Her Nisan ayında Ermeni diasporasının “soykırım” iddiasıyla tahrik edilen “Ermeni meselesi” bu kez periyodunu beklemeden gündeme geldi.
Cumhurbaşkanı Gül’ün Türkiye ile Ermenistan futbol takımlarının oynayacağı “2010 Dünya Kupası eleme grubu” maçı için Erivan’a gitme kararı üzerine, her gün yeni bir boyut kazanan “Kafkasya krizi” ortasında “Ermeni meselesi” yeniden nüksetti. Kamuoyunun belli bir kesimi, hâlen haritalarında Türkiye’de gözü olan, toprak bütünlüğünü ve sınırları tanımayan ve başşehrinin ortasında “soykırım abidesi” diken bir ülkeye en üst düzeydeki ziyareti uygun görmüyor. Bunun diasporayı daha da şımartacağı ve Taşnak komitesi benzeri çeteler tarafından istismar edileceği ileri sürülüyor. Nitekim sadece Meclis’teki muhalefetin değil, iktidar partisinin Meclis grup başkanlığının da milletvekillerine “gitmemeleri” tavsiyesi, kısmen de olsa bu “endişeleri” haklı kılıyor. Gelinen noktada Yahudi lobisi etkisindeki Ermeni diasporasının kışkırtıcılığı, Türkiye’de aksi yönde kamuoyunu tesir altında bırakıp şaşırtıyor; tavır almaya itiyor…
Ne var ki bu durum, krizi daha da derinleştirmekten ve her iki ülkeye zarar vermenin ötesine geçmiyor. Zira Türkiye’nin “soykırım” uydurmasına karşı hassasiyetini kullanan ABD ve bazı Batılı ülkeler, bu politikaların bedelini iki ülkeye de ağır ödetiyor. Dış politikada siyasî ve ekonomik mâliyeti sanılandan yüklü oluyor. Hem Türkiye’ye hem de Ermenistan’a…
ERMENİSTAN ECNEBİ TAHRİKLERE GELMEMELİ…
Hatırlanacağı üzere, son 24 Nisan öncesinde Amerikan Temsilciler Meclisinde 30 ve Senatoda 13 Yahudi asıllı üye ile Kongrenin yüzde 20’sini doğrudan kontrol eden Yahudi lobisi, önce Ermenistan’ın “soykırım” tezine destek vermiş; ardından da İsrail Başbakanı Ehud Olmert Ankara’ya gelerek “ABD’deki Ermeni tasarısını” bir koz olarak gündeme getirmişti. Yahudi lobisinin “soykırım tasarısı”na desteğini çekme karşılığında Türkiye’nin Müslüman komşuları İran ve Suriye konusunda “ihtiyatlı” olunmasının istendiği; dahası ABD’nin Irak’ta olduğu gibi Müslüman komşu İran’a yapacağı “yaptırımlar”da ve İsrail’in Suriye saldırısına “destek” ve hatta “askerî yardım” taleplerinin masaya getirildiği haberleri çıkmıştı.
Oyun devam ediyor. Müfrit çetelerin ve diasporanın etkisindeki şahin Erivan yönetimi, yabancı mahfillerden pompalanan projelerle bölgede ihtilâf ve fitnede istimal edilmekte. Bölge harici mihraklardan servis edilen stratejilerle ifsada teşne hale getirilmekte. Başta Türkiye ve Azerbaycan olmak üzere komşularıyla ilişkilerini zehirlemekte…
Özetle “Ermeni soykırım tasarısı”nın altında İsrail’in olduğu, Washington – Tel Aviv - Ankara hattındaki hadiselerin arka plânında bir defa daha deşifre olmakta. Çarpıtmalarla Ermeni halkının zararına Türkiye ile didişen diaspora, hârici ifsat odaklarının komplosuyla zaman zaman Türkiye’nin yanı başındaki Ermenistan yönetimini kıskaca alıp, ülkesinin ve halkının çıkarlarına aykırı politikalara itmekte.
Neticede tarih boyunca Türkler ve Kürtlerle içiçe yaşayan Ermenilerin Taşnak gibi müfrit komiteleri ve vahşi çeteleri, daha önce “Pakraduniler” denilen Yahudi dönmesi Ermenilerin ve bazı dış mihrakların âleti oldukları gibi, bugün de ifsat şebekelerinin elindeki Ermeni diasporasınca terör ve ifsatta istimal edilmekteler.
Osmanlılar, gayr-ı müslim unsurlar arasında “en sâdık teba” olarak tanımladıkları Ermeni vatandaşları Müslüman unsurlardan farksız gözetmiş; hatta “askerlikten muafiyet” gibi ayrıcalıklar tanımışlardı. Ancak 1915 tehcirine sebep olan isyan ve “hiyanet”te olduğu gibi, Ermeniler, ne yazık ki bugün de Osmanlının bâkiyesi Türkiyeye karşı kullanılmaktalar…
“ERMENİLERLE DOSTLUĞUN VE
HÜRRİYETLERİNİN GEREĞİ…”
Oysa Azerbaycan ile Türkiye arasında sıkışan ve güneyde İran’la sınırı bulunan Ermenistan’ın Türkiye ile iyi geçinmesi, her şeyden önce Ermeni halkın yararına ve bölgenin barış ve menfaatinedir.
Çünkü resmî nüfusunun 3.5 milyon olarak gösterilmesine karşı, ancak bir milyonu bulan Ermenistan ekonomik bakımdan hâlâ Türkiye’ye muhtaç. Yüz binlerce vatandaşı Türkiye’de çalışıyor, sadece İstanbul’da 45 bin Ermeni iş ve aş peşinde koşuyor. Erivan’dakilerin elinde inleyen Ermenilere müsamaha ile bakan Ankara, yüz binlerce Ermeni göçmenin Türkiye’de çalışmasına göz yumuyor.
Aslında ifsat odaklarının oyununa gelmeyen mâsum Ermeniler, dün olduğu gibi bugün de bunun farkında. Ne var ki Erivan yönetimi hâlâ bu gerçek karşısında direniyor; ve ayak oyunlarıyla Türkiye’nin bazı emr-i vakilerin dayatılması peşinde koşuyor. Osmanlıya “hıyanet” Ermenileri perişan etti. Ermeni halkını ecnebilerin zulüm ve istilâsı altına soktu. Bugün Osmanlının verâsetini taşıyan Türkiye karşıtı politikalar da Ermenileri büyük sıkıntılara duçar etmekte; Ermenistan’la birlikte Türkiye de zarardide olmakta.
Bu bakımdan Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın Gül’ü dâveti, bir fırsat olarak bilinmeli.
Bediüzzaman’ın, Osmanlının emâneti “gayr-ı müslimlerle ve Ermenilerle dostluğun ve hürriyetlerinin gerekleri” ve topyekûn millete faydalarını esas alan dersine kulak verilmeli. (Münâzarât, 56-102) “Vatan ve millete zarar desîsesi” taşıyan diaspora emrindeki “kanlı komiteler”e ve çetelere karşı mücadele ile Ermeni halkı arasındaki ayırıma dayanan siyasî istikâmet iyice belirlenmeli.
Ankara akılcı, kalıcı ve usta diplomaside kararlı olmalıdır…
05.09.2008
E-Posta:
[email protected]
|