Guantanamo Körfezindeki kampa 2002 yılı itibariyle toplam 775 terörizm şüphelisi getirildi. Hepsi Müslümandı. Yaşları 13 ile 98 arasında değişiyordu. 17 Ocak 2009 tarihi itibariyle 245 kişi kaldı bu kampta.
Şimdi resmi-gayri resmi haberler ve raporlar bu uzun dönem içinde yaşanan, insanın duymaya dahi tahammül edemeyeceği işkenceleri ortaya koyuyor. Bush yönetimi yabancıların ABD sınırları dışında bulunması sebebiyle hiçbir yasal hakka sahip olmadıkları, işkenceyi yasaklayan uluslar arası anlaşma kapsamında olmadıkları bahaneleriyle bu işkenceleri soruşturmayı reddettiği gibi aksine de onayladı.
Tamamı Müslüman olan bu çoğu masum insana en büyük işkence Kur’ân’a yapılan hakaretler oldu. Kur’ân’ın tekmelenmesi, çiğnenmesi, hatta insan söylerken utanacağı bazı muamelelere tabi tutulması, tutukluların zorla üzerine bastırılması, orada yaşayan insanları kahreden uygulamalar oldu. Bir defasında da sürekli Kur’ân okumasından rahatsız oldukları bir sakallı tutuklunun tüm kafasını yapıştırıcı bantlarla sarmışlar. Namaz kılanları itip kakarak namazlarını bozdurma, kadın gardiyanların ıslak ve pis elleriyle yüzlerine dokunarak abdestlerini bozdurması gibi inanılmaz olaylar...
Bedensel işkenceleri saymak imkânsızdı. Çıplak tutukluları kliması donduracak dereceye ayarlanmış odada tutma, 38 derece havasız küçük bir yerde saatlerce tutma, cenin pozisyonunda elleri ve ayaklarını bağlayıp günlerce bekletme ve en son gün yüzüne çıkan “waterboarding” yöntemi. Bu yöntemde eğik bir tahtaya bağlanan tutuklunun kafasına çuval geçiriliyor. Sonra çuval ıslatılıyordu. Islanan çuval gözenekleri çok az hava geçirdiği için tutuklu boğulacağı paniğine kapılıyordu. 40 saniyeye kadar bu hâlde tutuyorlar, birkaç nefes sonrası tekrarlıyorlardı işkenceyi. ABD Eski Başkan Yardımcısı Dick Cheney bu işkenceye onay verdiğini itiraf etti. Ne gariptir ki bu işkenceler Hipokrat yemini ve tıp ahlâkını hiçe sayan doktorların gözetiminde yapılıyordu. Gözlerine uzun süre acı biber spreyi sıkılan bir tutuklu dayanılmaz acıları gidermek için ne yapması gerektiğini sordu bu doktorlardan birine. “Soğuk su ile yıka” dedi doktor. Yıkadığında acının kat kat arttığını gördü tutuklu.
Tüm bu işkenceler karşısında büyük çoğunluğu kendisine itiraf ettirilmek istenen her şeyi söyledi ve bu işkence altında verilen ifadeleri imzaladı. Bush döneminde yargı bile bu konuda yeterince cesur davranmadı.
Obama başkan olur olmaz Guantanamo kampının bir yıl içinde kapatılması emrini verdi. Aynı zamanda Afganistan başta olmak üzere diğer ülkelerdeki gizli CIA kamplarının da kapatılmasını onayladı. Ancak ne hikmetse bu kamplardaki işkence iddialarının soruşturulması emrini vermedi. Halbuki ABD’nin de imzaladığı “İşkenceye Karşı Sözleşme” işkence iddialarının soruşturulmasını, işkence yapanların sınırdışı edilmesi ya da kendi ülkesinin yargısına teslim edilmesini emrediyor. Hatta işkence suçlularının kendi ülkesinde yargılanmaması halinde, sözleşmeye taraf başka bir ülkede gıyabında yargılanabileceğini hükme bağlıyor. Ama Obama bunu yapmıyor. Çünkü biliyor ki işkenceler önceki yönetimin en üst kademeleri tarafından onaylanmış.
Ama İngiltere ve İspanya’da cesur savcılar kendi vatandaşlarına ilişkin işkence iddialarını soruşturmaya başladı. İngiltere şimdi İngiliz vatandaşı olan Binyam Muhammed’in ABD tarafından Afganistan’a, oradan Fas’a ve oradan da Guantanamo’ya götürülmesini, bu esnada kendi istihbarat örgütü MI5’ın da bu işkenceye ortak olmasını soruşturuyor. İspanya da Guantanamo’da tutulan İspanyol vatandaşlarına işkence iddialarını soruşturmaya başladı.
Medenî Amerika’nın, dünyanın gözü önündeki Guantanamo canlı cehenneminin bir an önce kapatması en büyük dileğimiz. Ama buna bizim de tepki vermemiz gerekmez mi? Neden bizler de medenî tepkilerimizi yüksek sesle dile getirmiyoruz?
23.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|