Geçen günlerde Uluslararası Gençlik Forumu (IYF)’nun Milsan Kongre Salonu’nda tertiplemiş olduğu “Yeni Bir Dünyanın İnşasında Müslüman Gençliğin Rolü’ toplantısını kısmen de olsa izleme imkânı buldum. Orada kadim dostumuz Mustafa Tahhan’la karşılaştık ve kısa bir hasret giderdik. Kendisini dinleme bahtiyarlığına erdik. Öncü İslâmî bir kuşak oluşturulmasından bahsediyordu. Hiç duymadığımı itiraf etmeliyim: Böyle bir modelin Haçlılara karşı ilk defa İmam-ı Gazali tarafından ortaya atıldığını söyledi. “Et Taliütü’l İslâmiyye’ olarak bilinen bu İslâm’ın öncü kuşağı veya alperenleri noktasında Gazali’nin teklifini ilk duyduğum için, garibime gitti ve kendisinden bunu belgelendirmesini istedim. Suudi Arabistan’da yapılan bir araştırmayı kaynak gösterdi. Velhasıl kendisinden bunun belgesini istedim, o da göndereceğini vaad etti. Zira, Gazali, Haçlı Savaşları’nın arifesinde Beytü’l Makdis’te bulunuyor ve kimi çağdaş yazarlar onu o günlerde pasifist olarak değerlendiriyorlardı. Halbuki Tahhan’ın anlattığı tablo bu tasviri nakzediyor. Gazali’yi alperen mertebesine ulaştıran bir tasvir. Gazali’den şüphemiz olmamakla birlikte, başkalarının da şüphelerini izale etmesi açısından bu iddianın tevsik edilmesini ve belgelendirilmesini istiyoruz. Orada Mustafa Tahhan ve diğer konuşmacılar gençliğin idealsizlikten perişan düştüğünü anlattılar. Gayesini ve dolayısıyla buna bağlı istikametini kaybettiğini söylediler. Sözgelimi Hicaz’da birçok gencin Aşere-i Mübeşşere’nin ismini bile bilmediğini ve Hazreti Ali’nin ismini doğru olarak telaffuz edemediğini yana yakıla anlattılar. Bu bağlamda bazılarının Hazreti Ali’yi, Ali İbni’l Hattap ve Hazreti Ömer’i Ömer İbnu Ebi Talip olarak hatırladığını aktardı. Tam bir facia. Eğer bu nesiller model insanları bilmezlerse, onların temsil ettiği değerleri nasıl içselleştirecekler? Mekke’de Necati Öztürk hocamız da anlatmıştı. Bizi Hudeybiye Vadisi’ne götürdükten ve gezdirdikten sonra şunları söylemişti: Lise dengi okullardaki talebelere Hudeybiye Musalahası’nın yapıldığı vadiyi sorduğumuzda, bize ne cevap verseler beğenirsiniz? Bazıları Mekke’nin dibindeki Hudeybiye’nin Lübnan’da olduğunu tasavvur ediyordu.
