H.İbrahim CAN |
|
Bir millet sürgünde, ahıskalıların geleceği nerede? |
Osmanlı ülkesinin yeni fetihlerle genişlemesiyle birlikte, devletin yeni fethedilen bölgeleri Osmanlılaştırma politikasına göre birçok bölgeye Anadolu’dan Türk aileler yerleştirildi. Ancak çöken İmparatorlukla birlikte, bu evlâdı fatihanın önemli bir kısmı artık yurt edindiği, kaynaştığı, kendi karma kültürünü oluşturduğu bölgelerden geri dönemedi. Hep Balkanlara göçenleri biliriz; halen onlarla en yoğun ilişkilerimiz vardır. Ama bu gidenler arasında en çok çile çeken ve halen de aynı dertleri süren bir grup var: Ahıska Türkleri. Gürcistan’ın bugünki Türkiye sınırına yakın bölgede yaşıyorlardı önemli bir kısmı. Stalin Sovyetler Birliği’nin başına gelene kadar Türkçe eğitim verdikleri okulları, kendi gelenekleri, iyi bildikleri çiftçiliği yaptıkları toprakları vardı. Doğu Anadolu şivesiyle Türkçe konuşurlardı. Kendi dillerinde gazeteleri vardı. Tâ ki 24 Temmuz 1944’te Gürcü kökenli SSCB İçişleri Komiseri Lavrentiy Beriya, Stalin’e bir mektup gönderene kadar. “Gürcistan-Türkiye sınırında yaşayan Ahıskalılar, Türkiye tarafındaki akrabalarının yanına geçme eğilimindedir. Bunlar kaçakçıdır, Türk istihbaratının casusudur, milislere adam verir. Bu yüzden 16.700 aile buradan sürgün edilmelidir”. Sovyetler Türkiye’ye saldırmaya hazırlanıyordu, bu yüzden güya stratejik bakımdan zayıf olan sınırlar güçlendirilecekti. 14 Kasım 1944’te bu talep yerine getirildi. 24 saat içinde 100.000 Ahıskalı trenlere bindirilip sınırsız Sovyet topraklarına—Kazakistan ve Orta Asya’ya—dağıtıldılar. 17.000’i bu yolculuk esnasında vefat etti. Aslında bunun öncesinde Stalin, Ahıskalıların aydınlarını—öğretmenleri, doktorları, yazarları—çalışma kamplarına sürgün edip, Ahıskalıların özünü yok etmeye çalıştı. Çocuklarını zorla Azeri veya yalnızca Müslüman olarak kaydetti nüfusa. Türkçe’yi yasakladı. Sonrasında da bu sürgün geldi. Sürgün edildikleri yerlerde şehirlerde yaşamaları yasaklandı. Bu yüzden yalnızca çiftçilik biliyorlar. Gittikleri yerde her ay köyün bekçisine bildirimde bulunmaları gerekiyordu. İzinsiz köyden ayrılan hapsediliyordu. Stalin ölünce, diğer Kafkaslı Müslüman halkların topraklarına dönmelerine izin verildi. Ama Ahıskalılar bu haktan yoksun bırakıldı. Zira bu kez Gürcistan devleti karşı çıkıyordu. 1990’da seçimi kazanan Gamsakhurdia’nın sloganlarından birisi “Gürcistan’da Türklere yer yok!” idi. Orta Asya’ya gönderilenlerin önemli bir kısmı Kırgızistan’ın son günlerde Kırgız-Özbek çatışmalarıyla gündeme gelen Fergana Vadisine yerleşmişti. 1989 yılı Haziran ayında Özbekler buradaki Ahıskalılara saldırdı. 100 civarında insan öldü, 1000 kişi yaralandı evler yakıldı. 80.000 Ahıskalı bölgeyi terk edip yeni yurt aramaya başladılar. Asıl yurtlarının yakınlarına yerleşmek istediler. Halen Kazakistan’da 52.000, Kuzey Kafkaslar’da 27.000, Azerbaycan’da 93.000 Ahıskalı yaşıyor. Krasnodar Kray bölgesindeki 10.000 Ahıskalı da zor şartlar altında. Uluslar arası Göç Örgütünün çabalarıyla 2004-2007 yılları arasında 11.500 Ahıskalı Amerika’ya götürüldü. Kırgızistan’daki son Kırgız-Özbek çatışmalarında da ölen, yaralanan, evleri ve arazileri tahrip edilen birçok Ahıskalı var. Halen paramparça dağıldıkları eski Sovyet topraklarında, dinlerini, dillerini, kültürlerini korumaya çalışıyorlar. Pek azı—resmî rakamları bilmiyoruz ama sayılarının 200’ü geçmediği söyleniyor—Türkiye’ye yerleştirildi. 1990’lı yıllarda Gürcü olduğunu beyan eden Ahıskalılara geri dönüş için başvuru imkânı tanındı. Bu süre de 2010 yılı başında sona erdi. Ancak Gürcü hükümetinin ağır harçlar koyması, birçoğu yoksul ailenin gelmesini engelledi. 2300 ailenin başvurusu kabul edildi. Görüldüğü üzere Ahıskalı Türklerin 66 yıllık sürgünü hâlâ sürüyor. Bu insanlara sahip çıkmak bizim boynumuzun borcu. Madem ki Türkiye’ye yerleştirmiyoruz; öyleyse Gürcistan’daki eski yurtlarına dönmelerini kolaylaştırıcı çabalarımızı arttıralım. Bizim elimizden gelen konuyu zaman zaman gündeme getirmek. Umarız Ahıskalı Türkler için de bir açılım yapılıp, bu dram sona erdirilir. 09.08.2010 E-Posta: [email protected] |