Gündemin asker faslına şimdilik nokta koyalım dedik, ama Kandıra’daki F tipi cezaevine “TSK adına” yapıldığı açıklanan tuhaf ziyaret, buna müsaade etmedi.
Ziyaret hemen gündemin baş sırasına oturdu.
Yapılan yorumlar, ziyaretin tuhaflığında ve “yargıya müdahale” tartışmasını alevlendirdiğinde birleşiyor. “İkinci bir Şemdinli ile mi karşı karşıyayız?” suali seslendiriliyor. “Başbuğ’un ‘iyi çocuklar’ı da iki emekli orgeneral mi?” deniliyor.
Gerçekten, ziyaretin gerçekleştiği dakikalarla eşzamanlı olarak yapılan Genelkurmay açıklamasında “TSK’nın yargıya güven ve saygısı tamdır” denilse dahi, “müdahale” algısı oluştu bile.
Bu ziyaretle, Eruygur ve Tolon’un “Genelkurmay neden bize sahip çıkmadı?” sitemine gecikmeli bir mukabelede bulunulduğu anlaşılıyor.
Açıklamada iki emekli orgeneralin “uzun yıllar TSK’da hizmet verdikleri”nin vurgulanması da bir vefa borcunun ifası olarak yorumlanıyor.
Ziyaretle, tutuklu iki eski komutanın, ailelerinin ve bu tutuklamadan rahatsız olan bazı çevrelerin beklentileri kısmen karşılanmış olabilir.
Ancak yargı sürecinin devam ettiği bir aşamada böyle bir ziyaretin, üstelik kurum adına gerçekleştirilmiş olması, çok daha geniş kesimler tarafından kuşku ve tedirginlikle karşılandı.
Ergenekon dâvâsında yargılanan Veli Küçük ve daha alt rütbelerdeki diğer eski TSK personelinin ziyaret kapsamı dışında bırakıldığından hareketle, “Eğer çeteye destek gibi bir niyet olsaydı onlar da ziyaret edilirdi” diyenler mevcut.
Ancak bu tevilin sağlam bir dayanağı yok.
Çünkü içeride tutulan eski TSK mensuplarının tamamı Ergenekon sanığı. Eruygur’la Tolon’un ve sonra içeri alınanların Veli Küçük’le diğerlerinden farkı, haklarında henüz iddianame tanzim edilmemiş ve dâvâ açılmamış olması.
Acaba Genelkurmay bu farktan dolayı mı Eruygur ve Tolon’u ziyarette sakınca görmedi?
Ama bu farkın hukukta bir geçerliliği var mı?
Haklarında dâvâ açılan Küçük ve diğerleri peşinen mahkûm olmuş sayılırken, henüz dâvâ açılmadığı için Eruygur ve Tolon’a farklı gözle mi bakılıyor? Veya bu fark, sanıkların rütbelerinden mi kaynaklanıyor? Orgeneralleri diğerlerinden “daha eşit” gören bir anlayış mı söz konusu?
Soruşturma ve dâvâ sürecinin devam ettiği, zanlı konumundaki generaller hakkında da iddianame hazırlıklarının sürdüğü bir noktada böyle bir kurumsal ziyaretin, “yargıyı etkileme” tartışmalarını tetikleyeceği hiç düşünülmedi mi?
“TSK adına” ziyareti gerçekleştiren komutanın, Kıbrıs’ta görev yaptığı dönemde, yazar Kutlu Adalı cinayeti dahil, birtakım tartışmalara adının karışmış ve bu cinayetle ilgili olarak AİHM’e giden dâvâ kapsamında ifade vermiş olması da, hadisenin bir başka enteresan boyutu.
Bir diğer tuhaflık, ziyaretin izin alınarak ve sivil araçla gidilerek yapılmış olmasının “sivil iradeye saygı”nın işareti olarak takdim edilmesi.
Ne yani, komutanların hücrelerine, izin almadan, bir müfreze askerle baskın yaparak mı gidilseydi? Ve “TSK adına” yapıldığı açıklanan ziyarette sivil araç kullanılması neyi değiştirir ki?
Velhasıl, neresinden bakılırsa bakılsın, sıkıntılı bir durum ortaya çıkmış ve özellikle Ergenekon dâvâsında görev yapan yargı mensuplarının, savcıların, hakimlerin işi çok zorlaşmış bulunuyor. Sürecin bilhassa Eruygur ve Tolon’la ilgili bundan sonraki safahatını, bu ziyaretin getirdiği ilâve yükü de taşıyarak devam ettirecekler.
Dâvânın, özelliğinden kaynaklanan olağanüstü zorluk ve sıkıntıları yeterince bunaltıyorken!
Bu arada, muhtemel sonuçlara ilişkin olarak tersinden varsayımlar üretenler de var. Meselâ, “Eruygur ve Tolon’un tahliyesi bu ziyaretin ardından tamamen imkânsız hale geldi” iddiası bunlardan biri. Öyle bir tahliye ihtimali var mıydı, bilmiyoruz. Ancak bu iddia seslendiriliyor.
Son söz: Ergenekon için dile getirilen “Şemdinli gibi olmasın” kaygısı, dileriz, gerçekleşmez.
05.09.2008
E-Posta:
[email protected]
|