***
Mustafa Tahhan mutant neslin ancak sevgi, kuvve-i hasene, birikim ve teşkilatçılık eşliğinde yeniden diriltilebileceğini söyledi. Öyleyse diriliş neslinin en önemli ihtiyaçlarından birisi doğru model. Gerçekten de dünya fizikî ve metafiziki olarak tükenmeye doğru gidiyor. Böğründeki çürümüş nesiller de bu yıkımın hızını artırıyorlar. Sözgelimi Al Gore, dünyanın fiziken tükenişini yazdı. Meşhur bir Amerikan dizisini konu eden (City and Sex) romanının başında da şöyle bir tasvir var: Masumiyetini kaybetmiş çağ. Bekaretini kaybetmiş bir dünya ve masumiyetini kaybetmiş bir çağ. Yatay ve dikey boyutların ikisi de olumsuz. Bu dünya tükenmekten nasıl korunabilir ve çağa masumiyeti yeniden nasıl kazandırılabilir? İşte gelecek neslin ve nesillerin yol haritası bu soru olmalıdır. Bunun için de ideal modellere ihtiyaç var. Teoriyi pratize etmiş ve değerleri yaşanılır kılmış ali himmet zâtlara ihtiyaç duyuluyor. İşte Milsan Tesisleri’nden sonra, dün de (17 Ağustos 2008) Holiday Inn Oteli’nde Aliya İzzetbegoviç Sempozyumu istişare toplantısına katıldık. Manevî depremlerin yaşandığı günümüzde alınabilecek metafiziki tedbirlerden birisi de model şahısları yeniden keşfetmek ve yeni nesillerin şahsında onları yeniden üretmektir. Aksi taktirde, model şahısların üzerinden değerlerimizi yeniden canlandıramazsak, dünyanın anlamı da kendisiyle birlikte yok olacaktır. İşte bizi biz yapan ve değerlerimizi ete kemiğe büründüren model insanlardan birisi de Aliya İzzetbegoviç’tir. Bağcılar Belediyesi 11-12 Ekim tarihleri arasında Aliya’yı uluslararası bir sempozyumla anmaya hazırlanıyor. Bizi de istişare toplantısına çağırdılar. Holiday Inn’de yine aynı endişeleri ve teşhisleri dinledik. Hüseyin Kansu ve söz alan diğer zevat-ı kiram aynı meselelere parmak bastı. Gençliğin savrulduğunu ve bu savruluşunu dizginleyecek bariyerlerin ve setlerin kalmadığından dem vurdular. Yeni gençliğin en temel meselesi, manevî çürüme ve özden uzaklaşma olarak resmedildi. Bu resim gerçekçi bir resimdi. Öyleyse gençliğin, merkezi ana fikrinin ihya edilmesi ve buna ilaveten istikamet kazandırılması ve motivasyon için de idealleriyle yeniden buluşturulmasının zaruretinden bahsedildi.
***
İşte burada Aliya örneği karşımıza çıkıyor. Modern dönemde Aliyev ve Nebih Berri ve benzeri realist ve hatta makyevalist isimler yanında Aliya İzzetbegoviç ve Elçibey gibi isimler de var. Bunlar idealleri uğruna çile çekmeye talip insanlardı. Bununla birlikte, Aliya İzzetbegoviç aynı zamanda mefkûresini zafere ulaştırmış bir talihliydi. Hem İbranice, hem de Arapça ‘Aliya’ yükselmek ve yükseliş anlamına geliyor ki, Aliya da Osmanlılardan sonra ilk kez Balkanlar’da ülkesini yükselten bir liderdi. Mitterrand gibilerin, ‘Balkanlar’da bir İslâm devleti istemiyoruz’ çemkirmelerine karşı ülkesini ayağa kaldırmayı başardı. O tek bir vasıfla anlatılamayacak kadar çok yönlüydü. Çok dil bilenlere poliyglot diyorlar. O da çok yönlü, yani zülcenaheyn idi. Onu daha devlet adamı olarak tanımadan önce bir yazar, mütefekkir ve fikirleri için çile çeken bir çilekeş olarak tanıdık. Sabır ateşinden geçmiş, olgunluk denizinde yunmuştu. Barış yanlısı bir adamdı ve İslâm’ın özününün barış olduğuna müdrikti. Ama barışın yolunun ters orantı ile savaştan geçtiğini bilecek kadar da gerçekçiydi. Bu barışın da mütekabil ağırlıkları olmadan kurulamayacağının farkındaydı. Bundan dolayı barışın bedeli de, muktedir olmak ve fedakârlıktı. Kendisi bir terkip ve sentez olduğundan ve çok yönlülüğünden dolayı ona “bilge kral” ve “özgürlük savaşçısı” dendi. “Bir âlim bir âlem” deyimine uygun olarak Aliya Boşnakların şansıydı. Kosova ise, böyle bir şansı yakalayamadı. Adem Demaçi, İbrahim Rugova gibiler tarihî perspektifi kaybetmişler ve bu da onların gelecek istikametinde bir sapma olarak ortaya çıkmıştı. Tarih pusulasını kaybeden geleceğini bulamaz. Aliya İzzetbegoviç gerçekten de hikmet sahibi bir liderdi. Tarih konusunda şöyle demişti: “Tarihte kalma, ama tarihi de unutma.” Gençliği Aliya gibi modellerle yükseltmeliyiz.
18.08.2008
E-Posta:
[email protected]
|