H.İbrahim CAN |
|
AB ilerleme raporu |
![]() |
Yarın açıklanacak olan Avrupa Birliği’nin İlerleme Raporunda Türkiye ile ilgili genellikle olumlu değerlendirmeler yapılıyor. Anayasa değişikliği ile hakimlere doğrudan temsilci seçme yetkisi verilmesi, sivillerin askerî mahkemelerde yargılanmasının önüne geçilmesi, Ergenekon dâvâsının sürdürülmesi, Danıştay saldırısı ve Kafes Eylem Planı ile ilgili soruşturmalar, Balyoz darbe planıyla ilgili soruşturma başlatılması demokrasinin güçlendirilmesi yönünde önemli adımlar olarak kaydediliyor. “Doğru yönde atılmış bir adım” olarak nitelenen Anayasa değişikliği ile ilgili değerlendirmelerin damgasını vurduğu raporda, Anayasa Mahkemesi’nin üye sayısının arttırılması övülürken, iki üyenin hâlâ askerî yargıç olması eleştiriliyor. “Demokratik bir sistemde anayasa yargısı sivillerin işidir” deniliyor. Bu arada en çok eleştiri yapılan konulardan birisinin Genel Kurmay Başkanının devam eden soruşturmalara veya dâvâlara, yetkisi dışındaki siyasî konulara ilişkin sık sık yorum yapması olması dikkat çekici. Eleştirilen hususlardan birisi de yüzde 10’luk seçim barajının ve geniş kapsamlı milletvekili dokunulmazlığının halen sürmesi. Basın özgürlüğü konusunda kaygı verici bir hususa dikkat çekiliyor: Ergenekonla ilgili haber yapan basın mensuplarına yönelik sık sık dâvâ açılması eleştiriliyor ve “bu durum oto sansüre neden olabilir” deniyor. İnternete erişim yasağı da eleştiriler arasında. Raporda savcı Ferhat Sarıkaya’nın meslekten ihracıyla sonuçlanan Şemdinli olayının halen çözümlenmemesi, yüksek yargı organları mensuplarının tarafsızlığı ihlâl edici tavırları da eleştiriliyor. Askeriyenin demokratik sistem üzerindeki baskısının sembolü olan bu ihracın kısa sürede yargıya taşınması bizim de temennimiz. Aslında ilerleme raporu Türkiye gündeminde artık eskisi kadar önem arz etmiyor. Bunu iki sebebe bağlamak mümkündür. Birincisi; Türkiye artık eskisi kadar ağır eleştirilere maruz kalmayacak ilerlemeler kaydetti. Kopenhag Kriterlerinin kabulü ve uygulanması yönünde, temel hak ve özgürlüklerin korunması, işkencenin ve kötü muamelenin önlenmesi, anadilin kullanımı kolaylıkları açısından atılan adımlar eleştirilerin sayısını ve dozunu azalttı. İkincisi ve olumsuz tarafı; Avrupa Birliği’ne üyelik süreci ülkemizde eskisi kadar iştiyakla takip edilmediğinden, AB’nin raporu da önemini yitirdi. Bunda AB ile müzakerelerde beş yılda ilerleme kaydedilememesinin büyük önemi var. Sarkozy ve Merkel’in Türkiye karşıtı tavırları, AB’de halen süren büyük ekonomik kriz ve geleceğinin belirsizliği de bizim hevesimizi söndürdü. Bütün bunlara rağmen, ilerleme raporunun bir bakıma Türkiye’ye övgü niteliğinde bir belge haline dönüşmesinin memnuniyetle karşılanması gerektiği kanaatindeyiz. Peki Anayasa değişikliği uygulamada beklenen olumlu etkileri yapacak mı? Bunları zamanla göreceğiz. Ancak ilk adım olan HSYK’nın yeni yapısıyla ilk unvanlı hakimler ve savcılar kararnamesini bu kadar kısa süre içinde çıkarması biraz soru işaretleri doğurdu. Bakanlığın kararnamesinin yeterince incelenmeden onaylandığı gibi bir izlenim bıraktı. Burada AB ilerleme raporunda olmayan bir uyarıyı yapmakta fayda var: “Adalet herkese lâzımdır. Tarafsızlığını yitirmesiyle eleştirdiğimiz eski HSYK’nın yeni yapısının aynı hastalık virüsüne karşı aşırı derecede dikkatli olması gerek.” 08.11.2010 E-Posta: [email protected] |