M. Latif SALİHOĞLU |
|
Bağdat önlerinde bir genç padişah |
Halen kısmî işgal altında bulunan Irak'ın başkenti ve en büyük şehri olan Bağdat, tarih içinde belki de en fazla müdahaleye mâruz kalmış ve el değiştirmiş bir şehirdir. Ancak, Bağdat fetihlerinin en meşhûru ve tarihte en çok anılanı Sultan IV. Murad'ın 1638 senesindeki destanlaşan fethi olsa gerektir. Öyle ki, "Bağdat Fethi" tabiri gibi, Topkapı Sarayı'ndaki "Bağdat Köşkü" ismi de Sultan IV. Murad'ın ismiyle adeta bütünleşmiş durumda. Bunlardan biri telâffuz edilirken, diğer isim de birden hatıra geliveriyor.
İşgaller ve fetihler
Asırlarca Abbasî Devletinin hükümet ve hilafet merkezi olma hüviyetini yaşayan Bağdat, 1050'li yıllarda Şiî Büveyhoğulları'nın tesiri altına girdi. Baskının giderek şiddetlenmesi üzerine, Büyük Selçuklu Devletinden yardım istendi. Halifenin emriyle istenen bu yardıma anında karşılık verildi. Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey, 1055 senesinde Bağdat'ı kuşatma altına aldı. Aralık ayı ortalarında hiç kan dökülmeden Büveyhoğullarını Bağdat'ın dışına çıkarmaya muvaffak olan Selçukî Tuğrul Bey, o tarihte "Bağdat Fatihi" ünvanıyla anıldı ve adına hutbeler okunmaya başlandı. * * * Bağdat'taki en kanlı mezalimlerden biri, Moğollar'ın istilâsı zamanında yaşandı. İlhanlı hükümdarı Hülagû, 1258'de şehri yakıp yıkıp yağma etmekle kalmayıp, halifeyi de fecî işkencelerle katletti. * * * Bağdat'taki kargaşa ve sık el değiştirmeler, Kànunî Sultan Süleyman devrine kadar devam etti. 1534'te "Irakeyn Seferi"ne çıkan Osmanlı Padişahı, Bağdat merkezli büyük bir fetih hadisesini gerçekleştirdi. Gerek Arap ve gerekse Acem (İranlılar) nüfusunun yoğun olarak yaşadığı Irak topraklarının hemen tamamını fethederek, Safevîlerin işgali altındaki bu geniş coğrafyayı Osmanlı mülküne kattı. Safeviler, 1624'te Bağdat'ı tekrar işgal etti. Bu tarihte Osmanlı tahtında oturan Sultan IV. Murad ise, henüz çocuk denilecek (12) yaştaydı. Osmanlı kuvvetleri ile Safeviler arasında 1624–38 yılları arasında birkaç kez savaş hali yaşandı. Bu 14–15 yıllık süre zarfında, taraflar birbirine tam galebe çalamazken, Bağdat'ın idaresinde yerlilerin anlaşmaya vardığı Safevilerin ağırlığı açıkça hissediliyordu. Bağdat halkını yedeğine alan Safeviler, zaman zaman sınır komşusu olan Osmanlı'ya bağlı yerleşim merkezlerini rahatsız ediyorlardı. 1635 yılına gelindiğinde, Sultan IV. Murad artık büyümüş ve 23 yaşında bir delikanlı olmuştu. Devlet merkezindeki hakimiyetini sağlama alan ve sarsılan idarî otoriteyi yeniden tesis eden Sultan Murad, önce Revan (Erivan) Seferine çıktı. Bu sefer esnasında Revan ile birlikte Tebriz'i de alarak İstanbul'a döntü. Artık sıra Bağdat'ın fethine gelmişti.
Destanlaşan fetih
Genç Padişah, 8 Mayıs 1638 günü Üsküdar'dan hareketle Bağdat Seferine çıktı. Başında Sultan Murad'ın bulunduğu Ordu–yu Humayûn, Konya-Adana-Halep-Urfa-Diyarbekir-Musul-Kerkük güzergâhını takip ederek, yaklaşık 195 gün sonra Bağdat önlerine vardı. Şehir, Kasım ayı ortalarında kuşatma altına alındı. Bağdat Kalesinin alınması maksadıyla yapılan bu kuşatmalar esnasında çok şiddetli çatışmalar yaşandı. Öyle ki, bir umumî taarruz esnasında Sadrazam Tayyar Paşa da ağır şekilde yaralanak orada vefat etti. Ancak, bu acı kayba rağmen Osmanlı'nın geri adım atmadığını gören Safevilerin kale komutanı Bektaşhan, şehri teslim etmek için Sultan Murad'a elçi gönderdi. Devam eden kırk günlük kuşatmanın ardından, taraflar nihayet bir anlaşmaya vardı ve 24 Aralık günü barış şartlarına imzalar atılmış oldu.
Kasr–ı Şirin Antlaşması
Fetih öncesi yaşanan çatışmalar sebebiyle harabeye dönen Bağdat, çok hızlı ve hummalı bir onarım faaliyetiyle yeniden mamur bir şehir haline getirildi. Ardından, Osmanlı–İran Savaşını sona erdirecek ve iki ülkenin sınırlarını belirleyecek olan bir anlaşmanın sağlanması cihetine gidildi. 17 Mayıs 1639 tarihinde imzalanan Kasr–ı Şirin Antlaşması ile tesbit edilen iki ülkenin sınırı, aradan dört asra yakın bir zaman geçtiği halde, orijinalliğini büyük ölçüde halen de korumaktadır.
Genç yaşta vefat Osmanlı Padişahlarının 17'ncisi olan Sultan IV. Murad, garip bir tevâfuk eseri olarak 17 yıl tahtta kaldı ve henüz 27 yaşındayken vefat etti.
Bugünkü Bağdat
1638'den Birinci Dünya Savaşının sonlarına kadar Osmanlıların elinde olan Bağdat, 1917'de İngiliz kuvvetleri tarafından işgale uğradı. Ancak, bu işgal uzun sürmedi. Bağdat, 1921'de kurulan bağımsız Irak Krallığına bağlandı ve aynı zamanda bu devletin başşehri yapıldı. Bu yeni statü, Türkiye tarafından da Lozan Antlaşması ile (1923) resmen kabul edildi. 1990'da diktatör ruhlu Saddam'ın Kuveyt'i işgal girişimiyle başlayan kanlı boğuşma süreci, ne yazık ki güzelim Bağdat'ın bir kez daha yabancı işgalini netice verdi. ABD ve İngiliz askerlerinin, 2003'ten beri Bağdat'la birlikte Irak'ın geneli üzerindeki kısmî işgalleri bugün de devam ediyor. 24.12.2009 E-Posta: [email protected] |