H.İbrahim CAN |
|
Çeçenistan’da kan durmuyor |
Çeçenistan’ın Rusya’nın himayesindeki acımasız lideri Ramazan Kadirov’un köyüne düzenlenen baskın, Kafkaslardaki gerginliği bir kere daha gündeme getirdi. Kale gibi korunan köye yapılan saldırının önemi, Rusya’nın bölgede durumun normale döndüğü gerekçesiyle olağanüstü hali kaldırmasına rağmen, Çeçenistan, Dağıstan ve İnguşetya’da iç savaş boyutuna varan çatışmaların sürmesi. Nitekim Moskova’daki Carnegie Centre’den Kuzey Kafkasya uzmanı Alexei Malaşenko “bu saldırı Ramazan’a değil Moskova’ya karşı yapılmış çok şiddetli bir saldırı” diyor. Tanklar ve yüzlerce askerin koruduğu köye girip bir çok evi yakıp gidebilen kendilerini Kafkasya Emirliği mücahitleri olarak tanıtan saldırganların gücü, bölgede yakın gelecekte olanların da habercisi. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Çeçenistan’ın bağımsızlık talebiyle başlayan iki Çeçen savaşında binlerce insan hayatını kaybetti, yüzbinlercesi ülkesini terk edip komşu ülkelere sığındı. Birinci Savaşta Rusya’ya karşı mücahit olarak savaşan Kadirov, daha sonra saf değiştirip kendi insanlarına karşı Rusların yanında yer aldı. Sonunda onu çok beğenen Ruslar Çeçenistan’ın başına getirdi. Bölgesinde acımasızca terör estirerek, bütün muhaliflerini öldürterek güya Çeçenistan’da istikrarı ve güvenliği sağladı. Ama görünen o ki, Rusya’ya güvenip her türlü zulmü yapmakla Kafkaslara egemen olmak mümkün değil. Zaten aynı zamanda kendi muhaliflerine karşı tetikçi olarak kullandığı Kadirov’un insan hakları savunucularını da öldürtmesi, Moskova’yı zor durumda bıraktı. Öbür yandan Kadirov, İslam’ın temel birleştirici yapı taşı olduğu bölgesinde destek bulabilmek için dine sarıldı. Grozni’ye çok büyük bir cami yaptırdı, başını örtmeyen kadınlara saldıranları övdü, dindarlığını öne çıkaracak her şeyi yapmaya başladı. Ama bunca yıllık zulümlerini bilen halkı bunlarla ikna etmesi mümkün değil. Kafkaslarda Rusya’nın başına dert açacak ciddî bir muhalefet hareketi büyüyor. KGB’nin yerine geçen Rus Federal Güvenlik Servisi (FSB), tüm gücüyle Kafkas dağlarında silahlanan Müslümanlarla savaşıyor. Ama artık kan dökerek, zulümlerle bir bölgenin bağımsızlığını engellemeyeceğini görmeli Rusya. Kukla liderlerle bölgede sağlanabilecek olan istikrar değil, yalnızca daha fazla iç savaştır. Dışişleri Rusya’nın toprak bütünlüğüne saygı politikası çerçevesinde Kafkaslarda olup bitenler konusunda yorum yapmaması, Rusya’nın Türkiye’yi suçlamasını engellemiyor. Aslında bu suçlamalar Devletimizin Kafkasya’daki etkisini ve manevra kabiliyetini sınırlamaya yönelik bir psikolojik harekatın parçası. Özellikle Gürcistan savaşıyla birlikte, bölgedeki hükümranlığını tehdit altında gören Rusya, bölge ile tarihi ve etnik bağları bulunan Türkiye’nin bölgede nüfuzunu artırmasından korkuyor. Ancak Rusya’nın Kafkasları kendi kuklalarını destekleyerek, sürekli zulüm ve kanla kontrol altında tutması imkânsız. Zira Kafkasya daima hürriyeti için canını feda etmekten çekinmeyen kahramanların yurdu. Sonunda Rusya’nın bölgenin bağımsızlığını kabullenmekten başka çaresi kalmayacak. Ancak bu kadar stratejik öneme sahip bir bölgeyi kolayca feda etmesi de imkânsız. Bu durumda 20. yüzyıldan bu yüzyıla sarkan kanlı çatışmaların daha uzun yıllar süreceği anlaşılıyor. Burada Türkiye’ye düşen, en azından iç savaş nedeniyle yurdundan olmuş, İnguşetya’da kamplarda yoksulluk şartları altında yaşayan Müslümanları yalnız bırakmamak. İnsanî yardımların bu bölgeye ulaştırılmasına ve bölgenin sıkıntılarının en azından İslâm dünyasında duyulması ve sahiplenilmesine öncülük etmektir. 31.08.2010 E-Posta: [email protected] |