beyanlarda bulunuyor, ama bu beyanlar hadiseleri izah etmeye yetmiyor. Vatandaşın sorması gereken soruları çoğu zaman Türkiye’yi idare edenler soruyor. Oysa onlara; soru sormaktan ziyade, hesap sormak ya da komuoyundan yükselen sorulara cevap vermek düşüyor. Peşi sıra gelişen hadiselerin bir hedefi de milletin doğru karar vermesini zorlaştırmak olabilir. “En güvenilir kurum”ların yaptığı açıklamalar bile inandırıcılığını kaybetmiş durumda. Elbette bu duruma bir günde gelinmedi. Kimi zaman ‘kâğıt parçası’ denildi, kimi zaman da ‘bunlar, bildiğiniz boru’ açıklaması yapıldı. Bu açıklamaların hemen ardından da ‘kâğıt parçası’ denilen şeyin ‘ıslak imza’ olduğu ve ‘boru’ diye hafife alınan ‘deliller’in silâh olduğu resmî raporlarla doğrulandı. Dolayısı ile yapılen her yeni açıklama aynı şüphe ile karşılanıyor ve gün geçtikçe inandırıcılıkları da sona eriyor. Aslında bu konudaki aşınma, “pimi çekilen bombanın askere verilmesi”nden sonra hızlandı. Her zaman ifade etmeye çalışıyoruz: Münferit hadiseleri genelleyip bir kurumu tenkit etmek mümkün olmadığı gibi doğru da değildir. Ama o hadisenin gerçekten ‘münferit’ olması şartıyla. Bunun da ilk şartı, böyle hadiseler karşısında o kurumların derhal harekete geçip içlerindeki ‘çürük elma’ları ortaya çıkarması ve kanun önünde cezalandırmasıdır. Bunu yapmayıp, ‘Kol kırılsın, yen içinde kalsın’ diyerek bu hadiseler gizlenmeye ve daha da ilerisi kabahati olanlar savunulmaya çalışılırsa, hadiseyi ‘münferit’ olmaktan çıkarır. Ne yazık ki ‘pim çekme’ hadisesinde bu yaşandı. El bombasının pimi çekilerek bir askerin eline verilmesi neticesinde meydana gelen patlamada 4 er şehit olduğu halde bu hadisenin üzerine gidilmedi. “Eğitim zayiâtı” denilmek sûretiyle hadise örtülmeye çalışıldı. Hatta “Bu konuda ihmal var” şeklindeki haberler çok ağır bir dille yalanlanmak istendi. Neticede hadisede ağır bir kusur olduğu ortaya çıktı ve göstermelik de olsa sorumlular ceza aldı. “İstihbarat savaşları” çıkararak milletin aklı karıştırılmak isteniyorsa bu tavrın zararı da yine millete olur. Bu krizden çıkış yolu, Türkiye’yi idare edenlerin dirayetine bağlıdır. Milletin verdiği yetkiyi iyi kullanmak ve başkalarıyla paylaşmamak gerek. Türkiye Büyük Millet Meclisi, son günlerdeki intihar ve suikast iddialarını araştırarak gerçekleri ortaya koymalıdır. Yoksa bu toz-duman arasında ‘kurtlar’ kendilerine vazife çıkarabilir. Gerçekleri görmek için geçmişte yaşananlardan ders ve ibret almak lâzım. Türkiye’nin sürüklenmek istendiği tuzağın farkına varalım ve bu tuzaklara düşmeyelim. 25.12.2009 E-Posta: [email protected] |