Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Netice almak için |
Son dönemde hak ve özgürlüklerin önünü açma yönünde yapılan her girişim, meseleyi temelden çözecek yapısal reformlar gerçekleştirilmediği ve bunu mümkün kılacak zihniyet değişimi başarılamadığı sürece, netice almanın mümkün olmadığını gösteriyor. Genel bir sorun olan hak ve özgürlük ihlâllerini, bunlara kaynaklık eden sistem ve zihniyeti tümden etkisiz kılmadan önlemenin imkânı yok. Ayrıca, bu ihlâllerden birini seçip öne çıkararak çözme iddiasıyla ortaya çıkmanın, öngörülen sonucu alamamak bir yana, diğer ihlâlleri ihmal ve gözardı etme ve bunun getireceği “çifte standart, nalıncı keseri” eleştirilerini davet etme gibi son derece ciddî sakıncaları da söz konusu. Yıllardır Türkiye’nin gündemini meşgul eden ve bir türlü çözülemeyen problemlerin tümü, temeldeki demokrasi eksikliğinin ve hukuk zaafiyetinin ortaya çıkardığı sorunlar. Çare ise genel anlamda demokrasiyi geliştirip objektif hukukun hakimiyetini sağlamaktan başkası değil. “Güneydoğu-terör-Kürt” gibi isimlerle anılan kronik problem için de bu geçerli; yargısız infaz, işkence, dayak, başörtüsü yasağı, katsayı zulmü, iş hayatındaki adaletsizlikler gibi durumlarda da. Çözümün anahtarları demokrasi ve hukuk. Türkiye bu kavramları gerçek anlamlarıyla hakim kılmayı bir türlü başaramadığı içindir ki, açıktan veya örtülü müdahalelerle etkinliğini hâlâ sürdüren baskıcı ve dayatmacı statükonun ürettiği çok yönlü sorunları bir türlü çözemiyor. İşin kötüsü, perakende çözme girişimleri de yine statükonun koyduğu bariyerleri aşamıyor. Başörtüsü yasağını üniversite öğrencileriyle sınırlı olarak anayasa değişikliği yoluyla kaldırma yolunda hem konuya yaklaşım biçimi, hem de yöntem olarak yanlış olan teşebbüsün, yasakçı zihniyeti daha da güçlendirecek biçimde gündeme getirilip akamete uğraması, bunun düşündürücü ve ibretli örneklerinden yalnızca biriydi. Şimdi 28 Şubat’ın koyduğu ve o zamandan beri çok ciddî mağduriyetlere yol açan katsayı haksızlığını bitirmeyi amaçlayan bir karar alındı.
Kapatma dâvâsında katsayı Göründüğü kadarıyla, başörtüsü meselesindekine benzer hatalar bu kararda söz konusu değil gibi. Gerçi konuya, ÖSS sisteminin yerine getirilmesi öngörülen yeni uygulamanın detaylarıyla ilgili birtakım belirsizlikler ve açık arayanların kullanmasına elverişli gibi gözüken boşluklar açısından bakıldığında yine çok rahat olmak mümkün değil. Ve asıl tedirginlik kaynağı ise, özellikle katsayı kararının, bu konudaki tavrı belli olan Danıştay’a götürülerek iptali ihtimali. AKP hakkındaki kapatma dâvâsında verilen “ağır ihtar” kararının gerekçesinde, partiyi laiklik aleyhtarı faaliyetlerin odağı olarak gören üyelerin dayanaklarından biri, AKP iktidarının katsayıyı kaldırma girişimleri olarak kayda geçmişti. Şimdi YÖK’ün kararı için yapılan “İktidarın amaçlarıyla örtüşüyor” yorumları, katsayı kararını iptalin de ötesinde, AKP için çoktandır fısıltı gazetesiyle yayılan “yeni bir kapatma dâvâsı”na altyapı oluşturma planının işaretleri olmasın! Bunları yazmamızın sebebi, katsayı kararının getirdiği ferahlığa “turp sıkmak” veya herşeye olumsuzdan yaklaşma saplantısı gibi bir psikoloji değil; ülkenin AKP iktidarıyla birlikte tedrîcen derinleşen bir yargı vesayetine alındığı gerçeği. İşin garibi, AKP kendisinin de mağduru olduğu ve kapatma dâvâsında ecel terleri döktüğü bu durumu düzeltmek için hâlâ kayda değer birşey yapmadı. Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, evvelce “Meclis tatile girmeden sonuçlandıracağız” dediği “yargı reformu stratejisi”ni son açıklamalarında bir kez daha telâffuz etti, ama bu yönde bir hazırlığın işaretleri hâlâ ufukta görünmüyor. Meseleyi zihinlerde daha da netleştirmek için hatırlatalım: Anayasa Mahkemesinin AKP kararı açıklanalı, yani parti ipten döneli bir yıl geçti. Peki, bu bir sene içinde yargı reformu ve demokratikleşme yönünde hangi yeni adım atıldı? 25.07.2009 E-Posta: [email protected] |