H. İbrahim CAN |
|
Kaçak göçmenleri geri almayı kabul etmek bir başarı mı? |
Avrupa Birliği, Türk vatandaşlarına vize kolaylığı sağlama vaadiyle, Türkiye üzerinden AB ülkelerine girdiği iddia edilen kaçak göçmenleri geri kabul ettirmek için uğraşıyor. Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Türkiye’nin geri kabul anlaşmasını imzalamaya hazır olduğunu söylüyor. Bunu da bir başarı gibi gösteriyor. Halbuki bu anlaşmanın muhtemel sonuçları kaygı verici. Zira Türkiye Bilimler Akademisi’nin araştırmasına göre Türkiye’de her yıl 100 bin kaçak göçmen yakalanıyor; bir o kadarının da yakalanamadığı tahmin ediliyor. Yalnızca geçen yıl Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçmek isteyen 68 bin kaçak göçmen yakalandı. 18.000 sığınmacı ise üçüncü bir ülke tarafından kabul edilme umuduyla Türkiye’de bekliyor. Böyle bir durumda imzalanacak anlaşma; Türkiye üzerinden geldiği belirlenen bütün kaçak göçmenlerin Türkiye’ye iadesini sağlayacak. AB, binlerce iade edilmiş kaçak göçmenin giderini paylaşacağını söylüyor; ama bu insanların Türkiye’nin başına açacağı tek sorun yedirilip içirilip barındırılmalarından ibaret değil. Gidin Kumkapı’daki yabancılar misafirhanesine bir bakın. Beş yüzün üstünde kaçak göçmen orada bekliyor. Önemli bir kısmı bütün resmî belgelerini yok ettiği ve bilgi vermediği için hangi ülkeye gönderilecekleri bilinmediğinden uzun süredir orada. Bir kısmı çeşitli şekillerde bakıma muhtaç hale gelmiş; Türk polisi zor şartlarda onlara bakıyor. Önemli bir kısmı suça karışmış. Bu kadarına bakamazken, on binlercesinin bu sayıya ilâve edilmesini kabul etmek, çok mantıklı bir tedbir gibi görünmüyor. Avrupa Birliği, bir yandan Türkiye’nin üyeliğinin önüne bir sürü engel çıkarıp, bir çok başlığı askıya almışken, öbür taraftan da Gümrük Birliği Anlaşması ve bu örnekte görüldüğü gibi Türkiye’nin sırtına yeni yükler yüklemeye hazırlanıyor. Hem de bu anlaşmayı imzalaması için Türkiye’ye baskı yaparken, güvensizliklerini de ortaya koyan bir ifadeyle; “Bu göçmenleri kabul anlaşmasını imzaladığınızda, vize kolaylıklarını müzakere edebiliriz” diyorlar. Türkiye’nin anlaşmadan doğan serbest dolaşım hakkını tanımayan, hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararını bile, konu Türkler olunca uygulamayan Avrupa ülkeleri, şimdi bu vaatle başımıza yeni işler açmayı planlıyorlar. Elbette sınırlarını sağlam tutarak, kaçak göçmenlerin ülkesine girmesini önlemek Türkiye’nin görevi. Zaten terör sebebiyle sınır güvenliğini bunca sıkı tutuyor görünen ülkemize, her yıl yüz bin civarında kaçak göçmenin nasıl girdiği de ayrı bir konu. Taşınması gayet zor olan insanı sınırdan sokanlar, uyuşturucu dahil diğer yükte hafif pahada ağır yasadışı maddeleri kolaylıkla sokmazlar mı? Ancak ortada fiilî bir durum var. Bu anlaşmanın imzalanması halinde, Türkiye Afganistan, Pakistan ve Orta Doğu’dan Avrupa’ya geçme hayaliyle gelmiş on binlerce kişiye bakmak zorunda kalacak. Kaldı ki; aramızda iade anlaşması bulunmayan ülkeler, kendi vatandaşlarının iadesini dahi kabul etmiyorlar. Ama bu anlaşmayla Türkiye “devletsiz” ve “bir başka ülkenin vatandaşı” olan kişileri de kabul etmemizi şart koşuyor. Bu yüzden Başmüzakereci Bağış’ın gelecek ay sonuna kadar geri kabul anlaşmasını imzalayacağımızı ilân etmesi bizi kaygılandırdı. Umarız karar mercileri bu anlaşmanın doğuracağı sonuçları iyi hesap etmişlerdir. Yoksa kısa süre içinde, içinden çıkılması imkânsız bir kaçak göçmen sorununun içinde bulabiliriz kendimizi. Umarız vize kolaylığı umuduyla bir filden kurtulmak isterken, iki fille geriye dönmeyiz. 24.12.2009 E-Posta: [email protected] |